Güncelleme Tarihi:
Nuh rolünde Akademi Ödüllü Russell Crowe’u izlediğimiz filmde ona Jennifer Connelly, Emma Watson ve Anthony Hopkins eşlik ediyor.
Günaha teşvik bir yılanla tasvir ediliyor Nuh Tufanı’nın açılışında.
Sonra elmayı yiyerek günah işliyor Adem ile Havva.
Ve insanoğlu savaşarak, öldürerek, dünyayı hoyratçasına kullanıp mahvederek günah üstüne günah işlemeye devam ediyor.
Açılışında bu çarpıcı tasvirlerle izleyiciyi selamlayan yönetmen Darren Aronofsky, sonrasında Nuh ve ailesi ile tanıştırıyor izleyicisini.
Çorak topraklarda yaşamaya çalışan Nuh’un mücadelesinde yanında karısı Naameh (Jennifer Connelly), üç oğlu Ham (Logan Lerman), Shem (Douglas Booth) ve Japheth (Leo McHugh Carroll) var.
Nuh rüyalarında insanlığın bir sel felaketi sonunda yok olacağını görüyor.
O sırada kötüler tarafından kılıçtan geçirilen bir kasabada Ila (Emma Watson) adlı bir kızın hayatını kurtarıp onu da ailesine katıyor.
Ve Nuh, Tanrı’dan aldığı kutsal bir emir doğrultusunda bir gemi inşa etmeye başlıyor.
Bu devasa gemiye her canlı türünden bir dişi bir erkek alarak canlı hayatının devamlılığını sağlayacak.
Devam etmesini istemediği tek tür ise insan!
En son ‘Siyah Kuğu’ filmiyle hatırladığımız usta yönetmen Darren Aronofsky, 13 yaşındayken kendisinden ‘barış’ üzerine bir şiir yazması istendiğinde bu filmin ana fikrine çok benzeyen satırlarla gelmiş öğretmeninin karşısına.
‘The Dove’ (Güvercin) adını verdiği bu şiir, filmin New York’taki prömiyerinde yönetmene o ödevi veren öğretmeni Vera Fried tarafından okundu.
Aronofsky, emekli olup Miami’ye taşınan öğretmenini bulup ona filmde kalabalığın içinde görünme imkânı da vermiş.
Aronofsky hem şiirinde hem de filminde kötülüğün dünyada olduğunu, iyi ailesi ile yola çıkan ve kötü adamları gemisine almayan adamın sadece masum hayvanları koruduğunu ama güvercin gagasında dalla geldiğinde bile kötülüğün var olmaya devam ettiğini ve edeceğini anlatıyor.
PEK ÇOK ÜLKEDE YASAKLANDI
Nuh Tufanı, dini kitaplardan alınma bir hikâye anlattığı için her anlamda bıçak sırtında duruyor.
Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn “Peygamberin tasviri olmaz” diyerek filmin gösterimini yasakladılar bile.
Yasak getiren Müslüman ülkeleri bir yana, Hıristiyan dünyası da ayağa kalkmış durumda.
Paramount’a baskı yaparak tanıtımlara filmin kutsal kitaplardan alınma olmadığını, sadece esinlendiği ibaresini koydurdular bile.
AŞIRI CGI NAHOŞ BİR ETKİ BIRAKIYOR
Her ne olursa olsun Nuh Tufanı, dünyanın başlangıcı, insanlığın doğuşu, kötülükler, günahlar ve varoluş hakkında hayli düşündüren bir hikâye anlatıyor.
Belli ki Darren Aronofsky’nin de kafasını karıştıran bir konu bu.
İki saati aşan süresince filmin temposunun düştüğü anlar yok değil.
Bilgisayar efekti destekli savaş sahnelerinin fazlalığı, filmi epik havasından uzaklaştırıp bir video oyunu ya da Transformers tarzı filmlere yaklaştırıyor.
ÇEVRE VE HAYVAN DOSTU BİR FİLM
Varoluşunun günahını taşıyan dürüst Nuh rolünde Russell Crowe gayet başarılı bir performans sergiliyor.
Oynadığı karakterin kararlılığını mükemmel yansıtıyor.
Aynı şekilde daha önce birlikte kamera karşısına geçtiği Jennifer Connelly de öyle.
Filmin en sevdiğim özelliklerinden biri doğa, çevre ve hayvan dostu olması.
Nuh, masum yaratıklar olarak tanımladığı hayvanları korumaya çalışırken, kötü olduğuna inandığı insanoğlunu gemisine yaklaştırmıyor, insan soyunun devamını da istemiyor.
Çünkü onun inancına göre dünyayı yaşanmaz hale getiren, cennet olmaktan uzaklaştıran insanlar.
Haksız olduğunu hangimiz söyleyebiliriz ki!