Güncelleme Tarihi:
Onun hayatında Sezen Aksu’nun yeri bambaşka. İkinci maxi single’ında yine bir Sezen Aksu cover’ı ‘Seni Kimler Aldı’ ya yer veren Serhan Sokulgan, aynı zamanda kendi şarkılarını da yazıyor. Yavaş ve emin adımlarla ilerlemek istediğini söyleyen Sokulgan, ‘Sahip’le ilgili çok güzel düşünceleri olduğunu ve bunun kendisine çok iyi döneceğini söylüyor...
‘Bitti Ruhumun Gezmeleri’ ilk maxi single’nız olmuştu. Yanılmıyorsam iki yıllık bir aradan sonra yeni bir maxi single ile karşımıza çıkıyorsunuz. Neden bir albüm değil de single?
Dünya pazarına da baktığımız zaman bütün işler bundan beş yıl sonra tamamen single ve maxi single projelerine dönüşecek. Tabii ki albüm yapanları destekliyorum, çok güzel, su gibi akan şarkılar ve albümler oluyor. Ama ben maxi single’da gölgelenmiş şarkılar olsun istemedim. Yani çıkardıklarımın hepsini kliplendirip butik bir şekilde insanlara sunmak istiyorum. O yüzden de, uzun yıllar sektörde olan birisi olarak bundan sonraki projelerimi maxi single olarak sürdürmek istiyorum.
İlk single çalışmanızda Gülşen ile düet yapmıştınız. Bu çalışmanız için düet fikriniz var mı?
İkinci proje için düet olsun istedim ama sonra birbirinin tekrarı olacağını düşündüm. Hatta bununla ilgili birkaç isim de vardı. Ama sonrasında bunun stratejik olarak doğru olmayacağını düşündüm. O yüzden bu maxi single’da tamamıyla benim sesim var. Ama vokal kayıtlarında, yine müthiş ses Tuğba Özerk’i duyabilirsiniz.
Serhan Sokulgan DJ’lik yapan bir isim. Single’daki şarkıları seçerken hangi etkenler devreye giriyor?
Müzik endüstrisine baktığınız zaman en önemli şey, insanların beğenisi. Yani sadece sevdiklerinize, dostlarınıza şarkı yapmamak lazım. Ama en doğrusunun radyocuların da sevebileceği, çalabileceği şarkılar yaratmak olduğunu düşünüyorum. Uzun yıllar radyoculuk yaptığım için şarkılarımı yaparken, bu şarkı bana gelse sever miyim, çalar mıyım diye düşündüm. Bu projenin içerisinde üç şarkı var. O üç şarkı da, gerçekten okumak ve bir an önce insanlarla paylaşmak istediğim şarkılar oldu. İnsanların tepkileri şu anda çok güzel.
‘DJ’LİK DE, SAHNE DE VAZGEÇİLMEZİM’
İkinci projenizdeki cover da bir Sezen Aksu çalışması. Bunun sebebi nedir?
Bu ülkede cover okumak çok zor. Herkes okuyabiliyor ama önemli olan onu bambaşka bir hale getirmeniz. Bir Sezen Aksu seveni olarak önceliğini kafamda belirlediğim cover’lar vardı ve onları okumak istiyordum. O yüzden bir Sezen Aksu cover’ı olan ‘Seni Kimler Aldı’ bu projeye dahil oldu. Projede yer alan ve çıkış parçamız olan ‘İhanet’in sözleri Günay Çoban’a, bestesi bana ait.
Şarkıları DJ kabininde çalmak ile söylemek arasında ne gibi duygusal farklılıklar yaşanıyor?
