"İyi de ben son zamanlarda açılan yerlerden bihaber, içi geçmiş bir insanım. Ayrıca, beraber akıp koktuğum insanlar olarak gayet iyi biliyorsunuz ki, sürtük ruhlu olabilirim ama kör değneği bellemiş gibi aynı yerlere giderim. Mekándan ziyade, insan ve personel seçerim." Sonra düşündüm, e, Hiperaktif’te illá ki yeni açılan mekánlar tanıtılmıyor bir kere. Sonracığıma, personelin ve mekán sahibinin işine yaklaşımının öneminden dem vurmak için elimize, konunun kendi mecraında akması açısından fırsat da geçmiş. Hem, Savaş’a öngösterim tadında bir hoşgeldin sarkıtmak da var... "Ece’nin Asmalımescit’teki yerine daha anca geçenlerde gidebildim, Ece bildiğimiz Ece ama Beyoğlu tarafına gelmesi, fevkáláde
haber değeri taşıyan bir şey, biraz geç oldu ama maksat güç olmasın; onu yazarım" dedim, "Dükkan da çok güzel olmuş ayrıca..."
Bendeniz, balık-rakı sofralarında uyuklayarak büyümüş çocuklardanım. Pederden devraldığım genetik bir durum olsa gerek, personelinin adını sanını bilmediğim, hál hatır soruşmadığım yerlerde bulunmaktan çok hazzetmem.
Hayatım boyunca hep kendimi evimde hissettiğim yerlere gittim. İzmir’de öyleydi; İstanbul’a geldikten sonra da bu durum değişmedi. Bir zamanlar Harbiye’deki 8 1/2, Atlas Pasajı’ndaki Sefahathane, Roxy, özellikle Balo Sokak’ta olduğu dönemde Safran, Reassürans Pasajı’ndaki Touchdown, Kaktüs, Babylon, Nu Teras’ın, Lokanta’nın olduğu pasajdaki Ziya’nın yeri, Cihangir’deki Leyla, sonracığıma Fransız Sokağı’na inat, sokağın dibinde açılan Cezayir, benim işten artan zamanlarımda, evimden çok vakit geçirdiğim yerler olagelmiştir.
Ocakbaşı mı; Beyoğlu Ocakbaşı, şimdi de Zübeyir’in dükkanı... Meyhane mi, Nevizade’deki Saki ve illá ki Yakup 2...
MÜDAVİMLİK İYİDİR
Müdavim mekánları iyidir. Gittiğinizde, yalnız bile gitmiş olsanız, tanışlarla, kimi zaman hamur tutarsa hatta, dostlarınızla randevusuz buluşmuş olursunuz. Şimdi düşünüyorum da, yıllardır tanıyıp, laflayıp, ne iş yaptığını, medeni hálini, çoluk çocuk sahibi olup olmadığını bilmediğim insanlar bile var. (Laf oraya gelmemiştir, sormamışsınızdır; olabilir...) Hem dükkán bomboş olsa bile, personel de arkadaşlarınızdır zaten; oturur onlarla laflarsınız...
Metropolün gezenti yalnız ruhları için çok kıymetlidir müdavim mekánları. Eve girerken kapıyı çalmayıp anahtarla açan tiplerdenseniz, yuva duygusunu onlarda ararsınız.
Ece’ye gelecek olursak, Ece, hem dükkánıyla, hem kişiliğiyle yuvadır. Afiyetle sığınırsınız...
Ece Aksoy’u bilen bilir. Ve bileni de çoktur málûm. Kuruçeşme’deki dükkán denize nazır, gayet havadar bir yerdi ama bendeniz Beyoğlu civarlarını mesken bellemiş bir sokak iti olduğum için yıllardır yalvarır dururdum "mahalle"ye gelsin diye. (Kendisi de mesken bábında Cihangir’de ikámet eder. Seneler senesi ne diller döktüm, "Yau, İstanbul gibi yerde insanın işine yürüyerek gitmesi gibi bir lüksü olabilir mi? Süper olacak bak" diye... "Ben oranın keşmekeşiyle uğraşamam" deyip o düğme burnunu kıvırdı. Bir de şimdi görün; fıstık gibi uğraşıyor işte. Üstelik kendi de gayet memnun.)
