Güncelleme Tarihi:
Düşler Akademisi, iki yıldır engeli her ne olursa olsun, 8-35 yaş arasındaki engellilere kucak açan bir sosyal sorumluluk projesi. Ritim, dans, drama, film, fotoğraf, DJ’lik, enstrüman, resim ve tasarım atölyelerine, www.duslerakademesi.org’dan başvuran engelliler tüm etkinliklerden ücretsiz yararlanabiliyor
Düşler Akademisi’nin kapısından girdiğimde, kafamı uzattığım her kapıdan müzik sesi yükseliyordu. Kahkahalarıyla Hababam Sınıfı’nı aratmayan engelli gençlerle karşılaştım. Aslında karşılaştım demek doğru değil. Onlar beni görmüyordu ve kapıya dayanmış sessizce onları izliyordum. Ama ağzımın payını hemen aldım. Önce sustular, sonra sanki kapıda onları izleyen iki gözü fark etmiş gibi, “sen de kimsin” der gibi kapıya baktılar. O an, gözleri görmese de hislerini nasıl da geliştirerek, ruhlarıyla gördüklerini fark ettim. Tanışmak için adımı söyleyip, elimi uzattığımda havada kalan elimi nereye koyacağımı bilemedim. Karşımdakilerin iki yanında duran ellerini çekiştirip mi tokalaşacaktım? Bir kez daha engellilerle iletişimde daha ilk adımda nasıl çuvalladığım yüzüme çarptı. Mahcup oldum. Onlara da itiraf ettim zaten. Ama toplumda yaşadıkları hoyratlıkları anlatınca, benim mahcubiyetimin solda sıfır kaldığına beni ikna ettiler.
Meselâ 18 yaşındaki Orhan Kıvılcım, “Otobüse binerken, yanımdakilere şuradan geçer mi diye soruyorum, kimse cevap bile vermiyor” deyince kulaklarıma inanamıyorum. Ya da, henüz 15 yaşındaki Ezgi Polat’ın arkadaşlarının okulda arkasından “kör kız” diye bağırmasını... Onlar engelleriyle baş etmek bir yana, bir de toplumun onlara koyduğu engellerle savaşmak zorunda.
ARALARINDAKİ MÜZİK DAHİLERİ
Düşler Akademisi’nde bugüne kadar 600 engelli öğrenci müzik, tiyatro, resim, film, fotoğraf, DJ’lik ve kişisel gelişim atölyelerinde eğitim aldı. Akademi tüm engel kategorilerine açık. Zihinsel engelliler de, bedensel engelliler de başvurabilir. Zaten bu yüzden sloganları da, ‘Sanat-çı engel tanımaz’.
Bugüne kadar, Beşiktaş Belediyesi’nin sağladığı kapalı salonlarda eğitim veren akademi, iki haftadır İstanbul Ataşehir’deki yeni binalarında artık ev sahibi. Düşler Akademisi’nde görev yapan öğretmenlerin tümü gönüllü. İçlerinde dünyanın en iyi müzik okulu Berklee’den mezun olanlar bile var. Herhangi bir sanat dalında eğitimi olmasa bile, isteyen herkes akademide gönüllü çalışabiliyor. Kimi, gençlerin gözü oluyor ve onları sınıfa götürüyor, kimi toplu derslerde geç algılayan zihinsel engellilere dersleri takip etmesi için yardımcı oluyor.
Social Inclusion Band adında bir de orkestraları var. Engelli öğrencilerin yer aldığı orkestradaki gençler her ay, bir müzik grubuyla birlikte Babylon, Santral Otto ve Roxy gibi ünlü mekanlarda konserler veriyor. Akademide gönüllü görev yapan Danny Lundmark ve Onur Hacet’e göre, bu çocukların hepsi birbirinden yetenekli, hatta aralarında müzik dahileri bile var.
16 yaşıma kadar evden çıkmadım
ORHAN KIVILCIM (18)
5-6 yaşlarındayken sebebi bilinmeyen bir şekilde görme kaybına uğramışım. Ailem beni korumak için, 16 yaşıma kadar dışarı adımımı attırmadı. Ama 17’ime geldiğimde isyan edip, kendimi sokağa attım. İyi ki de öyle yapmışım. Metrolara tek başıma binmeye alıştım artık. Kaç adımdan sonra kaç köşe dönüyorum öğrendim. Normal okulda okuyordum. Tahtaya yazılanları görmüyordum, öğretmene “Sesli anlatır mısınız bari duyayım” diyordum, anlatmıyordu. Yazılılarla değil, sözlülerle sınıfı geçtim. Şimdi Açıköğretim Fakültesi’nde sosyoloji okuyorum. Bir yandan da konservatuara hazırlanıyorum. Düşler Akademisi’nden buraya gelen bir arkadaşım sayesinde haberim oldu. Perküsyon, klavye ve klarinet çalıyorum. Ben yapabiliyorsam başkaları da yapabilir.
Yaşama sevincim geri geldi
ŞİLAY TURHAN (17)
Doğuştan görme engelliyim. 10 yıl gittiğim okulda alfabeyi bile öğrenemedim. O yüzden okulu bıraktım ve şimdi açık liseye gidiyorum. Sokakta alay eden insanlar var. Her yere annemle gidiyorum. Bastonla yürümeyi bu sene öğreneceğim. Gören insanlardan tek istediğim, bize iyi eğitim alabileceğimiz olanaklar versinler. Piyanist olmak istiyorum. Çok güzel şarkı söylediğimi söylüyor hocalarım. Bugüne kadar o kadar kalbim kırıldı ki, sosyalleşmek bile istemiyordum. Ama yaşama sevincim geri geldi.
Engelli değil, sosyal engelliyim
TOLGA TUNDUR (15)
Tolga’nın hastalığının tam teşhisi konulmasa da otistik deniliyor. Daha önce hiçbir şekilde sosyalleşmezken, benim gibi ilk defa gördüğü bir gazeteciye bile “15 yaşındayım, mehteran olmak istiyorum” diyor. Geri kalan hikayesiniyse annesi Ayşe Tungur anlatıyor: “Tolga, normal çocuklarla okuyor. Onun gibilere kaynaştırma öğrencisi deniyor. İnsanların bakışından başka, oğlumla ilgili rahatsız olduğum hiçbir şey yok. Anadolu yakasında yıllarca spor ve müzikle ilgili hiçbir şey bulamadım. Bu tür vakıfların çalışması olmasa sosyal hayat bitiyor bizim için. Böyle çocukları olan ailelere çok iş düşüyor. Kendinize ve çocuğunuza güvenirseniz her şeyin altından kalkarsınız. Tolga engelli kelimesinden hiç hoşlanmıyor. Ona göre o normal. Çok sıkıştığında en fazla, “Ben sosyal engelliyim” diyor.
Buraya bayıla bayıla geliyorum
EZGİ POLAT (13)
Ben de kaynaştırma öğrencisiyim. Dördüncü sınıfa kadar, ‘kör kız’ diye dalga geçtiler. Otobüs beklerken, anneme ‘Çocuk hasta mı’ diyorlar. Hasta değilim, sadece körüm. İki yaşımda beynimde tümör çıkmış ve gözümün merkezinde olduğu için görme yeteneğimi kaybetmişim. Buraya gelmeden önce çok çekiniyordum, hatta anneme ‘gitmeyelim’ diye yalvardım. Ama geldiğimizde insanların sıcaklığı ve arkadaşlar kendime güvenimi geri getirdi. Şimdi bayıla bayıla geliyorum.