Güncelleme Tarihi:
Hafta içi her sabah Kanal D’de izleyicilerine gülümseyen bir yüz var. 27 yaşındaki Demet Söz, canlı yayın serüvenlerinin yanında dokuz yaşında bir çocuk annesi, karateci ve eski bir fotomodel...
Demet Söz'le Kanal D'de hafta içi her sabah yayınlanan ‘‘Günaydın’’ programı ile ilgili bir röportaj yapacaktık. Ama onun kadın ve anne tarafı öyle ağır bastı, öyle ilginç geldi ki; sohbetimiz neredeyse bu konular üzerine yoğunlaştı. 27 yaşında genç bir kadın Demet Söz. Dokuz ay önce eşinden ayrılmış. Dokuz yaşında bir kızı var. Evlenmeden önce Gaye Sökmen Ajans'a bağlı olarak fotomodellik yapıyormuş. Hatta şarkıcılık tecrübesi de olmuş. Fakat evlenince kendi isteğiyle çalışma hayatına son vermiş. Dokuz sene süren evliliği acısıyla, tatlısıyla yaşanmış, bitmiş. En büyük kazancı olarak kızı Merve'yi gösteriyor ve kendi deyimiyle; hayata yeniden adapte olmaya çalışıyor.
- Yoğun bir iş temposundan, ev hayatına geçiş. Üstelik dokuz yıl. Nasıl geçti bunca sene?
Kolay olmadı tabii. Aradan seneler geçince evde oturmaktan sıkıldım. İçimde bir potansiyel olduğunu biliyordum. Şarkı söylemek olur, televizyon olur. Fakat fazla da göz önünde olmamam gerekiyordu. Çünkü o zaman evliydim ve daha bir aile yaşantısına uygun yaşamamda fayda vardı. Seviyoruz ya birbirimizi!
- Çalışmanızı eşiniz mi engelledi?
Desteklediğini söyleyemeyeceğim. Ama onun da haklı nedenleri vardı. Bu işleri yaptığın zaman ister istemez gözönünde oluyorsun. Türk insanının genel düşüncesine bakılırsa çok da mantıksız sayılmaz. Aslında amacım; bir kaç saatliğine evden dışarı çıkıp bir şekilde hayata kendimi adapte etmekti.
- Eşiniz sizi çalışan bir kadın olarak tanıdı. Neden kendi ellerinizle bu özgürlüğünüzü verdiniz?
Aslında kararımı ben vermiştim. Evlenme teklifini kabul ederken evde oturacağım seçimini de yapmıştım. Bu garip bir şey. Mönünün bir ana yemekler kısmı vardır, bir de tatlılar kısmı. Sen ikisinden birini tercih edersin. Ancak sayfanın arkasını çevirirsen tatlıyı yiyebilirsin. Ben seçimimi ana yemekten yana yaptım. İşin doğrusu sonlara doğru bu beni rahatsız etmeye başladı.
- Keşke örneğinizi tatlı yerine salata şeklinde verseydiniz. Böylece hem ana yemeği, hem de salatayı bir arada yiyebilirdiniz.
Olamadı işte!
- Maddi ve manevi açıdan kendiniz nasıl hissediyorsunuz?
Şimdi yeni bir hayatım var. Ekonomik açıdan rahatlamak ve kendi ayaklarımın üzerinde durmak istiyorum. Eğer ilişkiniz maddi anlamda bir ihtiyaç haline dönüşüyorsa, o zaman sevginiz azalmaya başlar. Çok şanslıyım ki; benim evliliğimde böyle bir durum olmadı. Ama duygusal anlamda soruyorsanız; evet çok zorlandım. Herhalde evi, düzeni sevmemden kaynaklanıyor. Kocama çok aşıktım. Aile ortamını seviyorum. Hem ruhun, hem de bedenin ayrılığa alışmak zorunda. Ayrılığın en zor tarafı da bu. Sevgim bittiği için boşanmadım ben. O her zaman bir yerde duruyor benim için. Kafamı karıştırdınız benim.
- Neden bitti evliliğiniz?
Dokuz sene aynı evi paylaştığın insana: ‘‘Bu iş bitti. Hadi bye’’ deyip çekip gidemiyorsun. Sonuçta hem çok güzel, hem de çok zor dönemler geçirdik. Düşünsene; başka bir aileden gelen, başka bir kültürü paylaşmış iki insan aynı ortamda yaşıyor ve ortak noktalar bulmaya çalışıyor. Çok zor ama bunun üstesinden gelmeni sevgi sağlıyor. Bizde güçlü bir sevgi vardı. Ama yürütemedik, olmadı. Biraz da şartlar bunu gerektirdi. Aile hayatımızı beceremediğimiz için bitti. Belki onun işi böyle olmasaydı... Bir boşanmanın hiçbir zaman tek bir sebebi olmuyor. Bir çok sebep vardı işte. Mantıken çok basit. Ama iş uygulamaya gelince çok zor bir şey evlilik yürütmek.
- Çok genç yaşta evlendiğiniz için pişman mısınız?
Yaptığım hiçbir şeyden pişman olmadım bugüne kadar. Erken evlenmeseydim Merve olmayacaktı. Ben rastlantıya inanmıyorum. Hayatta herşeyin bir anlamı var. Benim bu evlilikten çıkaracağım anlam; Merve. Daha ne isteyebilirim ki?
- Başak burcu musunuz?
Evet, Başak burcuyum. İnsanlara fikir verdikçe diyorlar ki: ‘‘Ay sen de bir başöğretmensin.’’ Alakası yok. Onları nasıl eleştiriyorsam, kendimi daha acımasız eleştiriyorum. Neyse ki şanslı olduğum bir konu var; çok sık arkadaş değiştirmiyorum. Hala eski arkadaşlarım, en yakın arkadaşlarım konumunda. Çünkü kalbimi kolaylıkla karşımdakine açabilen biri değilim. Bir kere çok şüpheciyim. Bunun kötü niyetle alakası yok ama.
