Güncelleme Tarihi:
Her şey 1961 yılında İngiliz Observer Gazetesi’nde yazılar yazan Biyolog Julian Huxley’nin, Victor Stolan’dan hayvanları korumak için bir fon kurmayı teklif etmesiyle başladı. Bu fikirden etkilenen Huxley, önemli düşünce kuruluşlarında 30 yıllık deneyimi bulunan Max Nicholsan’la kafa kafaya verdi. O dönem pandalar, kutup ayıları, gergedanlar ve filler yok olma tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Bu felaketleri önlemek için isteyen çevrecileri de yanlarına alarak doğal hayat için mücadele etmeye karar verdiler. Bu işbirliği, kelimenin anlamıyla dünyayı değiştirecek bir şeyle sonuçlandı: 29 Nisan 1961 tarihinde İsviçre’nin Morges kentinde Doğal Hayatı Koruma Vakfı kuruldu. Amerikalı işadamı Rockefeller projeye destek verdi, ilk ekibin oluşması için bağışta bulundu. Meşhur logosu, Londra’daki dev panda Chi-Chi’den esinlenilerek tasarlandı. Bugünkü haline gelene kadar dört kere değişti.
ÇALIŞMA ALANI GENİŞLİYOR
İlk amacı nesli tehlikedeki hayvanlara destek için fon sağlamak olan WWF, dünyanın her yerinde ofisler açtı. Aldığı destek arttıkça, çalışma alanını biyoçeşitlilik, sürdürülebilir kaynak kullanımı, hava kirliliğinin azaltılması ve iklim değişikliği konularında da sürdürmeye başladı. Şu anda tüm dünyada 5 bin 400 çalışanı bulunuyor. Geçen 50 yılda, çalışmaları için 150 ülkede 10 milyar dolara yakın para harcandı. 1981’de 1 milyon olan destekçi sayısı, şu anda tüm dünyada 5 milyara yakın. Gelirinin yüzde 45’i Hollanda, İngiltere ve ABD’den geliyor. Halen sürdürdükleri 1300 projeleri var. Geçen yıldan beri başkanlığını Ekvadorlu Yolanda Kakabadse’nin yaptığı vakfın önümüzdeki 50 yılki öncelikleri arasında iklim değişiklikleri ve sürdürülebilirlik geliyor.
NELER YAPTILAR
- 1960 - Kutup ayılarının sayısı tahmini olarak 5 binken, bugün bu sayı 25 bin.
- 1962 - Galapagos Adası’nda Charles Darwin Vakfı Araştırma Merkezi’nin kuruluşuna destek oldu.
- 1969 - İspanyol hükümetiyle dünyanın ilk sulak alan rezervi olan Coto Donana Milli Parkı’nı kurdu.
- 1979 - Çin tarafından yürütülen pandaları koruma programına yardım için çağrılan ilk uluslararası örgüt oldu.
- 1986 - Ticari balina avının yasaklanmasına yardımcı oldu. Buna rağmen, yasadışı olarak her yıl 2 binden fazla balina avlanıyor.
- 1986 - Madagaskar’da nesli tükenmiş olduğu düşünülen bambu lemurunu yeniden keşfettiler.
- 1990 - Tüm dünyada fildişi avının yasaklanmasında etkili oldu.
- 1992 - WWf ekibi Vietnam’da yeni bir memeli türü olan saolayı keşfetti.
- 1993 - Sayısı 2 bin 500 olan gergedanların sayısı bugün bugün 4 bin 100’den fazla.
- 1998 - 2008 yılları arasında Himalayalar’da 350 yeni tür keşfedildi.
- 2007 - Borneo’nun yağmur ormanlarında aralarında ciğersiz bir kurbağa türünün bulunduğu 120 yeni tür keşfedildi.
- 2009 - Mekong bölgesinde aralarında vampir kanatlı bir balığın da bulunduğu 145 yeni tür keşfedildi.
- Güney Afrika’da, 1895’te yalnızca 20 beyaz gergedan yaşarken, bugün bu sayı 17 binden fazla.
- Son 10 yılda, Amazon’da 1200’den fazla yeni tür keşfedildi.
