Sibel ARNA
Oluşturulma Tarihi: Eylül 24, 2005 01:29
2000 yılında Kaan Girgin’le evlendi. Boşandığında 25 yaşındaydı. Ceyda Düvenci (28) son üç yıldır hayatına yeni bir yön vermeye çalışıyor. Gitmediği kurs kalmadı. Şubat ayında Bahçeşehir Üniversitesi’nde oyunculuk yüksek lisansına başlıyor. Son günlerde Show TV’de yayınlanan Maki adlı dizide Müşfik Kenter ve Kadriye Kender’le birlikte oynuyor. Kış sezonunda Gülriz Sururi’nin yazdığı Ayşe operetinde rol alacak. Ceyda Düvenci kendini ilk defa bu kadar samimi anlatıyor.
Siz bizim hayatımıza nasıl girdiniz?- Herhalde güzellik yarışmasıyla... 1997 yılında Star’ın güzellik yarışmasında üçüncü oldum, o zaman meşhur oldum. Halbuki oyunculuğa 1995 yılında başladım.
Nasıl oyuncu oldunuz peki? - Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni kazandığım yıldı. Okuduğum bölümden hiç memnun değildim. Bir gün gazetede ‘Yeni yüzler aranıyor’ diye bir ilan gördüm, başvurdum. Kanal 6’da Kandemir Konduk’un bir dizisi ile oyunculuğa başladım.
Madem oyuncu olmayı başarmıştınız neden güzellik yarışmasına katıldınız? - Kendimi göstermek için. Küçük kanallarda yayınlanan reytingsiz dizilerde eften püften karakterleri canlandırmaktan bıkmıştım. ‘Sesimi nasıl duyurabilirim, nasıl büyük bir kanala transfer olabilirim’ diye düşündüm ve güzellik yarışmasının iyi bir yol olabileceğine karar verdim. Oldu da. Üçüncü olduktan sonra, Star’a transfer olup ‘Sabah Şekerleri’ni sunmaya başladım. O yıllarda sabah şekeri olmak, sokaktaki insanın seni tanıması anlamına geliyordu. Üç beş ay sonra da Star’da yayınlanan Köstebek adlı diziye transfer oldum.
Bay Pardon yani Kaan Girgin’le ne zaman evlendiniz? - En popüler zamanımda. 2000 yılında.
Evlilikten sonra popülaritenizi yitirmenizi neye bağlıyorsunuz? - Mesleki bilinçsizliğime. İçinde yer aldığım projelerin kalitesini hiç sorgulamadım. Hangi kanal, senaryo ne, altyapı nasıl, oyuncular kim gibi soruları hiç sormadım. Altı senem böyle heba oldu diyebilirim. Ben bilinçlendiğimde, bu iş böyle olmaz dediğimde ise atı alan çoktan Üsküdar’ı geçmişti. Şöyle avunuyorum. Çok tecrübem oldu, çok set gördüm, birbirinden farklı karakterler canlandırdım.
Evlilik süresince çalıştınız mı?- Dikkat Bebek Var ve Böyle mi Olacaktı dizileri devam ediyordu. Bir taraftan
yemek programı yapıyordum.
Ben evimin kadını olayım, turşu kurayım havasına girmediniz yani? - Hiç girmedim ama hep böyle gösterildi. Galiba ses getirmeyen işlerde yer aldığım için herkes beni ‘evimin kadını’ zannetti. Çok para istemez, her işi kabul eden bir tarzım vardı. Kimseyi zorlamazdım. İş var dedikleri zaman giderdim.
Bu işin böyle yapılamayacağını ne zaman anladınız? - Boşanır boşanmaz. 25 yaşındaydım, kariyerimin altıncı senesiydi. Ceyda Düvenci isminin altını doldurabileceğim pek fazla bir şey yoktu. Evlilik süresince çok kilo almıştım. Herkesin genç bir kız olarak bildiği ben, birden evli ve 75 kilo bir kadın olmuştum. Kendimi ifade edemiyordum. 25 yaşımdan sonra hayata sıfırdan başladım. Kilo vererek işe koyuldum. 6 ayda zayıfladım. Kendimi donatabilmenin yollarını aradım. Hemen workshoplara başladım. Üniversiteyi bitirdim, İtalyanca kurslarına gitmeye başladım. Bilgi Üniversitesi’nde ‘
film okumak’ diye bir atölye buldum. Bütün yönetmenlerin filmlerini, siyah beyazlardan günümüze kadar izleyip, tartıştık. Film festivallerine gitmeye başladım. Her festival en az 45 tane film izleyeceğim diye kendime bir hedef belirledim. Fotoğraf kurslarına gittim. Kendime analog makine aldım, siyah beyaz fotoğraflar çekip, karanlık odada basmaya başladım. Dizileri kabul ederken ince eleyip sık dokuyorum. Zalim dizisi benim hayatımda dönüm noktasıdır. Ardından Kasırga İnsanları ve Sil Baştan geldi. Bu sezon da Maki adlı bir dizi yapıyoruz. Hepsi birbirinden kaliteli yapımlar.
Sinema filmi? - Benim ilk sinema filmim ‘Herşey Çok Güzel Olacak’. En umutsuzluğa kapıldığım anlarda beni heyecanlandıran bir filmdir o. Kendi kendime ‘Bak senin ilk sinema filminin adı her şey çok güzel olacak, demek ki her şey çok güzel olacak’ derim. Sonra Abdülhamid Düşerken’de konuk oyuncu olarak oynadım. Son filmim ise Hoşgeldin Hayat. Film olarak başarılı olamadı ama ben oradaki rolümle Altın Portakal’da en iyi kadın oyuncu ödülüne aday gösterildim.
