Daha önce Tuvalden Toprağa ve Çizgiden Toprağa sergileriyle ünlü ressamların resimlerini ve çizerlerin çizgi kahramanlarını üç boyutlu olarak sokaklara taşıyan Vitra, bu kez yazarların kitaplarını, objelerini ve karakterlerini seramik ateşinde pişirdi ve onlara yeni bir boyut kazandırdı. Yani diyeceğimiz o ki, sokaklarda Yaşar Kemal’in Filler Sultanı’na, Murathan Mungan’ın yüksek topuklu rugan ayakkabılarına, Adalet Ağaoğlu’nun kardelenlerine, Sulhi Dölek’in kirpisine ya da Latife Tekin’in çiçek saatine rastlarsanız şaşırmayın.
Üç yıla yakın bir süre önce, 18 çizerin ünlü karakterlerinin 70 heykele dönüştürüldüğü serginin açılışının hemen ardından, Vitra Murahhas üyesi ve Genel Müdürü Şadi Burat, Seramik Sanat Atölyesi sorumlusu Reyhan Gürses’i karşısına aldı ve "Hemen yeni serginin çalışmalarına başlayalım" dedi. İşte dün atölyenin bahçesinde açılışı yapılan ve önümüzdeki hafta İstanbul sokaklarına çıkacak olan sergideki eserler, o zamandan bu yana süren çalışmaların ürünü.
Vitra’nın, kurucusu Dr. Nejat Eczacıbaşı’nın "sanat ve kültüre yapılan her türlü yatırım, doğrudan doğruya toplumun sosyal varlığına, ekonomisine, politikasına ve bütün benliğinin gelişmesine yapılmış bir katkıdır" düşüncesinden yola çıkarak on yıl önce yeniden canlandırdığı Seramik Sanat Atölyesi’nin bu seferki konukları, Türk Edebiyatı’nda iz bırakmış kitapların yazarları, onların kullandığı, önem verdiği objeler ya da yarattıkları karakterlerdi. Daha önce Tuvalden Toprağa sergisi için ressamlar, Çizgiden Toprağa sergisi için de çizerler gelip gitmişti atölyeye, kimi sadece fikir vermiş, kimi bizzat toprağı yoğurmuş, kendi eserini kendi yeniden yaratmıştı.
Şimdi sıra, satır aralarından seramiğe giden yoldaydı. O yüzden bir süredir topraktan yapılmış kocaman kırmızı rugan ve de yüksek topuklu pabuçlar, nakkaşların eski dolapları renklendirdiği atlar, üzerine güzelleme yazılmış Redife’nin asık ve yorgun suratı, Yaşar Kemal’in kaleminden fırlamış fil ve karıncalar savaşı, kardelenler, kuşlar, dev topaçlar, tek kişilik kahvaltı masaları kaplamıştı atölyeyi. Onlar artık bahçeye, açık havaya çıktılar; önümüzdeki hafta da İstanbul sokaklarına çıkacak, Kanyon yaşam merkezi, D&R mağazalarının önleri, Kadıköy ve Beyoğlu’nda olacaklar. Eğer geçen seferki gibi, sanattan anlamayan ve anlamak istemeyenlerin yıkıcı etkisinden kendilerini kurtarabilirlerse 9 Temmuz’a kadar da oralarda kalacak, sonra bir müzayedeyle satışa çıkarılacaklar.
50 YILLIK TARİHEczacıbaşı Vitra Seramik Sanat Atölyesi’nin yeni tarihi on yıllık ancak asıl doğuşu 1950’li yılların sonlarına rastlıyor. O yıllarda Galata Mumhane Caddesi’ndeki laboratuvarını bir seramik atölyesine dönüştürerek Türk Seramik Sanatçıları Derneği’nin kuruluşuna öncülük eden Nejat Eczacıbaşı, gerek atölyede, gerekse üretim tesislerinde kapılarını sanatçılara hep açık tutar. Daha sonra Kartal Tesisleri’nde açılan sanat atölyesi, Alev Ebuzziya’dan Candeğer Furtun’a, Burhan Toprak’tan Ali Teoman Germener’e pek çok sanatçıyı ağırlar. On yıl kadar sonra işlevini yitirir.