Eğer işin içerisindeyseniz, gerçekten gözlemleriniz doruktaysa çok fazla bir fark yok. DJ kabininde çalarken, başkalarının sesleriyle çaldığınız parçalara verilen tepkileri alıyorsunuz, siz yaşıyorsunuz. Bir playlist oluşturuyorsunuz, çok keyif alıyorlar, hem seyirci hem siz. Sahnede de genelde sevdiğim insanların şarkılarını repertuvarıma almaya çalışıyorum. İnsanların keyif alabileceği düzgün şarkılar seçmeye çalışıyorum. “İkisinin arasındaki fark nedir?” demek gerekirse, tabii ki sahnedeki büyü bambaşka. İnsanlara, duruşunuzla o şarkıya kattığınız yorumla başka bir şey sunmuş oluyorsunuz. DJ’lik de, sahne de vazgeçilmezim. Her ay Life roof ve 45’lik barda DJ kabininde oluyorum.
Playlist’inizi oluştururken yabancı ve Türkçe müzik arasında tercihiniz ne oluyor?
Dünya müzik endüstrisine baktığınızda gerçekten keyif aldığım, sevdiğim isimler muhakkak var. Bir Madonna gerçeğini kaçırmamak lazım. Ama Türk pazarında işler yapıyoruz. Günümüzde Türkçe partiler, Türkçe şarkılardan oluşan konseptler daha da fazlalaştı. Bir dönem Türkiye dışındaki ilgili şeylere daha fazla özentiydik. Ama biraz daha özümüze döndük ve bu konuda farkındalığımız yükseldi. O yüzden daha çok Türkçe ağırlıklı müzik listesi oluşturuyorum desem daha doğru olur.
Bir röportajınızda, “Hayatımın en önemli kararlarını hep sabahları verdim” demişsiniz. Bu kararlardan pişmanlık duydunuz mu?
Bütün gün çok yoğun bir yaşantının içersindeyim. Yani sürekli kafam çalışıyor ve bir şeyler üretmeye çalışıyorum. Bu durum gece de aynı şekilde devam ediyor. O sırada uykumla beraber beynimin temizlendiğini düşünüyorum. İnsanlar uyandıkları zaman kendilerine gelemezler. Ama ben sabah uyandığım andan itibaren iki saat içerisinde bir röportaj cevaplanacaksa ya da bir şarkım yarım kaldıysa bestelenecekse, insanlarla yazışmalarım mailleşmelerim olacaksa genelde sabah oluyor. Sabah beynim daha temiz oluyor.
Radyo ve basın danışmanlığı geçmişiniz var. Şarkı söyleme ve single yapma fikri nasıl gelişti?
Ben müzisyen bir ailede büyüdüm. Sektörün laboratuvar kısmındayken de şarkılar yazıyor, DJ’lik, gazetecilik, radyoculuk yapıyordum. Çünkü bunlar zincirin birer halkası. Bu yüzden de işin içinde ve farkında olduğum için daha ince eleyip sık dokuyorum. Şarkı söylemek içinizde varsa onu durduramıyorsunuz. Son beş yıldan beri sahne alıyorum. Bence bir şarkıcının ileride muhakkak, kendi şarkılarını söylemesi taraftarıyım. Bir albümde on şarkı varsa muhakkak bir sözü ve melodisi olmalı diye düşünüyorum. Bu yüzden de üretkenliğimin zamanla daha da çok artacak.
Biraz da ‘Sezeninciler’ partilerinden bahsedelim. Amatör bir ruhla profesyonel bir iş çıkarmak nasıl mümkün oluyor? Bu partiler ne kadar devam edecek?
İnsanlar, “Sezen Aksu şarkılarını çok çalıyorsun, onlarla çok bağdaşıyorsun, birazcık o duygudan ruhtan çıksan nasıl olur?” diyorlar. Ama ben hissettiğim gibi yaşamayı seviyorum ve şu anda da böyle hissetmeye devam ediyorum. Dediğiniz gibi amatörce duyguyla DJ kabininde olup onun şarkılarını bir sürü insanla paylaşıyorum ki yaklaşık on seneye yakın oldu, hâlâ insanlar büyük bir ilgi ve keyifle geliyor. Bu ilgi ve keyif devam ediyorsa benim de paylaşmaya devam etmem gerek diye düşünüyorum. Böylece insanlar da keyif almaya ve mutlu olmaya devam edebilirler. O yüzden bunu sorgulamıyorum. Devam ediyor ve devam edecekte.
