Güncelleme Tarihi:
Çünkü onlar “elele sevgilerini” büyütürken, siyasette de “gerginlikleri” ve “uzlaşmazlıkları” gönül gönüle körüklediler.
Şimdi “nerden çıktı ölenin arkasından kötü şeyer yazmak” diyenler çıkabilir.
Zurnanın zırt dediği yer de burası zaten.
Ecevit ve Rahşan Hanımı en çok yanıltan yağdanlıklar, dalkavuklar, akildaneler, tahrikçiler, tacizciler ve uzun süre nüfusundan yararlananlar, şimdi TV ekranlarında sadece ve sadece Bülent Bey’i övüyorlar ve yere göğe sığdıramıyorlar.
Oysa 1980 sonrası CHP’yi terk edenlerin bir kısmı, Rahşan Hanım faktörünü aşamadıkları için Bülent Bey’e arkalarını dönmüşlerdi.
DSP’i kuran Rahşan Hanım’dı ve bundan sonra Bülent Bey’le siyasi mücadelede omuz omuza olmanın sihri ve “gazozu” kaçmış addedildi.
Nedeni tek seçici Rahşan Hanım’dı da ondan.
Yani 1980 ihtilalinden sonra Ecevitler sadece kendi bildiklerini hayata geçirmeye çalıştılar.
Ekonomiden anlamıyorlardı.
Buldukları ekonomistler de fos çıkıyordu.
Dış poilitikadan anlamıyorlardı, kılavuz seçtikleri diplomatlar ise dar kalıplar arasında sıkışmış, “klasik” monşer tiplerinden seçiliyorlardı. Tabii çağın diplomasi atraksiyonlarından bihaber oldukları için dış politikada nal topluyorduk.
Eğitim politikaları yoktu.
Maliye siyaseti ve disiplini hak getire.
Birbirlerine yeten ve uzağı görmek yerine gündelik ve popülist politikaların esiri haline gelen Ecevit çifti, çevrelerini kendileri seçmelerine rağmen, kısa bir süre bu çevreyi dışlayan da kendileri oluyordu.
Yani ortak aklı kullanıp kadrolaşmayı beceremiyorlardı.
Solcu görünmelerine rağmen, sağ oyları alabilmek için milliyetçilik silahını elden bırakmayan Ecevitler, bazen MHP parkurunda koşmayı bile deniyorlardı.
1980 öncesi “hırçınlaşmak”, “çatışmak”, “uzlaşmamak” gibi olumsuzlukların esiri olan Ecevitler dönemleri, ne yazık ki Türkiye’nın en sıkıntılı dönemleri oldu.
Yokluklar...
Pahalılık.
Yolsuzluklar.
Her kim ki “hiç yolsuzluk yapılmadı” diyorsa, Yüce Divan’da mahkûm olan Gümrük Bakanı Tuncay Mataracı ile Sosyal Güvenlik Bakanı Hilmi İşgüzar, Bolivya kabinesinde değil, Ecevit kabinesinde görev yapıyorlardı.
Entrika yok deniyorsa eğer, hükümet kurabilmek için 12 saat içinde Güneş Motel’de 12 sağcı milletvekilini büyük vaatlerle transfer eden de rahmetli İsmet İnönü değildi.
Evet Ecevitler “dürüst” idiler.
Hırsızlık yapmadılar.
Çalmadılar, çırpmadılar.
Evet bütün bunlar yeterli olsaydı, ülke Ecevitler döneminde abad olurdu.
Oysa ülke pahalılık ve yokluktan yangın yeri haline dönüşmüşse, Ecevit ve kadrolarının hiçbir zaman ülke yönetiminden anlamadıkları anlamı çıkar bundan.
Ve Ecevitler’in başarı ve başarısızlıkları eğer ortaya konacaksa “vefasızlık” gösterenleri eleştirmek yerine, neden vefa borçlarını ödemediler, kim yüzünden bu partiden ayrı düştüler sorularına yanıt bulmak gerekir.
Onun için diyorum ki, Ecevit’in 50 yıllık siyaseti ve yaşamını sadece tarihçiler değil, sosyologlar, psikologlar, pedagoglar ve ekonomistler yanyana gelerek incelemelidirler.
Tabii Rahşan Hanım’ı da kesinlikle kapsama alanın dışına çıkarmadan.
Yoksa doğru sonuçlara ulaşılamaz.
Ulaşılmaya çalışılsa bile devamli tartışma konusu olmaktan çıkmaz.
Sezai Bayar