Eğlenceye üçüncü tekerlek

Güncelleme Tarihi:

Eğlenceye üçüncü tekerlek
Oluşturulma Tarihi: Aralık 24, 2008 00:00

Son zamanlarda hiç test yazmıyordum. 2Teker’de bu ay enteresan bir alet test etmiş bizimkiler. Üç tekerlekli otomobil mi motosiklet mi kolay karar verilemeyen bir makine. Fırsatım olsa keşke ben de kullansaydım dediğim bu sıra dışı makinenin Türkiye’ye gelmiş olması bile büyük başarı. Mustafa Bilgiç’in kelimeleriyle bakalım nasıl bir makineymiş bu...

Can-Am tüm dünyayı merak (biraz da şüphe) içinde bırakan radikal modelini Türkiye’de geçtiğimiz baharda piyasaya sürmüştü. Şimdi bu üç tekerlekli ve gidonla yönlendirilen enteresan aracı motosiklet sürücüsü perspektifiyle test ettik. ATV ve deniz motoru üreten bir firma birden çıldırdı. Daha önce amatörce pek çok defa denenmiş ama başarılı olamamış bir konsepti gerçek haline getirdi. Üç tekerlekli bir asfalt aracı. Can-Am geçen yıl Spyder’in duyurusunu yaptığında bu enteresan cihazın Türkiye’ye de görmemizin mümkün olmayacağına kesinlikle emindim. Ancak Can-Am Türkiye temsilcisi Depar Motor cesur bir kararla bu son derece sıra dışı keyif makinelerini ithal etti, hatta çoğunu da sattı bile.

MOTOSİKLET Mİ OTOMOBİL Mİ

Spyder’i ilk defa gören herkesin aklındaki soru bu. Motosiklet değil, yatmıyor, otomobil değil çünkü direksiyonun yerinde gidon var. Her iki sınıfın da üstün özelliklerini alarak ortaya çok farklı bir makine çıkarılmış. Motosikletin açık yapısı, oturuş pozisyonu, kumandaları, performans özellikleri miras alınırken otomobilin de dengesi ve fren performansı miras kalmış. Henüz kullanmadan önce açıkçası Spyder’in bir motosiklet gibi yatmadığını öğrenince bir anda tadım kaçmıştı. Serde motosiklet var, yatmayan makineye binmek kitaba ters biraz. Tabi bu önyargıların hepsi Spyder’i sürene kadar. Performans ve teknolojinin harika uyumuyla Spyder’i bir defa kullanan mutlaka bağımlısı oluyor.

Eşek arısı şeklinde kafası, son derece seksi kıvrımlara sahip sele ve kuyruğuna uzun süre geçse bile insan alışamıyor. Spyder 2,5 metrelik uzunluğu ve 1,5 metrelik genişliği ile tam motosiklet ile otomobil ölçüleri arasında kalıyor. Konforlu seleye oturunca üç iç içe geçmiş daireden oluşan gösterge panelinde devir saati, hız göstergesi ve yol bilgisayarı

Peki Spyder yasal olarak bir motosiklet mi? Otomobil mi? Resmiyette Spyder motosiklet olarak görünüyor. Kask takma mecburiyeti ve A2 ehliyet isteniyor. Ama asıl bahtsızlığı motosiklet olduğu için %37 ÖTV alınması. Aklınıza şöyle bir soru gelebilir. Bu araca motosiklet sürücüleri mi yoksa otomobil sürücüleri mi daha kolay adapte olur? Kesinlikle motosiklet sürücüsü Spyder’i birkaç saat içinde sınırlarına kadar zorlayabilecek şekilde alışabiliyor.

