OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 01, 2004 00:00
Genetiği değiştirilmiş ürünler tartışılıyorSabancı Üniversitesi tarafından 10-11 Eylül tarihlerinde düzenlenen iki günlük sempozyumda, dünyanın gündeminde olan Tarımsal Biyoteknoloji-Genetiği Değiştirilmiş Ürünler tüm boyutlarıyla masaya yatırılacak. Türkiye açısından durum değerlendirmesi yapılacak. Selim Çetiner koordinatörlüğünde bağımsız bir proje olan TTBAP (Türkiye’de Tarımsal Biyoteknoloji Araştırma Projesi) Sabancı, Boğaziçi ,Fatih, İstanbul Teknik Üniversiteleri gibi farklı üniversitelerden öğrencilerin katılımıyla yürütülüyor. Bu Sempozyuma ulusal bazda yaklaşık 300 öğrencinin katılımı bekleniyor. Sempozyum, her bir başlık hakkında öğrencilerin yapacağı giriş niteliğindeki sunumlar ve konunun uzmanlarının yapacağı konuşmalardan oluşacak. Tarımsal Biyoteknoloji’nin tüm yönleriyle masaya yatırılacağı organizasyonunun çıkış noktasını, genetiği değiştirilmiş ürünler konusunda temel bilgileri sunmak ve öğrenmek oluşturuyor. Konular: Bilim ve Teknoloji Felsefesi Işığında Tarımsal Biyoteknoloji, Tarımsal Biyoteknoloji Tarihi’ne Genel Bakış, Dünya’da ve Türkiye’de Tarımsal Biyoteknoloji, Tarımsal Biyoteknolojinin İktisadi Etkileri, Tarımsal Biyoteknoloji’nin Sosyo-Ekonomik Etkileri, Tarımsal Biyoteknoloji’nin Siyasi Boyutu; Tarımsal Biyoteknoloji’nin Ahlaki Boyutu, Tarımsal Biyoteknoloji’nin İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri, Tarımsal Biyoteknoloji’nin Çevre-Ekoloji Üzerine Etkileri, Karşılaştırmalı Tarımsal Metodlar, Organik Tarım, Konvansiyonel Tarım ve Tarımsal Biyoteknoloji, Tarımsal Biyoteknoloji’nin Sunacağı İmkanlar.’Sempozyum sonrasında eleştirilerin, önerilerin dikkate alınarak araştırmaların derleme şeklinde kitap haline getirilmesi planlanıyor. Yanı sıra, bütün bulgu ve değerlendirmelerin yayımlanacağı bir internet sitesi hazırlanacak. Sempozyuma katılım için başvurmak isteyen öğrencilerin, Tarımsal Biyoteknoloji’yle hangi açıdan ilgilendiği konusunda Sabancı Üniversitesi’ne yazılı başvuruları gerekiyor. Sempozyum süresince
yemek ve Ä°stanbul dışından gelecek katılımcılar için konaklama ücreti karşılanırken, ihtiyacı olan öğrencilere ulaşım ücreti konusunda destek verilebileceÄŸi belirtiliyor. Bilgi için: http://fens.sabanciuniv.edu/biyotekV. Paleontoloji Stratigrafi ÇalıştayıTMMOB Jeoloji Mühendisleri Odasının katkılarıyla, Paleontoloji Çalışma Grubu tarafından düzenlenen 5. Paleontoloji Stratigrafi Çalıştayı 24-26 Eylül tarihleri arasında Ãœrgüp de gerçekleÅŸecek. Çalıştayda paleontoloji-stratigrafi bilim dalındaki yeni teknik ve bilimsel geliÅŸmelerin paylaşılması, gerek kurumlar gerekse üniversitelerde paleontoloji ve doÄŸa tarihinin benzer alanlarında çalışan, araÅŸtırmacıların bir araya getirilmesi amaçlanmaktadır. Bu yılki çalıştayda doÄŸa tarihi müzeciliÄŸi, ekoloji- paleoekoloji ve özgün bildiriler oturumlarının yanısıra, poster sunumları, fosil sergisi, dia gösterileri ile Kapadokya’nın tarihi, peri bacalarının oluÅŸumu ve bölgenin jeolojisinin anlatılacağı teknik bir de gezi olacak.