OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 12, 2004 00:00
Şiddeti önlemenin en önemli yolu yasal düzenlemeler. Ama bunun da öncesinde geniş kapsamlı eğitim çalışmaları yapmak gerekiyor. Kadın İnsan Hakları Eğitimleri’ne katılan 3 bin 500 kadının yüzde 30’unun aile içi şiddeti tamamen durdurmayı başarması da eğitimin gücünü gösteriyor.İnsan ve diğerleriKızını dövmeyen dizini döver, kadının karnından bebeği, sırtından köteği eksik etmeyeceksin gibi her ne kadar mecazi anlamından bile almamız gereken sözler varken, ben ne yazabilirim bilemiyorum, kale içten yıkık bir kere toparlamak için, aşılması gereken çok şey var. Ama sonuç yine medeniyete, çağdaş olmaya dayanıyor. Yeter ki, içimizde istek olsun, azim olsun. Çünkü işimiz çok zor, aile içi şiddet, yazmak bile sinir bozucu ama işte bu sohbette karşımıza çıkıyor ki artık toplumsal sorunlarımızın halledilmesini, bizi yönetenlerden beklemekten çok, küçük topluluklar halinde halletmeye çalışıyoruz, kısacası toplum artık eski toplum değil. Birbirinin sorunlarını sorun eden ve birbirlerine yol gösteren bir toplum, ki doğrusu bu hafiften sorunlarını kendileri halletmek üzere poposunu kaldıran bir toplum haline geldiğimizi görüyorum. Üstelik küçük topluluklar, çok büyük şeylere baş koymuş, düşünsenize içinde şiddet olan bir aile kimbilir bu şiddeti nerelere taşıyacaklar, ayaklı bomba gibiler... Eğitimsiz, güvensiz, hasta insanların başvurdukları tek yol tek kelimeyle korkunç! Hülya Avşar: Vakfınızın çalışmalarından bahseder misiniz?Müjde Bilgütay (Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Vakfı Yöneticisi): Vakfımız 1993 yılından bu yana hem Türkiye’de, hem de yurt dışında faaliyette. Geçen haziran ayında Uluslararası Af Örgütü bir araştırma yayınladı. Türkiye’de kadınların yüzde 50’den fazlası aile içinde şiddete maruz kalıyor. Bu şiddet fiziksel şiddet olduğu gibi duygusal ya da ekonomik şiddet de olabiliyor. Duygusal şiddetten, aşağılanma, kötü davranılma, ekonomik şiddetten de, otobüse binip bir yere gidecekse parasını vermeme, dışarıda çalışmasına izin vermemeyi anlayabiliriz. Bunu engellemenin en önemli yolu, gerekli yasal düzenlemelere dayanmak ya da yasal düzenlemelerin iyi çıkmasını sağlamaktan geçiyor. Türk Ceza Kanunu’nda yapılanlar gibi, kadın örgütlerine dayanabilecekleri bir yasal çerçeve hazırlamaktan geçiyor. Ama bunların dışında geniş çaplı eğitim kampanyaları gerekiyor. Bizim kadın insan hakları eğitimimiz, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’yla birlikte şu anda 28 ilde sürüyor. Uzman eğitmenlerin verdiği dört aylık bu eğitimden gelen kadınların yüzde 60’ı, aile içindeki şiddeti çok alt seviyelere düşürmeyi, yüzde 30’u da durdurmayı başardı. Verdiğimiz bu eğitimin etkili bir yönü bu. Bizim çalışmalarımızı da, The Body Shop destekliyor. Atölye Mor Kağıt ürünlerine mağazalarında yer vermeyi uygun gördüler. Şimdi The Body Shop mağazalarında hem Mor Kağıt ürünleri satılıyor, hem müşterileri bilinçlendirmek için küçük broşürler var, kar amacı güdülmeden elde edilen paralar da, vakıftan eğitim almış kadınların örgütlenmelerine kaynak oluşturmak amacıyla kullanılıyor.28 İLDE 3 BİN 500 KADIN ÖRGÜTLENDİHülya Avşar: Çalışmalarızın sonuçları nasıl oldu?MB: 1994 yılında pilot bir bölgeyle eğitime başladık. 