Güncelleme Tarihi:
Kimse “hiçbir şeye vaktim yok” diye şikâyet etmesin, yapılacakları ertelemesin. Berna Sağlam Naipoğlu’nun her şeye vakti oluyorsa şayet, hepimizin olabilir! İsmine aşinasınız, 15 yıl Vakko’da İletişim Koordinatörü olarak çalıştıktan sonra Fem Güçlütürk ile kurdukları iletişim ve marka danışmanlığı şirketleri Bernaylafem’in işlerinden de belki haberdarsınız. Berna Sağlam Naipoğlu, bir iş kadını, öğretim görevlisi, eş, hayvansever ve oğluna atfettiği “Gün Işığında” adlı kitabın yazarı. Ama hepsinden de önemlisi, bir anne... Efe’nin annesi...
Efe hareketli, uyumlu, meraklı, akıllı ve açık sözlü bir oğlan. Güçlü bir kişiliği olduğu belli. Talepleri, fikirleri ve zevkleri var. Bu özgüvenli hali, onu dinlemeyi bilen bir anne-babaya sahip olmasıyla yakından ilgili... Annesine göre ise etrafında bol insanla büyümüş olmasının bunda payı çok:
LÜTFİ KIRDAR’DA BEBEĞİN İŞİ NE!
“Doğumdan sonra sadece iki ay evde kalabildim. Zaten son iki haftaya kadar da çalıştım. Şirketimiz Bernaylafem de o sırada iki yaşındaydı, işten uzun süre ayrı kalma şansım yoktu. Ya aklım evde, bedenim işte olacaktı ya da Efe de benimle gelecekti. Sonunda omzumda çanta, kucağımda Efe, elimde bilgisayar; yedi ay boyunca evden işe gidip geldim. Zaten evhamlı bir yapım var, anne olduktan sonra iyice kontrol delisi oldum. Ofiste mikrop kapmasın, emzirme zamanları kaymasın, uykusu bozulmasın, sık sık kucağıma alayım ki, annesinin yanında olduğunu bilsin... Ofiste bir odayı ona ayırdık. Yardımcımız da bizimle geldi. Oyuncakları, yatağı, emzirme koltuğu derken iyice yerleştik. Toplantı sırasında içeriden gelen bebek sesi bazen toplantının seyrini değiştirdi! Kimi zaman organizasyonlarda da yanımda götürdüm. NTV’nin 10. yıl davetini yapıyorduk. Efe dört aylıktı ve yakındaki odalardan birine yatırmıştık. NTV genel müdürü Cem Aydın, hazırlıklar hakkında benden bilgi alırken içerden Efe’nin sesi geldi. Cem, ‘Ben gerçekten yoruldum arkadaşlar, kulağıma bebek sesi geldi. Hayırdır inşallah’ dedi. Ben de ‘Daha neler, Lütfi Kırdar’da bebeğin işi ne’ deyip konuyu anlatmaya devam ettim!”
GÜZEL KADINLARI SEVER HİÇ KAÇIRMAZ, SARILIR
Efe çok küçük yaşta her duyduğu müziğe ritim tutmaya başlayınca babaannesi ona bateri hediye etmiş. Şimdi haftada bir gün bateri dersi alıyor. Spora meraklı ve yetenekli, üç yaşından beri cimnastik antrenmanına gidiyor. Haftada üç gün cimnastik, hafta sonları da basketbol antrenmanı var. Okulu, arkadaşları, spor ve müzik derken Efe’nin hiç boş vakti yok! Zamanını sevdiği şeylerle doldurduğu için de mutlu bir çocuk.
Bir de güzel kadınları seviyormuş Efe, hiç kaçırmaz hemen sarılırmış! “Neşeli, sosyal, eğlenceli bir küçük adam. Bu aralar boyalarla oynamaya ve resim yapmaya da merakı var. Doğayı, denizi, bir şeyleri incelemeyi, keşfetmeyi seviyor” diyor annesi.