Ece’nin yeni dükkánının adı artık Ece Bar değil. Kuruçeşme’deki mekánı, isim hakkıyla birlikte sattı. O artık Ece Aksoy."
Valla Ece’nin hışmından da korkarım korkmasına ya, yine de işbu yazı boyunca, onu Ece Aksoy diye anacak değilim; o benim ve benim gibi pek çok kişi için Ana Kraliçe Ece’dir.
Bendeniz likit manyağı bir dipsoman olup, bu dombili hálime bakınca şaşırtacak derecede az
yemek yediğimden, kendilerinin yıllardır beni annemin ısrarcılığında, elleriyle beslemeye çalışmasından biliyorum ki, beni sever, dolayısıyla kızmaz. (Hoş, arkadaşlarının hemen hepsi benim gibi demlenmeyi seven tipler olduğundan, Ece de çatık kaşlı bir pamuk yürek olduğundan ve onların karaciğerleri konusunda endişe geliştirmekten, muhtemelen hepsine aynı muameleyi çekiyordur; o da ayrı...)
Eskilerin adabı, küfelik olanı, küfeye bindirip evine göndermekti. Şimdinin gece işletmecisi, küfelik olanı güvenilir taksiye bindirmekle yetinmez; karaciğerine iyi gelir diye, yapraklarıyla pişirdiği enginar dolmasını "A bak kuş uçuyo" diye oyalayıp boğazına tıkar.
"Şimdiki zamanlar" derler inanmayın; konu müdavim mekánında geçerse eğer, bildiğiniz, geniş zamanlar...
EA, ECEAKSOY, Tarlabaşı, Oteller Sok. No: 9/B, Beyoğlu-İstanbul,0212 245 76 28
VODVİL SEVENLERETiger Lillies, Mavi Geceler’de
Mavi Müzik geceleri Çingene müziği ve operayı sıradışı bir yorumla kaynaştıran Tiger Lillies grubunu, bugün ve yarın İstanbul Babylon’da konuk ediyor. Delidolu vodvil geleneğini sokak müziğiyle birleştiren grup, aykırı insanların ve kaybedenlerin şarkılarını enerji ve tutkuyla seslendiriyor.
PARTİ SEVENLERESadece kızlara!
Derslerden, sınavlardan sıkılmış üniversiteli genç kızları yaz öncesi muhteşem bir festival yaşıyor. İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir, Konya, İzmit ve Antalya’da 10 üniversitede Youth Republic tarafından düzenlenen "Beauty Tour"da kızlar bir yandan müzik ve dansla eğlenirken, bir yandan da saçtan cilde, ağız bakımından epilasyona her türlü bakımı yaptırabiliyorlar. Beauty Tour, 30 Nisan’da Akdeniz, 3 Mayıs’ta Selçuk, 7 Mayıs’ta Ege-, 10 Mayıs’ta Dokuz Eylül Üniversitesi’nde, 14 Mayıs’ta Anadolu Üniversitesi’nde, dün ODTÜ’de gerçekleşti. 21 Mayıs’ta Hacettepe Üniversitesi’nde, 24 Mayıs’ta Kocaeli Üniversitesi’nde, 28 Mayıs’ta Marmara Üniversitesi’nde gerçekleşecek.
CAZ SEVENLERESamuel Torres konseri
İstanbul Jazz Center, Garanti Caz Yeşili konserleri kapsamında, Kolombiyalı perküsyoncu, besteci ve aranjör Samuel Torres’i ağırlıyor. Saksofonlarda Irving Acao, piyanoda Manuel Valera, basta Felipe Cabrera ve davulda Lukmil Perez’den oluşan topluluğuyla bu gece ve yarın gece sahne alacak olan Torres, Latin müziğinin modern esintilerini İstanbul’a taşıyor. 0212 327 50 50 info@istanbuljazz.com
Savaş ÖZBEYARKADAŞLARI NÖBETTE