Sibel ARNA
Oluşturulma Tarihi: Mart 25, 2006 00:00
İsmi tamamen Türk ismi. Ama Erdem Moralıoğlu’nun annesi İngiliz; kendisi Kanada’da büyümüş. Bütün bunlar kimliğini belirliyor. "Benim yarım Türk, yarım İngiliz" diyor.
"Türk olmam beni İngiliz yarım ne kadar etkiliyorsa o kadar etkiliyor. Bir yandan da unutmayın, ben Kanada’da büyüdüm." Babasının tüm akrabaları İstanbul ve Antakya’da yaşıyor. Erdem Moralıoğlu (28), markası Erdem’i iki yıl önce Londra’da kurdu. 15 kişilik bir ekiple çalışıyor. Londra moda haftalarında defile yapan, 2005’te British Fashion Fringe yarışmasını kazanan tasarımcı, pazarlardan, eski fotoğraflardan ve Merchant-Ivory filmlerinden ilham alıyor.
Gözlerinizi kapatın ve çocukluğunuza dönün lütfen. Nasıl bir ailenin çocuğusunuz?
- Çok mutlu bir çocukluğum vardı. Annem İngiliz, babam Türk. Gözlerimi kapattığımda Kanada’daki evimizi ve evin yakınlarındaki büyük gölü hatırlıyorum.
Tasarımla ilk temasınızın nerede nasıl başladığını hatırlıyor musunuz?
- Tasarımla tanıştığımda çok küçüktüm. Dört, en fazla beş yaşındaydım. Ben kendimi bildim bileli resim yapıyorum. Ağzı, yüzü, elleri, kolları boyalı çocuklar vardır ya ben onlardandım.
Tasarladığınız ilk şey neydi?
- 7 yaşındayken annem için toprak bir kase yapmıştım.
Nasıl bir eğitim aldınız?
- Kanada’da tasarım okudum. Ardından İngiltere’de Royal College Of Art’ta master yaptım.
Vivienne Westwood’un yanında staj yaptığınız doğru mu? Nasıl kabul edildiniz? - Evet, öğrenciyken çalıştım orada, müthiş bir tecrübeydi. Westwood çok etkileyici bir kişilik. Orada geçirdiğim zaman gelişimim için çok önemliydi.
Profesyonel anlamda çalışmaya nasıl başladınız? Kendi markanızı ne zaman kurdunuz? - 2003’te okuldan sonra başladım çalışmaya. İlk olarak Diane von Furstenberg için çalıştım, sonra da kendi markamı yarattım.
Mesleğinizin dönüm noktası olarak tanımladığınız bir tasarımınız, bir ödülünüz var mı? - Geçen sene hazırladığım koleksiyonla "British Fashion Fringe" yarışmasını kazandım. İşte o benim dönüm noktamdı. Kendini gösteren bir koleksiyondu. Bir bölümünü bilgisayarla tasarlamıştım. Manzaralı Oda (A Room with a View) filmindeki Helena Bonham-Carter’ın haliyle 70’lerin Studio 54’ü arasında bir koleksiyon.
Sizin markanızın adı neden Erdem Moralıoğlu değil de Erdem? - Sanırım Erdem daha kolay akılda kalıyor. Ama basındaki herkes daima tam ismimi kullanıyor.
Erdem markası sizin için ne ifade ediyor? - Erdem benim için sadece bir marka değil; ismim, hayatım...
İngiltere’deki gazeteciler, moda yazarları sizden nasıl bahsediyor? - Beni çok destekliyorlar. Vogue benden bahsetti. Eğer Vogue’daysam, iyi bir şeyler yapıyorum demektir.
Marka kavramı ile ilgili ne düşünüyorsun uz?
- Asıl önemlisi, bir markanın içinin ne kadar dolu olduğu. Markayı yaratmadan önce konsepti belirlemeli.
YAŞADIĞIM YER BİTPAZARI GİBİ
Tasarım yaparken nelerden besleniyorsunuz?
- Pazarlara bayılıyorum. Eski fotoğrafları topluyorum. Zaten biriktirme huyu var bende. Yaşadığım yer bitpazarı gibi.
Tasarım yapmak için en uygun yer neresidir?
- Royal College Of Art’ın kütüphanesi. Orada kendim olabiliyorum.
Evlenmek, boşanmak, aşık olmak gibi duygular işinizi nasıl etkiliyor?
- İşimi tamamen özel hayatımdan ayrı tutuyorum
Tasarımcı neyi iyi yapmalı?
- Ne olursa olsun samimi olmalı.
Bir tasarımcının ergenlik, gençlik, olgunluk gibi dönemleri varsa siz hangi dönemdesiniz?
-Sanırım ergenlik. Çünkü değişim zamanı anlamına geliyor.
2006 İLKBAHAR-YAZ KOLEKSİYONUHint yapımcı Ismail Merchant ve Amerikalı yönetmen James Ivory, birlikte 40
film yaptı. Sinemaya kostümlü drama türünün en başarılı örneklerini, 20. yüzyıl başında geçen Manzaralı Oda, Hovards End, Günden Kalanlar gibi filmleri kazandıran Merchant-Ivory ikilisi, Erdem Moralıoğlu’nun ilkbahar-yaz koleksiyonuna ilham verdi: "Çok sakin, kontrollü ama cesur bir koleksiyon. Aynı zamanda romantik."
2006-07 SONBAHAR KIŞ KOLEKSİYONU Kontrastlar ilgimi çekiyorBir ay önce Londra Moda Haftası’nda Erdem Moralıoğlu sonbahar-kış koleksiyonunu podyuma çıkardı. 1950’lerden ilham alan koleksiyonda, küçük ve yan takılan şapkalar ön plandaydı. "Kontrastlar ilgimi çekiyor. Erkeksi ve feminen karakterlerin birbirine karışması, hatta birbirinin kıyafetini giymesi... Bu zıtlığı, renklerde ve biçimlerde de tercih ediyorum" diyor.