BANYO KAPISI AÇILMADAN DUŞ ALMAK BÜYÜK LÜKSMÜŞ
Berna ve Sinan, uzun süreli bir birlikteliğin ardından evlenmişler, iki sene sonra da planlı bir bebek olarak Efe hayatlarına katılmış. “Aile olduğumuzu Efe de gelince anladık” diyor ve anlatmaya devam ediyor: “Efe’ye endeksli değil, üçümüze de uygun bir düzen kurmaya çalıştık. Eşim avukat, aynı zamanda üniversitede öğretim görevlisi. Ben hem iletişim ve marka yönetimi yapıyorum hem de üniversitede ders veriyorum. (Berna Sağlam Naipoğlu, iki sene İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde ders verdi. Sekiz yıldır da Kültür Üniversitesi’nde lisans öğrencilerine iletişim stratejileri, master öğrencilerine ise kişisel iletişim teknikleri dersi veriyor.) Çocuk yaşamınızı her anlamda değiştiriyor. Bir yere gittiğimde amaçsızca sağa sola bakma zevkimi kaybettim zira sürekli gözüm onun üstünde. İlk beş sene banyo kapısı açılmadan duş yapma veya tuvalete girmenin bir lüks olduğunu anladım. Her an düşündüğüm bir can, canıma dahil oldu. Önemli konuları evde konuşamıyoruz. Deliksiz uykular uyuyamıyoruz. Birbirimize eskiye göre daha az zaman ayırabiliyoruz. Bir de sarılamıyoruz, çünkü hemen aramıza giriyor. Ama ya getirdikleri? Bir zamanlar altına yaparken şimdi karşıma geçip beylik laflar etmesini dinlemek. 20 yıldır çalışıyorum, başarının hazzını çok tattım ama bunun gibisi yok.”
ONU “VANTANA MERA” ÇALARKEN DOĞURDUM
Her anne gibi Berna’nın da oğluna dair kendince hayalleri var. “İlk günden beri gözümün önünde bir fotoğraf var: Efe sahnede. Sinan ve ben ise en ön koltuktayız. Efe, insanlık adına uluslararası bir fayda sağladığı için ödül alıyor. Ve mutluluktan ağlıyoruz. Sinan’ın da benim de ailelerimiz hukukçu. Efe’nin de bunu devam ettirmesini isteriz. Milli bir sporcu olması da harika olur. Ne yaparsa yapsın, yeter ki keyifle yapsın. Sırf böyle olsun diye Efe’yi neşeli ve sakin bir Latin parçası olan Vantana Mera çalarken doğurdum.” Berna Sağlam Naipoğlu, sonra oğlundan öğrendiği çok şey olduğundan bahsediyor: “Yeni öğrendiği her şeyi bana satıyor. ‘Bak anne’ diye başlıyor cümleye. Sonra da beni test ediyor. Ama sahiden bana sabırlı olmayı, bir insanı her şeyden çok sevebilmeyi, doğrularımı sorgulamayı, değiştirmem gereken taraflarımı öğretti. Efe gelir gelmez dinlemeyi istediğim Candan Erçetin’in ‘Hoşgeldin Melek’ parçasının sözlerindeki gibi, beni ehlileştirdi, sakinleştirdi, eğlendirdi, yüzümü güldürdü.”
BABASININ MİÇO’SU
- Efe Naipoğlu: En sevdiğim eğlence yerleri My GYM Ataşehir, Party Kids, Lunapark, babaannemin yazlarımızı geçirdiğimiz Burgazada’daki yazlığı, spor yapabildiğim ve bisiklete binebildiğim her yer. Annem ve babamla birlikte bisiklete binmeyi ve yürüyüş yapmayı çok seviyorum. Babama tekne kullanırken miçoluk da yapıyorum. Annemle kitapçıdan birlikte kitap seçmeye ve tiyatroya, sinemaya gitmeye bayılıyorum.
FRANSIZCA İLE BAŞLASIN DEDİK
- Berna Sağlam Naipoğlu: Okulun Efe’ye korku içermeyen bir disiplin aşılamasını istedik. Uzun yıllardır varlık gösteren bir vakıf okulu olmasını tercih ettik. Bu çağın çocukları İngilizce’yi oyun oynarken bile öğrendiği için Fransızca ile başlasın dedik. Ve Saint-Joseph Lisesi Eğitim Vakfı’nın ilkokulu Küçük Prens’e karar verdik. İki sene anaokulunun ardından orada ilkokula başladı. Şimdi birinci sınıfta.
ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KISITLAMIYOR VE ONU ŞIMARTMIYORUZ
- Berna Sağlam Naipoğlu: Sinan’la en çok birbirimizin söylediklerinin arkasında durmaya dikkat ediyoruz. Anneyi babaya, babayı anneye şikayeti kabul etmiyoruz. Efe’nin özgürlüğünü kısıtlamamaya, ona verdiğimiz sözleri tutmaya, onu dinlemeye, “Ben sana demedim mi” ve “Ben senin yaşındayken” ile başlayan cümleler kurmamaya, aşırı koruyucu olmamaya, çok şımartmamaya, hayallerini yönlendirmemeye, başka çocuklarla kıyaslamamaya ve onu yeteneklerinin ve zekasının üzerinde zorlamamaya çok dikkat ediyoruz. Ve tüm anne adaylarına kadın doğum doktorlarını ve daha sonra çocuğun kendi doktorunu sevmesinin önemini de tekrar hatırlatmak istiyorum!