Güncelleme Tarihi:
- Anneniz ve babanız nasıl tanışmış?
- Babam bir fotoğraf çekimindeyken sıkılıp fotoğrafçının portfolyosunu karıştırmaya başlamış. Önceki çektiği fotoğraflara bakarken bir karede annemi görmüş ve “Bu kızın telefon numarasını alabilir miyim” diye sormuş. Annem Simon Le Bon sizinle buluşmak istiyor dediklerinde biri dalga geçiyor zannetmiş. Ama babam o kadar ısrarcıymış ki, bir hafta içinde buluşmuşlar. O gün bu gündür hiç ayrılmadılar. Tam 26 yıl oldu.
- Birlikte olacakları ilk günden bu yana iki tarafın da hayranları hep ayrılacaklarını düşündü. Siz doğdunuz yine de “Bunlar yakında ayrılır” diyenler çoğunluktaydı...
- Bence onlar birbirleri için yaratılmış. Hala birbirlerine aşıklar. Birbirlerine öyle büyük bir tutkuyla bakıyorlar ki kelimelere dökemem. Bazen baş başa kalmak uğruna bizi bile evden kovuyorlar. “Gidin şu an sizi görmek istemiyoruz” diyorlar.
- Sırları ne?
- Çünkü işleri yüzünden birbirlerini sürekli özlüyorlar. İkisi de hiç durmadan seyahat ediyor.
- Üç kız kardeşin üçünün de birbirine hiç benzemediği doğru mu?
- Onlar da çok güzel ama dış görünüşlerimiz benzemiyor. Bir de küçük kız kardeşlerim benden daha komik ve hareketli. En küçük kardeşim hala okuyor. Ortanca kardeşin bir müzik grubu var.
- O baba, siz anne işini tercih ettiniz öyle mi?
- Yoo, üçümüz de bu konuda her iki tarafa da benziyoruz. Üçümüz de müziğe aşığız, iyi fotoğraf çekiyoruz ve modellik yapabilecek fiziksel özelliklere sahibiz.
- Üç kız kardeş ve birbirine aşık bir anne baba... Siz çocukken o evde zaman nasıl geçerdi?
- Kadınların hakimiyeti ele geçirdiği bir evdi bizimki! Babam da durumu kabullenmişti doğrusu.
- Modelliğin sizi en zorladığı anlar?
- Moda haftası zamanları... Senede iki kere Londra Moda Haftası zamanlarında birer hafta deli gibi çalışıyoruz..
TÜRKİYE’YE İKİNCİ GELİŞİM
- Hayatınızdaki rol modeliniz kim?
- Babamın annesi. Birçok işi birden yapan çok güçlü bir kadındı. Hemşire, müzik öğretmeni ve şahane bir aşçıydı.
- Anneniz yarı İranlı. Bu kökeninizi hissediyor musunuz?
- Hissetmekle kalmıyorum gösteriyorum da. Şu gözlere, şu dudaklara bir bakar mısınız? Bu yönümle gurur da duyuyorum.
- Evet hiç İngiliz kızlarına benzemiyorsunuz...
- Bence de İngilizler’den çok herkese benziyorum. İspanya’da İspanyol zannederler, Hindistan’da Hintli, belki bu gece de burada da Türk...
- Türkiye’ye ilk gelişiniz mi?
- İkinci gelişim. Birincisi de iş içindi ve çok kısa bir seyahatti. Hiçbir yeri görmedim diyebilirim.
- Mango’yu nasıl bilirsiniz?
- İlk kez birlikte çalıştığım ama çok sevdiğim bir marka. Bayılırım.
- Yaz koleksiyonunda favori parçalarınız neler?
- Şortlara bayıldım. İster gündüz plaja bikiniyle, ister gece pullu bir bluzla birlikte. Mini elbiseler de favorim. Turuncu ve krem rengi olanlar ideal.
- Bizimle bir güzellik sırrınızı paylaşabilir misiniz?
- Allığımı gözüme de sürerim.
- Çok spor yapıyor musunuz?
- Evet. Mecburen. Bir kişisel spor koçum var. Ama koşmamaya çalışıyorum. Çünkü 1.78 boyundayım ve dizlerimin sakatlanmasından korkuyorum.
- Bacak boyunuzun 1.50 olduğu yazıyor her yerde?
- Uzun ama o kadar da değil. Belki çok ama çok yüksek topuklu giydiğimde yaklaşıyorumdur.
- Giyinirken nelere dikkat ediyorsunuz?
- Garanticiyim. Herkes gibi siyah favorim. Renklerden korkuyorum.
- Gece dışarı çıkıyor musunuz?
- Evet çünkü dans etmeye bayılıyorum. Dışarıya dans etmek için çıkarım. Dans yoksa Amber evde film izler ve çay içer.
- En değerli hazineniz nedir?
- Chanel çantam. Kendi kazandığım paralarla aldım.
- Vücudunuzda en çok nerenizi seviyorsunuz?
- Küçük serçe parmağımı.
- Dalga geçiyorsunuz...
- Evet şaka. Gözlerimi severim.
- Birbiri için yaratılmış bir anne babanın çocuğu olarak onlar gibi bir aşk bulamamaktan korkuyor musunuz?
- Daha önce çok yaklaştım ama umarım bir gün tam olarak emin olurum.
- En sevdiğiniz Duran Duran şarkısı?
- İki tane var. Birinciyi kimse bilmez: ‘Michael, You’ve Got A Lot to Answer For’. İkincisiyse ‘Reflex’. 13 yaşındayken bu şarkının dans ekibindeydim.
- Geçen yaz İstanbul’daki Duran Duran konseri iptal edildi. Bu sene tekrar gelirler mi? Ya da siz babanıza gelmeleri için ısrar eder misiniz?
- Umarım gelirler. Ben elimden gelen baskıyı kurarım. Hatta bir hafta kalalım, İstanbul’u daha çok göreyim derim.