Ayşe Şule BİLGİÇ
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 09, 2007 00:00
Motosiklette devrim niteliğindeki bu alet, hem 3 tekerlekli oluşu, hem de sevimli görüntüsüyle motor kullanan-kullanmayan herkesin ilgisini çekmeyi başardı. Peki ama nasıl çalışıyordu MP3?
Ayaklarımızı yere koymadan düz durabilip, iki tekerlekli kardeşleri gibi viraja girebiliyor muydu? Atv’ler gibi motosikletle alakasız bir sürüşü mü vardı? Yoksa bildiğimiz motosikletlere mi yakındı?
Motorun yanına gittiğimde, bebek mavisi rengi ile etrafına gülücükler saçıyordu. Fotoğraflarından en beğendiğim renk de bebek mavisiydi. Kesinlikle test motoru için doğru bir renk seçimi. MP3 daha karşısına ilk geçip baktığımda tüm sevimliliği ile ’Ne duruyorsun öyle? Hadi atla da eğlenelim biraz’ dedi sanki. Üzerine oturmadan önce etrafında bir tur atıp, sağına soluna iyice baktım. Yabancı yayınlarda ’oldukça çirkin’ olduğu söylenen MP3’e büyük bir haksızlık yapıldığını düşündüm. Kesinlikle çok sevimli, kendine has karakteristik bir duruşu var MP3’ün. Önden bakıldığında sanki küçük bir otomobil havasında. Farların dizaynı, sinyallerin yerleştirimi, jantları, otomobil bagajı havasında otomatik kumandayla açılan arkadaki bagaj kapağı ilk dikkatimi çeken detaylar oldu.
BU MOTOR UZAYLI MI
Üzerine ilk oturduğumda, kilitli konumdaki 3 tekeri sayesinde birinin motoruna artçı biniyormuşum gibi önce ayaklarımı motora yerleştirerek bindim. Bunu yaparken küçük bir tereddüt yaşamadım mı? Yaşadım. Kendi kendine 3 tekerin üzerinde durabilme kabiliyeti sayesinde yan ayaklığının olmaması kesinlikle alışılması gereken önemli bir ayrıntı. Üzerine, ayaklarımı yere koymadan oturma işleminde MP3 altımda hiç sarsılmadan, sağa sola yatmadan durdu. Bugüne kadar, herhangi bir motorda, sadece motor orta sehpadayken yaşadığım duyguyu MP3’te orta sehpasız yaşadım. Ayaklarım motorun üstünde ve daha motoru çalıştırmadan biraz göstergelerle ilgilenmeye, gidonu tutup motora biniyormuş numarası yaptıktan sonra, orasını burasını kurcalamaya başladım. Gayet sade ve anlaşılır dizayn edilmiş ön konsolda, diğer motorlardan farklı olarak bir uyarı lambası dikkatimi çekti. Henüz motoru çalıştırmadığım için ’Ne zaman? Neden?’ yandığını bir bakışta anlayamadım. Motoru çalıştırdığımda tanıdık ’scooter’ sesiydi duyduğum. Üç tekerlekli ya sanki nedense hiçbir şeyi sıradan bir motora benzemeyecek gibi düşünüyor insan. Sanki iki tekerli motorlar dünyalı, MP3 uzaylıymış gibiÖ Oysa zaman geçtikçe öyle olmadığını anlıyor insan.
BU MOTOR DÜŞER Mİ
Motoru çalıştırdıktan sonra o ilgimi çeken lambanın yanıyor olduğunu fark ettim. Sonradan anladım ki bu demek oluyormuş ki ’şu anda 3 teker modunda kilitliyim.’ Sağ gidonda, üstünde lambadaki işaret olan bir düğme var. Sağa ve sola iterek çalıştırılıyor. Ancak 3 tekerde kilitli moddayken, ayaklarınız da motorun üstündeyken kesinlikle bu düğme ile oynamayın. Çünkü bu düğme, bir iki bip sesinden sonra, ön iki tekeri kilidinden kurtarıp motorun ön tekerlerini serbest bırakıyor. Serbest bırakmaktan kastım, ’tekerler alıp başını gidiyor’ demek değil elbet. Motor sağa ve sola yatma kabiliyetini kazanıyor. Yani bu durumda ayaklarınızı yere indirip, MP3’e normal motor muamelesi yapmanız gerekiyor. Yapmazsanız MP3’de diğer iki tekerlekli kardeşleri gibi, boylu boyunca yan gelip yatabiliyor. Şaka yapmıyorum bu alet düşmez diyenlere hemen söyleyeyim, ’Gayet güzel düşüyor.’ Ben düşürdüm mü? Allaha şükür hayır!