KAPORTANIN ALTINDA NE VAR

Can-Am Spyder Rotax’ın (Aprilia RSV’nin kullandığı) 990cc’lik iki silindirli motorunun modifikasyonlu halini kullanıyor. 316 kilogram kuru ağırlıkla baş edebilmek için torku artırmaya yönelik değişiklikler yapılan motor 106 bg güç, 104 Nm tork üretiyor. Ön süspansiyon ise otomobillerde kullanılan en sıhhatli sistemlerden biri olan bağımsız çift salıncaklı olarak kullanılmış. Ancak bu geleneksel yapının üstünde modern spor otomobilleri aratmayacak kadar ciddi bir elektronik destek sistemi mevcut. Frenlerin kilitlenmesini önleyen ABS, patinaj kontrol sistemi ve en önemlisi SCS isimli stabilite kontrol sistemine sahip. Otomobillerdeki gibi sistem tutuşun kaybedildiğini hissettiği anda devreye girerek gerekli tekerleğe fren yapıyor. Tüm bu sistemlerin yardımıyla Spyder gerçekten ismi gibi örümcek yol tutuşuna sahip. Y formlu şasisinin ön tarafında iki kask alacak kadar derin bir bagaj alanı oluşturulmuş. Arkada yolcu kulpları ve selenin genişliği de eklenince hafta sonu iki kişi ile küçük kaçamaklar yapmak çok zevkli olabilir. Spyder normalde motosikletlerde kullanılan sıralı vites kutusu ile alınabiliyor. Ancak test ettiğimiz modelde opsiyonel olan SE5 isimli yarı otomatik vites kutusu vardı. Sol elciğin altında vites büyütme, karşısında da küçültme düğmesi var. Parmakla vitesleri büyütüp küçültmek çok kolay. Üstelik vites küçültürken kendiliğinden ara gazı vermesi de çok keyifli.

Öndeki bir çift 165/65-R14 lastik ince görünse de çok enteresan özelliklere sahip. Bir kere görüntü olarak otomobil lastiği gibi görünse de öyle değil. Bu araç için özel üretilmiş bir lastik. Yanal yüklenmenin son derece yüksek olduğu lastiklerin karkas yapısı buna göre tasarlanmış. Sadece 14 PSI basınç altında çalışması da enteresan. 225 mm genişliğindeki arka lastik ise cihazın gücünü cümle aleme gösterircesine kalın görünüyor. Çekiş zincir ya da şaft yerine bir kayış ile arka tekerleğe aktarılıyor. 40.000 km ömrü olan kayış hem sessiz hem dertsiz. Ayrıca opsiyonel donanımlardan olan spor egzoz zaten hır gür çıkarmaya sebep arayan motorun sesini iyice yürek titreten, gönül çelen tonlara taşıyor. Lüzumsuz bir gürültüden çok uzakta, derin, titreşimli ve geniş soluklu ses hem sürene hem çevresindekilerin kulaklarını bayram ettiriyor.

Trafikte örümcek var

Spyder’i kullanma faslına gelince, hiçbir şeyi kullanmak buna benzemiyor. Gerçekten eşsiz bir deneyim. Pek çok motosiklet fanatiği virajlarda yatmayan bir cihazın asla motosiklet kadar keyif veremeyeceğini düşünebilir (Bkz: ben). Henüz normal trafik hızlarındayken bile çok hızlı gidiyormuş hissi veren Spyder’in gazını çevirdiğim her milimetrede sürüyle beygiri arka tekerleğe yollaması motosikletlerden aşağı kalır bir zevk değil. Örümceğin asıl maharetini virajlarda aramaya başladıktan sonrasını hatırlamıyorum. Çünkü keyiften sarhoş gibiydim. Hidrolik destekli gidon (valla hidrolik pompa falan var gidonda) en küçük yönlendirmeye bile akıl almaz hızda cevap veriyor. Yön değiştirme o kadar hızlı ki biz fani motosiklet delilerinin asla ulaşamayacağı sert dönüşleri rayların üstündeymişçesine güvenle dönüyor. Hani makine dönüyor da sen üstünde durabiliyor musun derseniz, o biraz zorladı gerçekten. O kadar yükse yanal itme kuvveti oluşuyor ki, düşmemek için çelik korse gibi bel kası yapmak gerekiyor. Bunu engellemek için tıpkı motosikletteki gibi viraj için sarkmaya başladıkça hem yönlendirme daha isabetli oluyor, hem de yanal güçlerin etkisi azalıyor. Elbette motosikletten gelen kontra dönüş tekniğini burada unutun. Sağ gidonu iterseniz sola dönüyor bu alet. Spyder’e alışınca bir süre sonra anormal hızlarda virajlara girmek korkutucu olmaktan çıkıyor. Yol çizgilerini neşterle çizer gibi sıyırıp geçmek, viraj çıkışında davudi egzoz sesinin eşliğinde tozu dumana katarak hızlanmak ağır bağımlılık yapabilir. Bu aşırı özgüven bir süre sonra tehlikeli olmaya başlıyor. Ama Can-Am bunu da düşünmüş. Bir viraja biraz erken girip Spyder’in dönemeyeceği kadar hızlı olduğunu fark ettiğimde, gidonu iyice virajın içine çevirdim. Ayağım o an fren pedalından çok uzakta kaldığı için fren de yapamadım. Umarım kaymaz diye dua ederken bir el beni ve örümceği alıp yolun asıl olmam gereken yerine beni koyuverdi. Stabilite kontrol sistemi öyle yumuşak ve etkili şekilde çalıştı ki ne olduğunu anlamadım bile. Bu örümceği yoldan çıkarmak için gerçekten ağır saçmalamak gerekiyor.

