Güncelleme Tarihi:
Kökleri yüzyıllar öncesine dayanan Anadolu mirasımız onlar. Nalınlarıyla, urganlarıyla, semerleriyle, keçeleriyle atalarımızın hayatını kolaylaştırmış, renklendirmiş el sanatlarımız.
Bazen dağın başındaki çobana soğuktan korunsun diye bir aba, bazen çeyiz sandığında süslü bir çift nalın, bazen de aylarca süren yolculuklarda at sırtında işlemeli bir eyer olmuşlar.
Sadece bir ihtiyaç olmaktan çıkış, Anadoluluğu ifade eden birer sembol olmuşlar zamanla. Nice türkülere konu olmuş yarin beline sarılan gümüş kemerler.
El sanatlarının can çekiştiği yer
İşte İzmir’in yeşil bir ilçesi olan, merkeze 1 saat uzaklıktaki Tire’de Nalıncılar Çarşısı, teknolojiye karşı bu var olma savaşını veren esnaftan oluşuyor. Çoğu altmışlı yaşlarını yaşamakta olan bu insanlar ellerinden geldiği kadar zayıflayan el sanatlarımızı yaşatmaya çalışıyorlar.
Nalıncılar çarsına girdiğimizde ilk olarak, özgünlüğünü hala koruyan bu yerin sıcaklığı ve zamana olan direnişinin haklı gururu insanı büyülüyor. Daracık sokaklarında ilerledikçe çekiç sesleri örs seslerine, keçe kokuları keskin deri kokularına karışıyor. Ve çoktan öldüğüne inandığımız değerlerin yaşayan ruhlarını çevrenizde hissediyorsunuz.
Semere hayat veren eller
Öncelikle çarşının girişindeki küçük semerci atölyesi dikkat çekiyor. Atölyenin sahibi 60 yıllık semerci ustası Sabri Keşanlı, çoğu el sanatları ustasının olduğu gibi dedesinin mesleğini devam ettirdiğini ve bu işin artık yok olmaya yüz tuttuğunu söylüyor: “Motorlu taşıtların yaygınlaşmasından sonra binek hayvanlarına olan talep azaldı. Artık mesleğimiz yok oluyor.”
Gerçi, bu artık ekonomik bir kazanç beklemiyor Sabri usta; çiftçilikle uğraştığını ve onun sayesinde geçimini sağladığını söylüyor.
Sabri ustanın en büyük şikayeti ise meslekte yeni çırak yetişmemesi. En fazla iki yıl daha bu işi yapabileceğini söyleyen Sabri Keşanlı, gözlerinde dedesinden aldığı bu bayrağı bir gence devredemeyecek olmanın verdiği belli belirsiz bir hüzün yaşıyor.
Hayatı parlatır gibi...
Zaman içindeki yolculuğumuza, duvarları is içindeki, küçük bir kalaycı dükkanında devam ediyoruz. 40 senelik kalaycı Nazım Omurtağ, bir yandan ocağı körüklüyor bir yandan da elindeki küçük kazanı parlatıyor. Diğer bir yanda ise, küçücük dükkanın bir köşesinde banyo yapmaya hazırlanan kir pas içindeki çocuklar gibi, sıranın kendilerine gelmesini bekleyen birkaç kap kaçak duruyor.
İşlerinin gidişinden çok memnun değil. Ama yine de sesinde hissedilebilen hafif bir gururla, kap kaçak olduğu sürece bu işin süreceğini söylüyor. 12 yaşından beri bu işi yapan Nazım usta da babasının mesleğini devam ettirenlerden. Ancak kalaycı ustasının da en büyük sitemi, söylerken sesindeki gururun yerini küçük bir endişeye bırakmasına neden olan, meslekte yeni çırakların yetişmemesi.
Yok olan nalıncılık
Nalıncılar Çarşısı’ndaki büyüleyici yolculukta gözünüz çarşıya adını veren göz kamaştıran işlemeli nalınlara takılıyor. Meslekte 40 yılını devirmiş nalıncı ustası Cemil Tolga da iş başında...O güzelim nalınların işlenme sürecine tanık oluyorsunuz bu kez. Ölü bir ağaca can vermek gibi bir şey bu. O el emeği göz nuru ışıl ışıl nalınların yerde duran o kütük parçalarından doğduğuna ancak görerek inanabiliyorsunuz.
Özellikle el sanatlarımızdan nalıncılık kaybolmak üzere. Bunun nedenini Cemil usta da “teknolojiye borçlu” olduğumuzu söylüyor. Terlik kullanımının yaygınlaşması ile nalına olan talep çok azalmış.
Gelişen teknoloji kaçınılmaz olarak yaşam tarzımızı da etkiliyor. Bir geleneğimizin de can çekişmekte olduğunu öğreniyoruz Cemil ustadan. Ustanın söylediğine göre işlemeli nalınlar, eskiden çeyiz sandıklarının ve nişan tepsilerinin vazgeçilmez unsurlarından biriymiş. Emektar nalıncı ustası, şimdilerde ise nalınların kendilerine verilen bu önemi köy düğünlerinde bile zor bulabildiğini vurguluyor.
Öyle görünüyor ki teknoloji karşısında kaybettiğimiz yalnızca meslek dallarımız değil, her biri Anadolu mozağimizden kopan birer parça, birer kültür mirası olan el sanatlarımız. Ve görünen o ki, teknolojiyi sadece getirdiği konforlu yaşam ve lüksle değil biraz da götürdüğü asırlık değerlerimizle değerlendirmek gerekiyor.