Güncelleme Tarihi:
Nev, üç yıl aradan sonra üçüncü albümü “Işığım ve Gölgem”i müzikseverlere sundu. Bugüne kadar hep slow şarkılarıyla öne çıkan sanatçı, yeni albümünde "iflah olmaz romantik" imajını yıkacağını söylüyor: "Beni sürekli oturduğu yerde gitar çalan duygusal, romantik bir çocuk olarak biliyorlar, oysa öyle biri değilim. Herkesin eğlenceli yanımı görmesini istiyorum."
Yeni albüm üç yıl gibi uzun bir aradan sonra geldi, neden?
- Doğru iş için yanlış zaman yoktur. Üç yıl bekledim, çünkü ben içerikleri ortaya çıkarmaya çalışan biriyim. Aynı zamanda enstrüman çalıyorum ve bu yaratıcılığı etkiliyor. Albümlerimi sıradanlıktan çıkarıp kalıcı olmalarını sağlayan da bu sanırım.
Bugüne kadar şarkılarınızı yazıyor ve besteliyordunuz, şimdi albümün prodüktörlüğünü de üstlendiniz. Zor olmuyor mu?
Albümünüzün kartonetinde çok sade ama anlamlı bir yazı var. Sıradan bir teşekkür yazısı gibi değil...
- Bu albümü hazırlarken, denizi seven bir adam olarak şöyle bir benzetme aklıma geldi: Deniz gibi olsun. Hem sığ olsun hem de derin olsun. Sığ olsun ama yoz olmasın, eğlenceli olsun, derin olsun ve derinlere götürsün beni. Amatör yat kaptanıyım, dalıyorum. Sonuçta deniz denizdir, ama bir hayat duruşu gibi onu benimseyip kabul etmek gerek.
Peki isim olarak neden "Işığım ve Gölgem"i seçtiniz?
- Son zamanlarda fotoğrafa merak sardım ve bu sayede gölgeyle tanıştım. Gölgem de bana çok güzel bir hediye verdi. Işığın ve cismin olduğu her yerde gölge vardır. Işık az olduğunda gölgelerimiz büyür mesela, bu yüzden bizim ışığımız hep tepede olmalı. Öte yandan gölge aslında karanlık değil, eksik yanlarımızdır. Gölge bizden hiçbir şey istemez, ne para ne de başka bir şey... Sadece bize eksikliklerimizi anlatıp bizi ışığa götürmeye çalışır. Bu yüzden "Işığım ve Gölgem" bana büyük anlamlar kattı.
Adınızı magazin basınında pek görmüyoruz. Bu durum işlerinizi etkilemiyor mu?
- Her seçiş bir vazgeçiştir. Bir şeyi seçtiğin zaman, kaybettiklerinin vereceği acıya da getirilerine de katlanman ve dik durman gerek. Mesela bunun bir örneği magazinse, kaliteli magazinin içerisinde, tadında olmak, benim de keyif alabileceğim bir durum. Yine de üç yıldır albüm yapmadığım halde bütün konserlerim doluyor. Normal şartlarda biraz ara verdiğinizde zayıflar bu talep...
Alaturka müziği gitarla yorumlamak zor değil mi?
- Alaturka yeterince desteklenmedi, bununla birlikte insanlar "talep var" deyip alaturka müziği ne hale getirdi! Bir de alternatif tavırlar var; İngiliz ağzı ya da Amerikan ağzıyla müzik yapma gibi... Yani "efkárlıyım" derken onu söylemenin bir ritmi vardır. Türkiye’deki grupların tavrına bakıyorum. Mesela Duman’a... Melodilerinde o kırık notalar var ve çok başarılılar. Ama albüm satışlarına bakıyorsunuz çok düşük. Bu kadar genç nüfusun olduğu bir ülkede albümlerin bu kadar az satması üzücü.
Korsan satışlar var ama...
- Korsan olsa bile daha bilinçli alıcılar olması gerektiğini düşünüyorum.
- Bir süre önce Barışa Rock’ta konser verdim ben. Sonuçta yaptığım işin içinde rock öğeleri var, ama alaturkayı reddetmediği için biraz daha pop rock ağırlıklı ve sert değil...
Bu albümde sizi en çok etkileyen şarkı hangisi?
- "Sükut-u Hayal" yenilikçi bir parça ve bu yüzden özel. "Zor"u da böyle yapmıştım ve o da özeldi. "Kör Kuyular" ise bir araştırmanın sonucunda ortaya çıktı. İnsan Hakları Derneği’ndeki raporlara göre geçtiğimiz yüz yılda resmi kayıtlara göre 109 milyon insan bu dünyada açılan "Kör kuyularda" incitildi, öldürüldü, kimse hesabını soramadı. Dünyadaki herkes bunu görüyor ama kimse bir şey yapamıyor. Bu durumu içselleştirip kendi sözlerimle o olayı anlatmak beni rahatlatıyor.
Rap tarzında bir denemeniz de var....
- Rap adı genelleme olduğu için öyle deniliyor ama ben muzırlık ve muziplik demeyi tercih ediyorum. Biraz hızlı söyleyince, biraz ritmik söyleyince, hergelelik mi derler artık bilmem, "Cevriye Cabbar"a uydu (Cevriye Cabbar, işgüzar kadın demek bu arada)... Müziğin içindeki o ironiyi ortaya çıkarmak, insanları biraz gülümsetmek istedim.
Önceki iki albümde slow şarkılarla tanındınız. Eğlenceli bir şarkıda sizi dinlemek garip bir deneyim olacak...
- Beni sürekli oturduğu yerde gitar çalan duygusal, romantik bir çocuk olarak biliyorlar, oysa ben böyle değilim. İlk albümde "Zor" şarkısı vardı, orada göbek mi atacaktım? "Mühürlü Kaderim" için de aynı şey geçerli. Sonuç olarak inanlar beni duygusal sanıyorlar, ama konsere geldiklerinde karşılarında cıva gibi bir adam bulup şaşırıyorlar. Herkesin bu eğlenceli yanımı görmesini istedim.
Pazarlamacı zihniyeti hiç mursamıyorum
"Rock’n Coke’a gitmem" diyen yerli gruplar ve müzisyenler var. Sizin böyle bir tavrınız var mı?
- Yok ama yabancı müzisyenleri 10 numara star gibi gösterip kendi müzisyenlerine o şansı tanımayan ve gündüz sahneye çıkarıp milletin alnında boza pişiren bir zihniyete karşı çıkarım. Beni geçelim, Türkiye’nin değerlerine, pirlerine aynı muameleyi yapan pazarlamacı zihniyeti umursamıyorum. Barışa Rock’ta çok mutlu oldum bu sene.