Bu tarihi sanat atölyesini 1997’de yeniden canlandıran ve aynı misyonla tüm sanatçılara açık tutan Vitra, zaman zaman bu sanatçıların atölyeye bıraktığı eserlerden sergiler açıyor. Bugüne kadar altı Kişisel İzler sergisi açıldı, sergiler başka kentlere de taşındı. Vitra’nın sınırlı sayıda üretip sanatsever dostlarına hediye ettiği Anadolu topraklarından çıkmış antik eserlerin replikaları da bu atölyede üretildi. Sergiler dışında, workshop’lar, dia gösterileri, konferanslar da düzenleyen atölye, Uluslararası Seramik Akademisi üyesi.
Seramik sanatının başka sanatlarla ilişkisini ortaya çıkaracak çalışmalar yapma fikri ise, Vitra Genel Müdürü Şadi Burat’ın eşi, seramik sanatçısı Münevver Burat’ındı. İlk üç buluşmayı ressamlar, çizerler ve yazarlarla yapan atölyenin bir sonraki disiplinlerarası çalışması ise Politikadan Seramiğe olacak... Yani, birkaç yıl sonra da sokaklarda Süleyman Demirel’in topraktan yoğurduğu bir fötr şapkaya ya da Kamer Genç’in çiçeklerine rastlarsanız, yine şaşırmayın.
AYŞE KULİN’İN FÜREYA’SI
Ayşe Kulin, kendisini Vitra’dan bu proje için aradıklarında, "Madem bir seramik atölyesisiniz, ben de seramiğin kraliçesini yazmıştım, gelin onunla ilgili bir şey yapalım" dedi. Füreya adlı kitabından aşağıdaki cümleler, serginin ünlü seramik sanatçısı Füreya Koral’la ilgili bölümünün çıkış noktası oldu: "Penceremin pervazında beyaz bir kuş duruyor ne zamandır. Kocaman beyaz kanatları yer yer gümüş pırıltılar saçan, cin bakışlı bir kuş. Yaptığım kuşlardan biri olmalı diye düşünüyorum. Ama ben böyle geniş kanatlı kuşlar yapmadım ki hiç. Benim yoğurduklarım narin bedenli, küçücük başlı, uslu, durağan kuşlardı. Her an uçmaya hazır değil de, uzun bir yolculuktan yeni dönmüş hissi veren, yorgun kuşlar." Sergi için Koral’ın sadece kuşları değil, belgeleri, fotoğrafları, hatta seramik fırını bile seramiğe dönüştü.
FÜRUZAN’IN REDİFE’Sİ
Füruzan’ın Redife’ye Güzelleme’si bir tiyatro oyunu. Bu heykel de, Turhan Selçuk’un çizdiği kitap kapağının üç boyutlu hali. Redife, yani ana karakter, ayrıca yer alıyor sergide.
LATİFE TEKİN’İN UNUTMA BAHÇESİ
Latife Tekin’in Unutma Bahçesi adlı kitabında, kahramanlardan biri çiçek saati yapıyor. Bu da o saatin Vitra Sanat Atölyesi’nde yapılmış hali.
SULHİ DÖLEK’İN KİRPİSİ
Serginin hazırlığı sırasında hayatını kaybeden Sulhi Dölek’in Kirpi adlı kitabından çıkan, kalemlerden oluşmuş seramik kirpi.
ORHAN PAMUK’UN KIRMIZI ADI
Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı adlı kitabı da sergide böyle yer aldı.
ADALET AĞAOĞLU’NUN KARDELENLERİ
Adalet Ağaoğlu’nun Üç Beş Kişi adlı romanında bir bölüm şöyle: "Her zamanki çekingenliğiyle, en başta sormak istediğini en son sormaya yüreklenebilmişti: ’Kardelen’e ne desem?’ ’Ne Kardelen’i?’ Kısmet’in dertli bakışları, Eskişehir Garı’nın loş ışıkları arasında eriyip gitmişti. Nasıl böyle söyleyebilirsin Murat? Geride her şeyi bu kadar unutmak, unutmak..." İşte oradaki kardelenler, sokaklara çıkacak heykellerden biri oldu.
