Güncelleme Tarihi:
İzmir’de yer alan ‘Mini Otel’e girdiğinizde sizi ağır, sentetik bir otel kokusu ve kaskatı kıyafetlerinin içinde hareket etme özgürlüğünü yitirmiş bir resepsiyon görevlisi değil sıcacık gülümsemesiyle Gülşah Elikbank ve ekibi karşılıyor. Gülşah Hanım; bu minik otelin sahibesi. Aynı zamanda da fantastik kitaplar yazan genç bir yazar. Çoğu otel sahibinin aksine gününün büyük bir bölümünü otelinde geçiriyor. Hikâyesini anlatırken de gözleri ışıldıyor; bu güzel projenin haklı gururunu yaşıyor.
Resepsiyonun sağında solunda kumdan kaleler misali üst üste kitaplar duruyor. Süs ya da dekoratif amaçlı değil hepsi okunmak, dokunulmak ve koklanmak için. Çoğu evde ve kütüphanede olduğu gibi zamansız bir terk edilmişlik hali içinde değiller. Lobide ve resepsiyonda yalnızca kitaplar değil yazarların fotoğrafları ve kişisel eşyaları da yer alıyor. Mesela sohbetimize Hakan Günday’ın ilk öyküsünü yazdığı daktilo kulak misafiri oluyor.
‘Mini Otel’in her odası bir yazara ve onun saklı kalmış dünyasına açılıyor: Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz, Yaşar Kemal... Odalarda yazarların fotoğrafları, hatıralık kişisel eşyaları ve el yazısı fanzinleri var. Ayşe Kulin’in aynası, Buket Uzuner’in kendi görseliyle yapılan ahşap kutusundaki özel eşyaları sizi bekleyen sürprizlerden yalnızca birkaçı. Otelin koridorlarında da yazarların ünlü sözleri, fotoğrafları, afişleri var.
Az okuyan ya da çok okuyan fark etmez, herkes bu minik otelde er ya da geç bir romanın kapağını aralıyor. Ayrılık vakti geldiğindeyse Gülşah Hanım; misafirlerine odasında kaldıkları yazarların imzalı kitaplarını armağan ediyor.