BU MOTOR ÇOK KEYİFLİ
Bu sevimli İtalyan hınzırı ile ilk hareket edişim çok komikti. Psikolojik olarak hala bu aletin uzaylı olduğunu düşünen beynim, ilk gazı verip hareket etmeye başladığında öylesine tedirgindi ki sanki hayatında ilk defa motora binmeye çalışan acemiler gibi davranmama sebep oldu. Hani o halde beni görenler; ’Aman Rüzgarın Kızı’ymış, şu hale bak üç tekerlekliyle bile yolda adam gibi gidemiyor. Bir de ha bire yok gazeteden yok dergiden millete ahkam kesiyorÖ’ diyebilirdi. Çok şükür ki beynimin bu aletin gayet normal bir scooter olduğunu algılaması çok uzun sürmedi. Tedirginliğim bir süre sonra yerini büyük bir keyfe bıraktı. Birkaç dakika içinde trafikte altımdaki aletin üç tekeri olduğunu unuttuğumu bile söyleyebilirim. Ancak her an, trafikte gözlerini üzerimden alamayan insanlar, altımda sıra dışı bir aletin olduğunu sürekli bana hatırlattılar.
Herkes yol veriyor
Kardeşim bir motor bu kadar mı ilgi çeker? Çeker! Çekiyormuş zaten. Trafikte birbirini dürtüp; ’Bak bak şuna bak..’ diyenler mi dersiniz, beni daha doğrusu altımdaki motoru daha rahat görebilmek için trafikte sürekli yol veren ve gözlerimi yaşartan insanlar mı dersiniz, camdan sarkıp; ’Pardon bu nasıl bir alet böyle, kolay mı kullanımı?’ diye soranlar mı dersinizÖ Bir süre sonra insanın havaya girmesi işten bile değil. MP3 bu güne kadar kullandığım motorlar içinde trafikte en çok ilgi çeken motor oldu.
Sürüş keyfi: Gelelim sürüşüne. Kesinlikle çok zevkli ve güven verici. Tek eksik yanı biraz güçsüz olması diyebilirim. Ancak bu tamamen 250cc. olmasından kaynaklanıyor. 250 cc’lik. hacme 22.5 beygirlik güç rakamsal olarak gayet normal. Ancak sürüş esnasında ’biraz daha güçlü olsa’ diyor insan. Yakında gelecek olduğunu duyduğum 400 cc’lik modeli bu yüzden çok ilgimi çekiyor. Neyse dönelim MP3’e. Virajlarda kesinlikle MP3 çok keyifli. İki tekerli kardeşleri gibi yata yata viraja girebiliyor olması ise son derece heyecan verici. Gözünüz yerse 40 derecelik açılara kadar yatabileceğini bilmek acaip gaza getirici. Frenleri ise önde çift teker olması sebebi ile inanılmaz bir yol tutuşuna sahip.
’Sence MP3’ün en kötü özelliği ya da yanı nedir? Beğenmediğin yeri yok mu?’ derseniz hemen söyleyeyim; VAR! MP3 artçı için bence ciddi bir kabus. Artçı ayaklıkları tam bir tasarım özürlüsü. Arkaya oturduğunuzda ayaklarınızı o ayak konulsun diye yapılan yerlere nasıl koyacağınızı nasıl sığdıracağınızı bilemiyorsunuz. Sadece topuklarınızı sokabildiğiniz oyuklarda ayağınızın uç kısmı dışarıda kalıyor. Üstelik durduğunuzda kilit sistemini değil de ayaklarını yere indirmeyi tercih eden bir sürücünün arkasındaysanız ayaklarınız sürekli birbirine dolanıyor. Aman canım o kadar kusur kadı kızında da var derseniz MP3 ’yeme de yanında yat’ tadında bir motor.
Sonuç olarak ben arkasına birini almayı pek sevmeyen bir motosiklet kullanıcısı olarak MP3’ü çok sevdim. Bir de söylemeyi unuttuğum, hem sele altından hem de arkadan açılan dev bir bagaja sahip MP3. Şehir içinde bir oraya bir buraya koşturmak, bunu yaparken de tüm gözlerin üzerinde olmasından keyif almak isteyen motorcular için harika bir şehir delikanlısı.