Oyunculuk size nasıl bir tatmin veriyor? Bu sizin hayatınızın işi mi? - Bilinçlenme dönemimde bunu çok düşündüm. Oyunculuk yapamazsam hayatım kararır diye düşünüyorum. Garip bir tat alıyorum. Herkesin sizi mesleğinizi seyretmesi tebrik ve takdir etmesi çok güzel ve alışkanlık yapıyor. Ben bu işten vazgeçmeyeceğim.
HAYIR DİYETİSYENİMİN EŞİYLE HİÇBİR İLİŞKİM OLMADIBir sabah uyandınız ve gazetede ‘Ceyda diyetisyeninin (Taylan Kümeli) kocasını elinden aldı’ diye bir haber okudunuz. Bana o an neler hissettiğinizi anlatır mısınız? - Önce anlamadım. Uyku sersemiydim yanlış okudum zannettim. Tekrar, tekrar, tekrar okudum. Bana hiçbir şey sormadıkları için çok sinirlendim. Sonra öğle saatlerinde ‘Vay be bir insanın hayatı, yalan bir haberle nasıl altüst oluyormuş’ diye hayıflandım.
Haberden sonra hayatınızda neler değişti?- Mahkemelik oldum, hayatımda ilk defa birilerine dava açtım. Gazetelerde haberin yalan olduğuna dair tekzip yayınlattık. Ama ben asıl darbeyi haberin kaynağını öğrenince aldım.
Kimmiş haberin kaynağı? - Dostum dediğim insan, diyetisyenimin ta kendisi. Bu hayatta öyle kolay kolay kimseye dostum demeyeceksin. Bana bunu neden yaptığını hiç bilmiyorum. Bu iş mahkemede sorgulanacak.
Haberi gördüğünüzde telefon açıp, sormadınız mı? - Haberin çıktığı gün bütün gün konuştuk. ‘Bu haber yalan, sen sakin ol ben hallediyorum’ dedi bana. Zaten şaşkınlığım o noktadan sonra başladı. Çünkü herkes birdenbire ortadan kayboldu. Bundan sonra kimse dostum olmasın, kimsenin dostu olmayayım.
Eşi sizden özür diledi mi? - Diledi tabii. Ama olan bana oldu. Herkes hayatına devam ediyor: O birliktelik sürüyor bildiğim kadarıyla. Ben tez zamanda kanuni süreç tamamlansın ve huzura ereyim istiyorum.
İSMAİL İÇİN CEYDA DÜVENCİ’NİN GENÇ SEVGİLİSİ DİYE YAZILINCA ONDAN ÖNCE BEN ÜZÜLÜYORUMBir gün biri size gelip ‘Ceyda sen kendinden sekiz yaş küçük biriyle birlikte olacaksın’ deseydi, tepkiniz ne olurdu? - ‘Saçmalama’ derdim. Aklımın ucundan bile geçmezdi böyle bir şey. Asla planlamadım. Ama oldu. Ve bana çok iyi geldi. Bir buçuk senedir aşığım.
Nasıl tanıştınız? - Güneyde bir otel açılışında tanıştık. Oyuncuları davet etmişlerdi. O, arkadaş grubuyla geldi, ben tek başımaydım. Bizimkisi ilk görüşte aşk. Çok mutluyum ve yanlış bir şey yaptığıma inanmıyorum. İkimiz de bekardık, ikimiz de yalnızdık ve birbirimize aşık olduk.
Şu ilk görüşte aşkı biraz açabilir miyiz? - Uçaktan indikten sonra tanıştırıldık. Valizleri almıştık, çıkışa doğru yürüdüğümüz anda biri Ceyda-İsmail, İsmail-Ceyda dedi. Gözü gözüme değdiğinde aşık olduğumu hissettim. Tatili sürekli yan yana geçirdik. İki gün sonra açıldık birbirimize. İstanbul’a döndüğümüzde sevgiliydik.
Aranızdaki sekiz yaşlık fark size neler düşündürüyor?- Hiç! Aramızda bir fark yok bizim. Bir gün bile hissetmedim bunu. Gerçekten akıl yaşta değil baştaymış meğer.
Fark hissetmemeniz onun da oyuncu olmasından kaynaklanıyor olabilir mi? - Yok. Hayata karşı çok donanımlı, kendi ayaklarının üzerinde dimdik duran bir adam vardı karşımda ve bu çok az rastladığım bir erkek türü. Beni bu etkiledi. Hepsinden önemlisi İsmail sevmeyi bilen bir adam. Onun yaşam enerjisi, plansızca programsızca beni sevmesi benim için çok önemli.
Siz mi olgunsunuz, İsmail Hacıoğlu mu? - Aslına bakarsanız o birçok konuda kendini benden daha iyi tamamlamış biri. Ben onun yanında biraz küçük kalıyorum. Birçok konuda bana doğruyu o gösteriyor. Ve işin komiği her şey onun dediği gibi çıkıyor.
Birbirinize işle ilgili yorum yapıyor musunuz? Eve iş geliyor mu? -Tabii. Ben oyuncu olan ve inandığım bütün insanlarla konuşurum zaten. İsmail genç yaşında Altın Portakal almış,