- Amur kaplanlarının sayısı 20-30’dan 400’e çıktı.
- Mercanlar, su altındaki hayatın yüzde 25’ine ev sahipliği yapıyor. Ancak WWF’in belirlemelerine göre, şu anki tüketim hızı devam ederse gelecek 30 yıl içinde mercanların yüzde 60’ı yok olacak.
- WWF-Türkiye 1996 yılında Doğal Hayatı Koruma Derneği öncülüğünde kuruldu. 2001’de WWF’in Türkiye ulusal kuruluşu olarak WWF-Türkiye unvanını aldı.
- Geçen yıl iklim değişikliğine dikkat çekmek için gerçekleştirdikleri Dünya Saati Projesi’yle tüm dünyada 1 milyardan fazla insana ulaştılar. Aynı proje bu yıl 26 Mart tarihinde yapıldı.
Karadeniz İsyanda
Cem Adrian(Şarkıcı)
O DA BİR YEŞİL
Geçen hafta çıktığım Karadeniz turnem boyunca, ‘Karadeniz Nükleer İstemiyor!’ yazılı Greenpeace tişörtünü üzerimden çıkarmadım. Böylece hem Karadeniz halkına hem de tüm Türkiye’ye ‘Nükleere hayır’ mesajı verdim. Orada şunları söyledim: “Siz sahip çıkmazsanız kimse sahip çıkmaz, Karadeniz’e sahip çıkın! Davulun sesi uzaktan hoş gelir derler. Karadeniz’e yapılması planlanan nükleer tesisin de sesi Karadeniz’de olmayanlar için güzel gelebilir. Bu coğrafyada yaşamıyorsanız Karadeniz insanının neden bu tesise karşı durduğunu anlayamazsınız. Anlamamanız, karşı durmamanız için bir bahane değil. Karadeniz insanı henüz Çernobil faciasını unutmamış çünkü. Hayat bu coğrafyada doğa ile iç içe yaşıyor, doğa burdaki insanlar için hayatlarının bir parçası. Doğa bu insanlar için bir hayat damarı ve bu damarları kesilirse öleceklerini çok iyi biliyorlar. Karadeniz isyanda! Karadeniz ayakta! Karadenizli doğasına, yaşamına, geleceğine sahip çıkıyor!”
HES savaşında Alakır Kardeşliği’ne destek ver
Bİ’ŞEY YAPMALI
HES’lere karşı açtığı davalarla ciddi bir savaş veren Alakır Nehri Kardeşliği’nin yayınladığı ‘Alakır’ın Sesi’ adlı albümü 22 Şubat 2011’de ‘Gönüllü Robinsonlar HES’e karşı albüm yaptı’ başlıklı bir haberle duyurmuştuk. Kalabalık ekibin imece usulü çalıştığı, kartonetinden, CD basımına kadar her şeyi gönüllülük esasına dayanarak gerçekleştirdiği albümün ikincisi geçtiğimiz haftalarda yayınlandı. Tamamen gönüllü sanatçılardan oluşan ikinci albümün tüm geliri, Anadolu’nun dört bir yanından suyuna, toprağına, kültürüne, yaşamına sahip çıkmak adına yollara düşen ve 40 gün 40 gece sürecek olan ‘Büyük Anadolu Yürüyüşü’ kervanlarının yol masrafları için kullanılacak. İlk albümün tüm gelirini HES’lere açtıkları davalar için kullanan ekibe yardım etmek için albümü almanız yeterli. Tek yapmanız gereken Alakır Nehri Kardeşliği’nden albümlerle ilgilenen üyelere telefonla ulaşmak veya alakirnehri@gmail.com adresine mail atmak. Albüme İstanbul’da Seray’dan (533 557 84 98), Antalya’da Ferhan’dan
(537 234 30 34), İzmir’de Esra’dan (543 402 30 94), Ankara’da Bülent’ten (530 694 55 84) ulaşabiliyorsunuz. ‘Büyük Anadolu Yürüyüşü’yle ilgili gelişmeleri, rotaları ve tarihleriniyse www.anadoluyuvermeyecegiz.net adresinden takip edebilirsiniz.