Örümceğin elciklerinde hiç manet yok. Ne fren ne debriyaj. Ön ve arka fren sağ ayakta bir pedalda birleşmiş. Tek pedal ile otomobil gibi fren yapılıyor. ABS desteği, yapışkan üç lastik ve otomobillere göre inanılmaz hafif oluşu sayesinde gözlere kan toplatacak kadar sıkı yavaşlayabiliyor. Sol tarafta da park freni gizlenmiş.

Yarı otomatik vites kutusu istediğim zaman vites parmakla vites büyütmeme izin veriyor. Kırmızı çizgiye dayasam dahi vites atmıyor. Ancak motorun zorlanacağı kadar hız düşerse otomatik olarak vites küçültüyor (hem de voorn-voorrn diye ara gazı vererek, çok şık bir detay bu). SE5 vites kutusu 5 ileri bir geri vitese sahip. Oldukça zeki olan bu vites kutusu düşük hızlarda ağır ağır hızlanıp yavaşladığınızda trafik moduna geçiyor. Bu moda geçince duruş halindeyken frenden ayağımı çektiğimde otomatik vitesli otomobiller gibi gaz vermeden hareket etmeye başlıyor. Bu tip ince detaylar zaten yarısı gitmiş aklımı iyice başımdan aldı.

Bu akıllı oyuncağın bir başka yönü ise sıradan insanlar gibi sürüldüğünde rahatlıkla bir uzun yol makinesine dönüşebilmesi. Porsche’ler gibi kaput altı bagaj alanı 44 litrelik bagaj yeterli olmasa da yolda çok konforlu sürülebiliyor. Yakıt tüketimi ise 7,1 lt/100km ortalamasında. Makul sürüşlerde 5 lt/100km ye kadar düşüyor. 27 litrelik deposuyla 350 km üzerinde yol almak mümkün.

NEDEN ALINIR

Baştan beri diyorum ya, Spyder ne motosiklet ne de otomobil diye. Aslında tam aksine hem motosiklet hem otomobil sevenleri fazlasıyla heyecanlandırabilecek bir makine. Şöyle ki, bir motosiklet ya da otomobil sahibine aracını sattırıp Spyder almasını beklemek yanlış olur. Ancak ikisinden birisi varsa yanına bir Spyder ilaç gibi olur. Hafta sonu açık, boş yollarda azmak, şehir içinde gören herkesin uzaydan gelmişçesine bakmasına alışmak, arkanıza partnerinizi alıp uzun yol yapmak için nefis bir makine. 26.500 Euro’luk fiyatı (SE5 yarı otomatik vitesli model) fazla görünebilir. Ancak sürüşten sonra hem Can-Am’ın mühendislik başarısı hem de cihazın sıra dışılığı yüzünden kaliteli bir Avrupa malı motosiklet fiyatına Spyder satın almak hiç kötü bir seçim değil.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!