Ä°lgilenenler için: Hüseyin Yakar (312) 2869100 / 3369Magnesia kazıları 20. yılındaAydın ili, Germencik ilçesi, Ortaklar beldesine baÄŸlı Tekinköy sınırları içinde yer alan Magnesia antik kentinde yapılan kazıların son 5 yılı içinde, Anadolu’nun Hellenistik döneme ait en büyük dört tapınağından biri olan Artemis Tapınağı’nın, bir depremle yıkılmış olduÄŸunu kanıtlayan batı cephesi, Propylon, ve Toplantı alanı tümüyle; Çarşı Bazilikasının, Agoranın doÄŸu stoasının ve Roma evinin bazı bölümleri ortaya çıkarıldı. Bu yıl 28 bin kiÅŸilik stadionun kazılarına da baÅŸlandı. Kazı ve çevre düzenlemesi tamamlanan Theatron, 20. yıl kutlamalarıyla birlikte, 21 AÄŸustos 2004’te ziyarete açıldı. Kazı, Ankara Ãœniversitesi Dil ve Tarih CoÄŸrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Ãœyesi Prof. Dr. Orhan Bingöl baÅŸkanlığında ve 5 yıldır Ericsson sponsorluÄŸunda gerçekleÅŸtiriliyor. Artemis Tapınağı, Magnesia’nın araÅŸtırılmasının en önemli nedenlerinden biri. Bu yapı doÄŸanın ve insanoÄŸlunun tahribine uÄŸrayarak bugünlere geldi. Fransızlar tarafından da Paris ‘Louvre Müzesi’ne götürülen, bir bölümü de Ä°stanbul Arkeoloji Müzelerinde teÅŸhir edilen ve Amazonlarla Greklerin savaşının konu edildiÄŸi kabartmalı frizlerin yer aldığı Artemis Tapınağı’nın batısında yapılan çalışmalar bu yıl tamamlandı. Henüz 75 Yıl!Kadın ve erkeÄŸin biyolojik yapıları ve sosyal-toplumsal hayata izdüşümleri üzerine bu köşede sürdürdüğümüz yazıların sonuncusunu Ğşimdilik tabii- yazıp göndermiÅŸtim ki, gece History Channel’da kısa bir belgesel seyrettim. ((Digitürk’de yayında, hemen peÅŸinden Humphrey Bogart belgeseli gelmez mi!) Tabii, dayanamadım ve araya bu yazı girdi!Tanrım, o ne müthiÅŸ bir kadın mücadelesiymiÅŸ meÄŸer!Ä°ngiliz kadınlar dehÅŸet!.. 1900’lara doÄŸru oy hakkı ve eÅŸitlik için adeta ayaklanıyorlar. Tabii, kadınların entelektüel öncüleri! (Zaten hep öyle olmaz mı, tarihi ve uygarlığı her yönüyle yaratan ve yeniden kuran, öncülerin ileri atılışı ve savundukları fikirlerin benimsenmesi deÄŸil mi? Büyük toplumsal deÄŸiÅŸimlere yol açan bilimde ve teknolojideki büyük devrimler de, müstesna, öncü beyinlerin eseridir!)Özelikle bir kaç zengin ailenin desteÄŸiyle Ä°ngiliz kadınlar, adım adım mücadelelerini geliÅŸtiriyor. Yer yer ÅŸiddet eylemlerine de yöneliyorlar. Kendilerini zincirliyorlar, polisle çatışıyorlar, hapishaneye atılıyorlar; orada açlık grevleri baÅŸlatıyorlar (belki de tarihte ilk açlık grevleri?). Bütün bu ayaklanmalara karşı, Ä°ngiliz erkek sistemi, maÅŸallah ‘kaya’ gibi duruyor!O zamana kadar kadınlar biyolojik varalık olarak, erkeklerden ‘aÅŸağı’ görülüyor. ‘Yöneticilik’, ‘siyaset’ gibi ‘yüksek iÅŸler’, erkeklere özgü! Gazeteler sürekli olarak kadınları aÅŸağılayıcı yayınlar yapıyor!1914’e varıldığında, çatışma doruk noktalarına tırmanıyor. Ve Birinci Dünya Savaşı patlayınca baÅŸka bir olay gerçekleÅŸiyor: Ä°ngiliz kadınlar, savaÅŸa giden erkeklerden ortada kalan ‘erkek meslekleri’ni sahipleniyor...SavaÅŸ bittiÄŸinde ise kadınlar ilk baÅŸarıyı elde etmiÅŸlerdi: 30 yaşından büyük kadınlar seçme hakkına kavuÅŸtu.. 10 yıl sonra da, yani 1930’lar civarında, seçme ve seçilmekte tam eÅŸitlik gerçekleÅŸecekti..* * *Bunları niye yazmak gereÄŸini duydum? Önceki yazılarımda vurguladığım bir gerçeÄŸin altını yeniden çizmek için: Kadınların, toplumda yurttaÅŸ olarak tam yasal eÅŸitliÄŸe sahip olmalarının tarihi henüz o kadar yeni ki! 75 yıl, bir insan ömrü! Yani üç kuÅŸak! (Mustafa Kemal kadınlara tam eÅŸitlik saÄŸladığında, Avrupa’nın bir çok ülkesinde kadınlar hálá ikinci sınıf yurttaÅŸtı!)Bu süre, bir kadın yöneticilik kültürü ve birikiminin ortaya çıkabilmesi için çok çok az.. Arkada onbinlerce yıllık erkek yönetimi var!Hele, tüm faaliyetlerin can damarı olan siyasi hayatta kadınların varlığından söz edemeyiz.. Var olanlar da ancak erkek bakışının, kültürünün, birikiminin üzerinde siyaset yapıyorlar..Gelecek haftaya kadar sevgi ve dostlukla...EditörÂ
button