YAŞAR KEMAL’İN FİL VE KARINCALARI"Filler, kardeşlerim, bütün dünya yaratıkları ve tarih durmuş bize bakıyor. Bizim bu kutsal savaşımıza. Karıncaları dize getiremezsek bugün, dünyanın tekmil yaratıkları ve tarih bizi bağışlamayacaktır. Tarih bizim bugünkü zaferimizi altın harflerle yazacaktır. Filler bugünkü savaşta büyük utkuyu hak etmiştir, çünkü filler görkemlidir, çünkü filler soyludur, çünkü filler çalışkandır. Kırk yüzyıllık filler tarihi durmuş orada, gökte bize bakıyor" diyor Yaşar Kemal, Filler Sultanı adlı kitabında. Sonra da karıncaların birleşip koca fili nasıl devirdiğini hikaye ediyor. Ve hikaye üç boyuta böyle dönüşüyor.
KÜRŞAT BAŞAR’IN EROS’LU GRAMOFONU
Kürşat Başar, Başucumda Müzik adlı romanında, "Ve onun yayıyla fırlattığı ok oradan çıktı, bütün o renklerin, bulutların, ormanların içinden gelip benim kalbime saplandı" diyor. İşte onun toprakla buluşmuş müziği ve Eros’u.
MURATHAN MUNGAN’IN YÜKSEK TOPUKLARI
Murathan Mungan, Yüksek Topuklar adlı romanı ve seramikten kocaman, yüksek topuklu, rengarenk ayakkabılar, kutunun içinden çıkıyorlar. Başka söze gerek var mı?
CAN DÜNDAR’IN BÜYÜLÜ DENİZ FENERİ
Can Dündar, sergi yaratıcıları tarafından edebi değeri olan belgeseller yapan bir yazar olarak tanımlanmış ve bu anlamda deniz feneri gibi yol gösterdiği düşünülerek, -sinemayla ilgili de olsa- Büyülü Fener adlı kitabı sergi teması olarak seçilmiş. Şimdi bu deniz feneri Dündar’ın kaleminden şöyle diyecek sokaktan geçen insanlara: "Kayıpsınızdır. Açık denizlerin sisli karanlığında, pusulasız, bir ışığa, bir sese hasret gezinir durursunuz. Yalnız... Umarsız... Sessizliğin gürültüsünde boğulursunuz. Karanlık gözlerinizi kamaştırır. Kalabalığın ortasında bir başınasınızdır. Sonra birden bir gong sesi yırtar karanlığı... Uzak bir fenerin ışığı aydınlanır önünüz sıra... Gözbebeklerinizi o ışığa kitler, gözkapaklarınızı kırpmadan o ışığın çağrısına koşarsınız."
KİMİN HANGİ KİTABINDAN
Adalet Ağaoğlu, Üç Beş Kişi
Ayşe Kulin, Füreya Buket Uzuner,
Balık İzlerinin Sesi
Can Dündar, Büyülü Fener Füruzan, Redife’ye Güzelleme
İnci Aral, İçimden Kuşlar Göçüyor Kürşat Başar, Başucumda Müzik
Latife Tekin, Unutma Bahçesi Mehmet Z. Saçlıoğlu, Rüzgar Geri Getirirse
Murathan Mungan, Yüksek Topuklar Nazlı Eray, Orphee
Orhan Pamuk, Benim Adım Kırmızı Selim İleri, Yarın Yapayalnız
Tuna Kiremitçi, Bu İşte Bir Yalnızlık Var Yaşar Kemal, Filler Sultanı
BUKET UZUNER’İN DENİZKIZI
Bu seramik heykel de Buket Uzuner’in Balık İzlerinin Sesi adlı romanının bir kahramanını anlatıyor.
NAZLI ERAY’IN HADRİAN’I Nazlı Eray’ın Orphee adlı sürrealist romanının karakterlerinden Roma İmparatoru Hadrian ve bir aşk hikayesinin tanıkları olan posta güvercinleri de sergide..