16 ayrı konuda eğitim veriyoruz. Güneydoğu’daki bazı illerde ve büyük şehirlerde bazı gecekondu bölgelerinde eğitim verdik. Bu seneye kadar çalışmalarımız başarıyla devam etti ve şu anda 28 ilde, yedi bölgede 3 bin 500 kadına ulaşıldı. Bu kadınlar hem aile içindeki şiddeti durdurmayı veya azaltmayı başardılar hem de kendi haklarının ne olduğunu öğrendiler, bunları kullanmaya başladılar, kendi bedenleri ve doğurganlıklarıyla ilgili haklarını öğrendiler.Hülya Avşar: Sizin bu çalışmalarınızdan önce kadınlar nasıldı?MB: Eğitimden önce, koca döver, bu doğal bir şeydir, istediği zaman da onunla birlikte olmak zorundayım, gibi yerleşmiş düşünceler vardı. Eğitim sırasında bu tür düşünce yapısını, değiştirmeyi, kırmayı, kendilerini bir birey olarak tanımlamalarını öğrendiler.Hülya Avşar: Erkekler, sizin çalışmalarınızı, aile içindeki var olan düzeni bozuyormuş gibi görüyorlar mı?MB: Aile içinde bireylerin iletişim yetenekleri çok önemli. Kadın eğitim aldıktan sonra eşiyle daha iyi bir iletişim kurmaya başlıyor. Konuşmaya başlıyorlar, cinsel hayatları daha iyi bir hale gelmeye başlıyor. Kavgalar, dayaklar, gürültüler bitince aile içindeki düzen de iyi yönde gelişiyor. Çocuklar o şiddet ortamı içinden kurtuluyor. Aileyi bozmak bir yana, aileyi güçlendiren bir eğitim bu.Hülya Avşar: Karı-koca arasına girmiyorsunuz yani...MB: Tabii ki... Biz kadınla konuşuyoruz, o eşiyle konuşuyor. Öyle erkekler var ki, gelip bize, ‘Siz karıma ne öğrettiniz, bana da öğretin de, gidip kahvede arkadaşlara anlatayım, onların da aile düzenleri gelişsin’ diye soruyorlar. Bozmak bir yana aile için ilişkileri geliştirici sonuçlar elde ediyoruz.Hülya Avşar: Haklarını öğrenen kadın, ben niye uğraşıyorum ki, basar giderim diyor mu?MB: Kolay değil basıp gitmek. Kurulu evlilik düzeni var, yetişmiş büyümüş çocuklar var, kadının ekonomik özgürlüğünün olup olmadığı gibi bir sorun var.Hülya Avşar: Aldığı eğitimi yanlış kullanan oldu mu? Yani pardon, ‘Eğitimsizi cesaretlendirmek tehlikeli olabilir mi?’MB: Bunun oranı çok düşük. Eğitim aldıktan sonra evliliği daha da kötüye gidenlerin oranı sadece yüzde 2.Müjde Bilgütay(Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Vakfı Yöneticisi)Çocuğunu evde karşılayamayan anneler için bir formül olmalı Hülya Avşar: İş toplantıları yapıyoruz da niçin aile toplantısı yapmıyoruz? Geçen sene Hülya Dergisi için, Zehra’yla röportaj yapmaya karar verdik. Çok iyi annen var, çok iyi babam var diyecek, sorularıma güzel cevaplar verecek diye düşünüyordum. Kızım, annenden memnun musun diye sordum, hayır dedi. Peki niçin memnun değilsin diye sordum, beni çok erken yatırıyor, istemediğim yemekleri yediriyor diye cevap verdi. Konu
yemek de olsa, erken yatırmak da olsa, çocuk bir ÅŸekilde memnun deÄŸil annesinden. Annen seninle oynuyor mu diye sordum, Evet dedi, ama kendi istediÄŸi oyunları oynuyor diye de devam etti. Peki baban seninle oynuyor mu diye sordum, hayır, babamın yüzünü bile görmüyorum dediÄŸi an, 15 dakika önce babası onunla hamur oynuyordu. Bu röportajı yayınlayamadım, çünkü ben bunu yayınlasaydım, dünyanın en kötü anne babası seçilmek için aday olurduk. Sonrasında, bir süre sonra kendisi benim zorla yemesini istediÄŸim yemekleri yemek istedi. Erken uyumak istemiyorsa uyutmadım. Güllühan Hançerli: ÇocuÄŸa güven vermek, deÄŸerli olduÄŸunu hissettirmek ve karar verme yeteneÄŸini geliÅŸtirmek gerek. Zaman zaman çatışabiliriz ama oturulur, konuÅŸulur, tartışılır. Ben yatarken yastığımı, evirir çevirir öyle yatarım. Geçen hafta yastığımı çevirirken güzel bir zarf gördüm. 9 yaşındaki kızım, bana mektup yazmış. Mektupta, ‘AnneciÄŸim, biz okuldan geldiÄŸimizde seni evde görünce çok mutlu oluyoruz’ diyor. Etüde kalıyor çocuÄŸum, beni evde görünce sevinçten çığlık atıyor. Hülya AvÅŸar: Bunu yapamayan çok anne var. Dolayısıyla bu bir ölçü olmamalı. Ben de Zehra’yı her zaman okul dönüşü karşılayamıyorum ama karşılamaya çalışıyorum. Güllühan Hançerli: AkÅŸam biz de onu konuÅŸtuk, beslenmesiyle ilgili bana bir ÅŸey söyledi. ‘Anne’ dedi, ‘benim yanıma hep kuru kuru ÅŸeyler koyup gönderiyorsun.’ Belli ki birilerinden etkilenmiÅŸ... ‘Bana bisküvi alman gerekir, kek koyman gerekir meyve suyu koyman gerekir’ dedi. Ben de ona bir günlüğüne hem beslenme sepeti yaptım, hem de harçlık verdim. Bunu bir günlüğüne yapıyorum’ dedim.YARIN: EĞİTÄ°M ALIN GÃœLMEYÄ° ÖĞRENÄ°N Â
button