Ekoterörist alarmı

Güncelleme Tarihi:

Ekoterörist alarmı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 02, 2008 00:00

Geçen hafta Kanada’nın Alberta eyalet sınırından geçen doğalgaz boru hattı havaya uçuruldu. Kasaba gazetesi Dawson Creek Daily News’a gelen bir mektup, olayın sorumlusunu ortaya koydu. Evet saldırı teröristlerce yapılmıştı ama bunlar El Kaide yandaşları değil, ekoteröristlerdi. Çevre bahanesiyle şiddete başvuran kişilere eko-terörist deniyor. Daha birkaç yıl öncesine kadar bizim çok iyi bildiğimiz bir tabirle "üç-beş çapulcu" olarak görülüyordu bu gruplar. Ama FBI raporlarına göre son 5 yılda 200 milyon dolarlık hasara neden oldular.

EKOLOJİ ALEMİNİN ÇAKAL CARLOS’U

Terörist demeye diliniz varmaz. Bakışı, duruşu, saçı-sakalı tıpkı bizim Toprak Dede. Aynı Hayrettin Karaca gibi, o da temiz bir çevrede yaşamak ve oksijen solumak istiyor. Ama yöntemleri farklı: Bizimki, bulduğu her boşluğa fidan dikerken, yetmişine merdiven dayamış Kanadalı Wiebo Ludwig, boru hatlarını havaya uçuruyor.

Aslında 10 yıllık çevre mücadelesi sonunda onu delirtene kadar kendi halinde bir adamdı. 1985’te modern hayatın çılgınlığından kaçmaya karar verdi. Geniş ailesi ve taraftarlarıyla birlikte, Kanada-Alberta’nın Edmonton kentine 500 kilometre mesafedeki Peace River (Huzur Nehri) bölgesine yerleşti. Ama bu küçük cennet kısa sürede cehenneme dönüştü. Çünkü bölgeye gaz ve petrol şirketleri geldi. Bölgeden çıkarılan her 3 metreküp doğalgazın 1 metreküpü siyanür benzeri bir zehir olan hidrojen sülfattan oluşuyordu. Ludwig bu şirketlerle 6 yıl sadece barışçıl yöntemlerle mücadele etti ama sonuç alamadı.

Kuyulardaki iki kaçak bardağı taşıran son damla oldu. Zehirli gazlar nedeniyle hayvanlar öldü, biri öz torunu olmak üzere, iki hamile kadın çocuklarını düşürdü. 2001’de tutuklandığında milyonlarca dolar hasara neden olan 5 bombalama suçundan 28 ay hapse mahkum oldu. Büyük oğlu Ben de tutuklandı. Fakat gaz endüstrisine saldırılar bitmedi. Wiebo Ludwig’in hikayesi, önce şirket yanlısı bir polis olan ama sonradan kendi taraflarına geçen Andrew Nikiforouk tarafından "Sabotajcılar" adıyla kitaplaştırıldı.

KANADA’DAN JAPON DENİZİ’NE KADAR HER YERDELER

Balina avcılarına karşı örgütlenen Deniz Çobanları Derneği, siyaha boyanmış, kara bayraklı tekneleriyle avcı gemilerine bodoslama girip, kullanılamaz hale getiriyor. Kanadalı, Japon, Amerikalı yetkililer onlara ekoterörist diyor. Çok umurlarındaydı! Zaten lider Paul Watson zorla ikna yöntemine inanıyor: "İnsanlar bende intihar kompleksi olduğunu söylüyor. Oysa ben yaşamaktan zevk alıyorum. Evet yasadışı örgüt üyesiyim. Eğer doğru dürüst bir polis yoksa, o zaman huzuru sağlamak için yasadışı örgütler ortaya çıkar." Çevreyi korumak için şiddet kullanmak fikri çevrecileri ikiye bölüyor: Bu küçük grupların yanında Greenpeace gibi kitlesel çevreci kuruluşlar şiddete karşı çıkıyor. Paul Watson kurucusu olduğu Greenpeace’ten atıldı. Zaten o da örgütün hafif eylemleriyle bu katliamın durdurulamayacağına inanıyor.

TÜRK HAMAMINDA FİLMİ ÇEKİLİYOR

Amerikalı aktör Val Kilmer’ın son gerilim filmi, yeni terörizmi ele alıyor. Buhar Deneyi (The Steam Experiment) adlı film, küresel ısınmanın insanlığı kaosa sürekleyeceğine inanan eko-terörist bir profesörün, bir grup rehineyi zorla Türk hamamına kapatmasını anlatıyor. Isı yükseldikçe rehineler birbirini öldürmek pahasına hamamdan kaçmaya çalışıyor. Başrollerde Armand Assante ve Eric Robberts var. Buhar Deneyi 2009’da gösterime girecek.

GREENPEACE AKDENİZ GENEL DİREKTÖRÜ DR. UYGAR ÖZESMİ

Yanan binanın kapısını kırmak suç sayılmaz


Greenpeace çevreci amaçlarla şiddet kullanılmasına nasıl bakıyor?

- Şiddet şiddet doğurur. Bizim adımızda bile barış (peace) geçiyor. Her türlü şiddete ve terörizme karşıyız. Yöntem olarak terörizmi kullanan bir arkadaşımız olursa onunla yollarımızı ayırırız. Bizim eylemlerimiz şiddetsiz, doğrudan eylem.

Nedir doğrudan eylem?

- Doğrudan eylem çevreye karşı işlenen suçlara tanıklık etmek ve barışçıl yöntemlerle bunun karşısında durmaktır. Mesela balinaları korumak için Greenpeace’in kullandığı yöntem, avcı gemisine bodoslama çarpmak yerine, balinalarla avcıların arasına girip, mızraklara karşı kendini siper etmek.

Peki yarın öbür gün başka birisi de bir şirketin sucuk tesislerini bassa ve kasabın bıçağıyla ineğin arasına girmeye kalksa?

Bakın dikkat edin, biz bıçağı sallayana şiddet uygulamıyoruz. Barışçıl olarak anayasal bir görevimizi, yani çevreyi korumayı yerine getiriyoruz.

Ama yasalar mülkiyet ve girişimcilik haklarını da koruyor. O kişinin ekonomik çıkarı ne olacak, bu bir çelişki değil mi?

- Normalde kimsenin kapısını kıramazsınız. Ama yanan bir binada o yangını söndürmek için kapıyı kırar içeri girerseniz bu suç olmaz. Kanunların yetmediği durumlarda, bu kanunların gelişmesine yardımcı olmak en önemli toplumsal görevimiz diye düşünüyoruz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!