John F.Kennedy’nin Amerika Birleşik Devletleri’ne başkan seçildiği günler... Henüz Beatles ortada yok. Gençler arasında Rock’n Roll’dan sonra, yeni bir salgın var; twist. Fransızlar, Edith Piaf’a, İtalyanlar Domenico Modungo’yu dinliyorlar. Historie d’un Amor’la meşhur Miguel Amador, İstanbul’da şarkı söylüyor.
Beyoğlu’nda küçük sahnede Haldun Dormen var. Yeni Melek sinemasında Charlton Heston’un ‘Ben Hur’u oynuyor. Türkan Şoray ‘Köyde Bir Kızı Sevdim’ adlı filmle, Türk sinemasına ilk adımlarını atıyor. Kulis Bar, sanatçıların mekanı. Pastahane deyince akıllara Tilla ve Park geliyor.
Aynı günlerde Türkiye, Hollywood sinesından bir ünlü aktörü ve eşini ağırlıyor. Ömer Hayyam rolü ile, beyazperdede ünlenen yakışıklı, John Derek ve eşi İstanbul’a geldiler. John Derek ünlü, ama karısı güzelliği ile daha baskın çıktı. Herkesin gözü kadının üzerinde.
Uzun boylu, uzun saçlı bir sarışın. Yeşil gözlerinin cazibesine diyecek yok. Kim di bu kadın? Adının Ursula Andress olduğunu öğrendik. İsviçre’de Bern’de doğmuş. Roma’da modellik,
sinema derken, John Derek’in kalbini çalmış. Evlilik onlara yakışmış.
İki aşık İstanbul’da 4 gün kaldılar. Hilton’da konakladılar. Topkapı Sarayı’nı gezdiler, Kapalıçarşı’da alışveriş yaptılar. Boğaz’a hayran kaldılar.
Emirgan’a Güneş Kampı’na birlikte gittik. Türk güreşçilere büyük ilgi gösterdiler. O zamanlar TV yok. Radyo günleri, daha TRT kurulmamış... Yazılı basın, bugünkü tabiriyle medya peşlerinde.
Dönemin gençlik dergisi Yelpaze’de haftada bir yazılarım çıkıyor. Radyoda müzik programları yapıyorum. Vakit buldukça, onlarla geziyorum. Müzik, dostluğun adresi.
Şarkılar bu aşk için
John Derek’la röportaj yaparken duymuştum ilk defa... En beğendiği şarkıcı ‘Nat King Cole’. Cole için ‘Kadife sesli’ demişti. Sonra radyo anonslarında ‘çikolata renkli’sini ben ilave ettim, fena da olmadı.
Hilton Oteli’nin yanı başında rahmetli İbrahim Doğudan’ın meşhur Kervansaray gazinosuna, Los Paraguayos gelmişti. Ursula Andress ve John Derek, İstanbul’da kaldıkları son gece onları dinlemeye gittiler. Onlarla Kervansaray’da karşılaştık. Aradan uzun yıllar geçti ama hálá dün gibi anımsıyorum. Dostum Luis Alberto Del Parana duygulu bir insandı. Bu ünlü genç aşıklar onun gözünden kaçmadı. O gece Los Panaguayos’un seslerinde ve gitarlarında Latin aşklarının en güzel şarkıları vardı.. Luiz Alberto, elinde gitarı Bessame Mucho’yu Ursula Andress için söyledi: ‘Beni daima sev ki, rüyaların gerçek olsun.’
Gerçek mi, değil mi bilmem ama Ursula Andress ile John Derek evliliklerini 1966’da noktaladılar. Ursula Andress, perdenin unutulmaz sarışını Marilyn Monroe’nun dünyaya veda ettiği zamanlarda geldi sinemaya.
Gençti, güzeldi, ateşliydi, sinemayı da ateşleyecekti.
Sanki hiç değişmemiş
Hızlı yaşamış, hız meraklısı Ursula Andress, Formula 1 için İstanbul’a geldi. Ne İstanbul eski İstanbul, ne Ursula Andress eski Ursula...
Gerçi gençliğini hatta sinemayı bile bırakmış ama ateşli kalbini, ruhunu ve yaşına rağmen güzelliğini bırakmamış. Artık erotik bir figür değil, bir efsane... Hem de dikkatle bakıyorum, dinliyorum bakımlı bir efsane. Sinema, müzik, eğlence, yarışlar, dolu dolu yaşadığı hayatın bir armağan olduğunun bilincinde... Sanki hiç değişmemiş. 1960’ta neyse 2005’te de o.
Kocası John Derek’in ikinci karısı olan Bo Derek’le niye birlikte gezdiklerini çekindim, soramadım. Güzelliği dillere destan üçüncü eşi Linda Evans’la evlendikten sonra 71 yaşında kalp krizinden hayata veda eden John Derek’le birlikte çekilmiş eski resimlerimize bakarken duygulandığını hissettim. Konuyu değiştirmek için müzikten söz açtım.
Ursula, İtalyan şarkıcısı Mino’yu çok seviyor. Ona, Mino’nın seslendirdiği sözlerini yazdığım Türkçe şarkıların albümünü verdim.
Sonra da geçen yıl ölen Sacha Distel’in söylediği şarkılarımın CD’sini... ‘Eski şarkılar da, şarkıcılar da başkaydı’ dedim. ‘Zaman değişti’ dedi, güldü.
Shirley Bessey’den Adamo’ya kadar hep geçmişten, geçmiş şarkı ve şarkıcılardan söz etmekten ikimiz de sıkılmıştık...
‘Yaşamımda şimdi yeni şarkılar var. Biz de onlara bakalım’ dedi. Geçmişi resimlerde, eski şarkılarda bırakıp, yeni günlerde görüşmek üzere vedalaştık, eski dost Ursula Andress’le...
Eşi için soyundu60’lı yıllarda sinema dünyasına güzelliğiyle damgasını vuran İsviçreli yıldız, özellikle aktörlüğü bırakıp yönetmenliğe başlayan kocasının imza attığı filmlerde cömertçe soyunmuştu.
Unutulmaz Bond kızıUrsula Andress’i perdede, dünyaya hakim olmak isteyen kötü kalpli Dr. No’ya karşı mücadele veren 007’nin yanında seyrettik. Tropikal bir iklimde yarıçıplak bir balıkçının kızını oynadı. Heykel gibi kusursuz vücudu ile ufacık bikinisi içinde, James Bond ile sevişirken, tüm erkeklerin yüreğini hoplattı. Tam bir aşk ilahesiydi. James Bond rolündeki Sean Connery ile çevirdiği aşk sahneleriyle belleklere kazındı bir kez. Bir afrodit dünyaya elveda derken bir yenisi sinemaya ‘Merhaba’ diyordu..
Ona Dr. No’daki ateşli aşkı Ajan 007 James Bond’un, Sean Conerry’nin de geçen ay İstanbul’da olduğunu söyleyince gözleri parladı. Geçmişi, o en parlak günleri anmanın buruk bir heyecanını yaşadı. Güldü geçti.