- Temkinli davranmak mı?
Aşırı temkinliyim, evet. Bu beni bazen çok yoruyor. Biliyor musun; düşünmekten uyuyamam ben. Hani: ‘‘Kafamı yastığa koyar koymaz uyuyorum’’ derler ya, ben böyle bir şey yaşamadım hiç. Kendimi tedavi etmeye çalışıyorum. ‘‘Hadi gelin düşünceler, bekliyorum sizi’’ diyorum. Abuk sabuk ne varsa hepsi geliyor. Sabah kalktığımda kendimi çok yorgun hissediyorum.
- Sabah programı sunan biri için çok kötü bir durum.
Hem de nasıl? Sabah 4:30'da kalkıyorum üstelik. Uykuyu da severim.
- Kızınız Merve'ye vakit ayırabiliyor musunuz?
Elbette. Kızımla olmayı çok seviyorum. Çok yaratıcı ve çok yaramaz bir çocuk. Yaramaz olmasa çok üzülürdüm. Çünkü zeki çocuklar yaramaz olur. Akşamları dışarı çıkmıyorum. Çünkü insanlar dedikodu yapmaya çok müsait. Ben de galiba fiziksel olarak biraz rahatsız ediciymişim.
- Ne demek fiziksel olarak rahatsız edici?
Bazı tanıdıklarım; ‘‘Seni rahatsız edecekler. Çünkü sen hoş bir kadınsın’’ diyor.
- Neden mutlu olacağınız şeyleri yapmıyorsunuz? Hoş bir kadın olmanız gönlünüzce eğlenmenize engel mi?
Mutlaka bir tarafın öyle söylüyor. Ama bu toplumun içinde yaşıyorsan uyman gereken kurallar var. Şu anda da bir sorumluluğum var. Ona göre hareket etmeliyim. Eski eşimin işinden dolayı da biliyorum.
- Ne iş yapıyordu eski eşiniz?
Eşimin restoranları var İstanbul'da. Ama çok fazla bahsetmezsek sevinirim. Belki rahatsız olabilir. Neyse kimseyi kötülemek istemiyorum ama her gece çıkan çoğu insanın amacı belli. Bunu bilerek devam ediyorsam o zaman benim amacım da belli. Aslına bakarsanız ben biraz da ev kuşuyum. Uykum gelir benim. Arada bir Bebek Kahve'ye giderim.
- Şu anda aklınızdan geçen ilk şeyi söyleyin.
Bu gece uyurken sabah yine aynı yerde uyanmak şartıyla çok başka yerlere gidip tekrar aynı bedenimde uyanmak isterdim. Böyle hissettim birden. Belki gazeteyi okuduğumda çok aptalca gelecek. Galiba biraz yorgunum ben.
Canlı yayın potları
Boşandıktan sonra yeniden iş hayatına başladım. Gaye Sökmen'le Faruk Bayhan konuşmuşlar. Böylece ‘‘Günaydın’’ programını sunmaya başladım. Ama canlı yayın olduğu için çok korktum. Çünkü benim dangalak bir tarafım vardır. Aklıma geleni söylerim. Kırıcı olmamaya özen gösteririm ama söylemek istediğimi içimde tutamıyorum. Canlı yayından bir gün önce Darıca Hayvan Çiftliği'nde çekime gittik. Ben de kameraman arkadaşıma timsahlarla ilgili bir şey anlattım. Palm Beach'te insanlar kışın havuzlarının kenarında timsah besler. Yabancılar girip, çıkmasın diye. Timsahlar büyüdüğünde nehirlere geri atarlar. Neyse ertesi gün oldu. Canlı yayındayız. Bir izleyici aradı. Benim de ilk günlerim. Öyle uykum var ki; gözümün kopçasını açamıyorum. Çocukcağızın ismini anlayana kadar on dakika geçti. Adı Oğuz'muş, ben ısrarla ‘‘Orhan’’ diyorum. ‘‘Nereden arıyorsun?’’ diye sordum. Çocuk P ile başlayan bir yer söyledi. Tahmin et ne dedim? ‘‘Ne Palm Beach mi?’’ Bunu söyledikten sonra da gülme krizine tutuldum. Meğer çocuk Pendik'ten arıyormuş. Sonra program müdürümüz aradı: ‘‘Demet, lütfen bir daha Türkiye sınırları içinden tahminler yapmayı dene.’’ En kötüsü buydu. Daha kötüsü yok.
Günlerce ağladım
Geçenlerde Bebek Kahve'de Cem Yılmaz'la birlikte resimlerimizi çekip, birlikte olduğumuz yazdılar. Cem Yılmaz benim bir arkadaşımın sevgilisiydi. O vasıtayla tanışmıştım. O gün de arkadaşlarımla Bebek Kahve'de otururken, o da kendi arkadaşıyla geldi. Orası sokakta bir kahve, gizli bir yer değil. Askerden gelmiş oturduk, sohbet ettik. Bir baktım çevremiz fotoğrafçı dolu. Aklıma hiçbir şey gelmedi. 20 kişi oturuyoruz zaten. Ama uzun uzun fotoğraflar çekilince içime bir şüphe düştü, kalktım. Çok rahatsız oldum. Günlerce utancımdan ağladım. Adımın Cem Yılmaz'ın sevgililer listesinde görünmesini istemiyorum. Çünkü böyle bir şey yok. Desem ki; ‘‘Cem Yılmaz'a aşığım.’’ Kim ne diyebilir ki bana? Ama böyle bir şey yok ki. Söz konusu bile olamaz.