Basın danışmanlığı yaptığınız zaman zarfında 50’ye yakın sanatçı ile çalışma fırsatınız oldu. Sanatçıları nasıl tanımlıyorsunuz? İçlerinde gerçekten huysuz ve sonradan görme tipler oldu mu?
Herkesin kendi içerisinde arızaları var. Bu yüzden insanları oyuncu ya da şarkıcı diye kategorize etmekten özellikle kaçınıyorum. Ama kendi şahsi fikrim olarak şunu söyleyebilirim: Göz önünde olan insanlar egolarını yönetebiliyorlarsa, halka çok yakın olup bu işi uzun süreler yapabiliyorlar. Ama onu yönetemedikleri zaman, korkuya kapılıp takıntılarını büyütüyorlar ve mutsuz tarafları çoğalarak onları gölgede bırakıyor. O yüzden bu insanlar, ego yönetimlerini becerebildikleri sürece başarıya ulaşabiliyorlar. Egolarını yönetip, çıkıntı davranışları varsa törpülemeleri gerekiyor.
‘Sahip’ isimli single’ınızdan beklentileriniz neler?
Beş yıldan beri sahne alıyorum ve aynı zamanda canlı performans yapıyorum. Elimden geldiği kadar televizyon ve radyo programlarında da canlı söylemeye çalışıyorum. Kendi şarkılarımı yazıyorum. ‘Sahip’ ile beraber çıkış şarkımın kendi bestem olmasına özen gösterdim. Çünkü ileride birçok sanatçı dostumla şarkılarımı paylaşmak istiyorum. Bunlar benim için ufak denemeler, bir sivrilme süreci diyebiliriz. Yavaş yavaş başlayıp, adımlarımı da yavaş yavaş atmak istiyorum. O yüzden de biraz daha sabırlı ve sakin davranıyorum. Tabi ki bir yola beklentisiz başlamak çok yanlış olur. ‘Sahip’ le ilgili çok güzel hislerim var. Güzel düşünüyorum ve bu düşünceler bana en güzel şekilde dönecek.
Kalıcılığın sırrı, şarkı yazmak mı? Yoksa doğru projede olmak mı?
Tabii ki istisnalar var. Ajda Pekkan da üretmiyor ama çok muhteşem bir yorumcu, baktığınız zaman Zerrin Özer de aynı şekilde Türkiye’de eşi benzeri olmayan ve belki bir daha gelmeyecek bir sesler. Ama onlar gerçekten yorumcular. Kalıcılık için ileriyi gözlemlemek lazım, insanların ilk projelerinde çok büyük atıflarda bulunmamak ve beklemek gerekiyor.
Sezen Aksu hayatınızda bu kadar önemli bir yerde olmasaydı, bu boşluğu başka hangi isim doldurabilirdi?
Ağaçsız orman da olmaz. Kumsuz deniz de, güneşsiz yaz da…
Sezen Aksu’nun albümlerinize ne gibi katkıları oldu?
Kendisi ilk projemi dinledi. Beğenilerini, yorumlarını ve eleştirilerini yaptı. Tabiİ ki benim çok sevdiğim, takip ettiğim birinin bu yorumları yapması benim için çok özeldi. Yine aynı şekilde bu projemde ‘Seni Kimler Aldı’ şarkısını cover’layıp koymak benim için büyük bir keyif oldu.
Sizce Sezen Aksu’yu diğer sanatçılardan farklı kılan nedir?
Üretkenliği, kendi şarkılarını yazması ve Türk pop müziğinin oluşmasındaki en önemli isimlerden Onno Tunç ile beraber çalışması diyebiliriz. Gerçekten bir dönem, yaşadığımız, hissettiğimiz, beğenerek dinlediğimiz şarkıların ve albümlerin altında onun imzası var.
Son dönemlerde Sezen Aksu ve Nazan Öncel söz yazarlığı konusunda kıyaslanıyor, artıları ve eksileri neler bu anlamda?
Bu isimlerle ilgili yorum yapmak bıçak sırtı ve haddim değil. Sezen Aksu’nun diskografisine ve ürettiği şarkılara baktığımız zaman bine yakın şarkısı var. Nazan Hanım’ın o kadar olmasa da kısa zaman içinde samimi işler ve şarkılar ortaya koydu. İkisini kıyaslama gibi durum söz konusu olamaz. Çünkü Nazan Hanım kendi kitlesi, sevenleri var. Aynı zamanda Sezen Hanım’ın bambaşka bir kitlesi var. İkisi de bambaşka iki kıta.
Albüm hazırlığınızda çevrenizden destek gördünüz mü? Yoksa bu Serhan Sokulgan’ın kendi projesi ve fikri miydi?
Tamamen kendi projem… Sony müzik etiketi ile çıkan projenin prodüktörlüğünü ben yaptım. Müzik direktörlüğü ve düzenlemeler Can Tosun’a ait. Teoman Nazif ve Vedat Genç isimlerini görüyoruz ve Tuğba Özerk sesi ile projeye destek verdi. Okumalara geldi ve vokal yaptı. Kayıtlarımız, Doğulu Production’da oldu.
Müzikal anlamda ya da kişisel olarak gelecekten beklentileriniz neler?
Issız bir adaya yerleşip, çadır kurup hayatıma orada devam etmek istiyorum (gülüyor). Bir ay sonramla ilgili olarak kesin planlar yapmayı
ya da keşfe çıkmayı çok fazla sevmiyorum. O yüzden ilerleyen dönemlerde ne hissedeceğimi bilemiyorum. Sadece insanların on yıl sonra müzik arşivlerine gittiklerinde “Bu şarkıyı muhakkak dinlemeliyim” diyecekleri şarkılar yapmak ve yorumlamak istiyorum. Şarkıcılık kimliğim yanında, radyoculuk ve yazarlık hayatım var. Ve bunları televizyonla pekiştirmeyi düşünüyorum. O yüzden bu yönlerimi de çok fazla törpülemek istemiyorum. Yorumculuk ve şarkıcılık tarafım tabii ki ön planda ve ilerleyen kariyerimi bu yönde kurguluyorum. Ama tabii ki bunun yanında radyoculuk ve televizyonculuk da olacak.
‘UYUŞTURUCU SAHİBİNİZ OLMASIN’
‘Uyuşturucuya hayır’ demek için bir proje gerçekleştirdiniz. Ülkemizdeki sanatçıların sosyal sorumluluk kampanyalarına yeterince destek verdiğini düşünüyor musunuz?
Uzun yıllar bu sektörün içerisinde biri olarak ve gözlemlerime dayanarak şöyle söyleyebilirim ki; insanlar sosyal sorumluluk projeleri yaratıp bu durumdan nemalanarak kendi gemilerini yürütmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Ama halkımız hangi işin samimi hangi işin samimi olmadığını çok iyi anlayabilecek zekaya sahip. Tabii ki çok önemli hayata geçirilen projeler de yapılıyor. Onları zaten ayakta alkışlıyorum.
Uyuşturucu ile ilgili kampanyanız, son dönemlerde yaşanan olaylara dikkat çekerken, bir yandan da yeni albümünüzün reklamını yapmak amacı taşıyor mu?
Bu coğrafyada yaşayan bir genç olarak, yeni projemle birlikte bunu da yanıma alarak biraz daha sesimi duyurmak istedim. Sonuçta madde kullanımını herhangi bir kesime yapıştırmamak lazım. Amatem’de yatan bir sürü genç insan var. Onlara dikkati çekebilmek için bu projede bulundum. Aynı zamanda Amatem’le görüşmelerimiz sürüyor. Madde kullanımı ile ilgili geçmiş dönemlerde çok şeyler yapılmış. Ama bu dönemde sanırım biraz yavaşlamış, onun startını vermek istedim. Umarım benden daha büyük sanatçı dostlarım da, bu işi uzun yıllardır yapan sanatçı dostlarım da taşın altına ellerini koyarlar. Sloganımız da şu; ‘Uyuşturucu sahibiniz olmasın, müzik en keyif verici şeydir.’