Suat KAVUKLUOĞLU
Oluşturulma Tarihi: Ekim 01, 2005 01:07
Henüz 29 yaşında. Bu kadarcık kısa zamana o kadar büyük işler sığdırdı ki klarnet deyince herkesin aklına artık o geliyor. Beş yaşından beri elinden düşürmediği ve artık benim bir parçam gibi oldu dediği klarnetiyle Hüsnü Şenlendirici, girdiği her albüme, çaldığı her şarkıya başka bir hava katıyor.
Geçtiğimiz günlerde raflarda yerini alan 3. solo albümü Hüsn-ü Klarnet’te Leylim Ley, Kumsalda, Tatlı Dillim, İstanbul İstanbul Olalı gibi sevdiği şarkıları usta müzisyen arkadaşları ile yorumladı. Satış listelerine 3’üncü sıradan giren albüm bu hafta 2’nci sırada. Şenlendirici 4 Ekim Salı gecesi Babylon’da bu albüm şerefine bir konser verecek.
Çok erken başladınız müziğe değil mi?
- Evet. Beş diyorum ama beş yaşında enstrümanı düzgün bir şekilde çalabiliyordum. Daha da evveli var.
O yaşta bir çocuk ne kadar farkındadır yaptığı şeyin?
- Hiç de farkında değil tabii ki. Bir oyun olarak başladı her şey. Arkadaşlarım sokakta oyun oynarken, ben vaktimi dedemin enstrüman kiraladığı dükkanında geçiriyordum. Orada bir sürü enstrümanı kurcalıyordum. Dedemin kafasını şişiriyordum yani sürekli. Sonra bir gün dedem, elime bir klarnet verdi ve hadi düzgün bir şekilde çalmaya başla artık dedi. Bana ders vermeye başladı.
Neden klarnet? Dedeniz sevdiği için miydi?
- Bizim anne ve baba tarafında bir sürü müzisyen ya trompet ya da klarnet çalıyordu. Ben, aslında kanun çalmayı hayal ediyordum. Ama bir baktım, klarnet çalmaya başlamışım. Klarnet çalmayı, yürümeyi ve konuşmayı öğrenirken öğrendim diyebiliriz. O kadar erken yani.
13 YAŞINDA KİBARİYE VE ABACIYA ÇALDI
Neler hatırlıyorsunuz o günlere dair?
- İzmir Bergama’da Atmaca Mahallesi’nde geçiyor hikaye. Romanların yaşadığı müzisyen mahallesiydi orası zaten. O yıllara dair hatırladığım en büyük şey özlemdi. Çünkü beş yaşından itibaren annem ile babam İstanbul’a gelmişti. Babam da müzisyendi, burada iş bulmuştu. Ben ninemle büyüdüm. İki ninem de klarnet çalmam için beni çok destekledi. Şimdi baktığımda iyi ki ben Bergama’da kalmışım diyorum. Çünkü temeli çok sağlam bir biçimde orada attım. Ege zeybekleri, türküler, düğünler derken orada ben çok iyi piştim.
İstanbul’a ne zaman geldiniz?
- İstanbul’a ilkokulu bitirdikten sonra geldim. Gelir gelmez babam beni birkaç müzisyen arkadaşı ile tanıştırdı. Çünkü ben çok içime kapanık, sessiz bir çocuktum. Biraz açılayım diye onlarla beraber Sulukule’de, gazinolarda, pavyonlarda çaldım. Bu anlattığım şeylerle farkında olmadan yelpazem acayip genişledi. Herkese, her tarza çalıyordum.
İlk profesyonel işinizi hatırlıyor musunuz?
- On yaşlarında kendime koyduğum bir zirve vardı. Bir gün Kibariye ve Muazzez Abacı’ya çalarsam o zaman tamam olur, dedim. 13 yaşına geldiğimde ikisine de çalmıştım. Sonra oturdum ‘Bundan sonra ne olacak’ diye kara kara düşünmeye başladım. Çocuk aklımca öyle bir sınır koymuşum işte.
Sonra ne oldu, nasıl devam etti?
- 14 yaşında Okay Temiz’le çalışmaya, ona klarnet çalmaya başladım. Onunla çalışırken hiç fark etmeksizin Türkiye’nin bir sürü sanatçısıyla çalıştım.
Klarnetle ne kadar vakit geçiriyorsunuz?
Uzun zamandır düşünüyorum klarnet çalmasaydım ne yapardım diye. Başka hiçbir şey yapamazdım. Limon bile satamazdım. Dünyaya klarnet çalmaya gönderildiğime inanıyorum. Diğerlerinin içinden nasıl sıyrıldı, neden böyle oldu onu anlatmakta çok zorlanıyorum. Sadece klarnetin benim bir uzvum gibi olduğunu söyleyebilirim. Elim, kolum gibi bir şey. O olmadan kendimi çok eksik hissediyorum. Klarnet çalışımın da kimseye benzemediğini düşünüyorum. Ben klarnette kendimi çalıyorum.
Hüsn-ü Klarnet listelerde hızla yükseliyor. Böyle bir ilgi bekliyor muydunuz?
- Evet, enteresan bir ilgi oldu. Biz albümü çıkaralım, yavaş yavaş piyasayada görünsün de promosyonu sonra yaparız diye düşünmüştük. Hiç ona gerek kalmadan, maşallah çok iyi gidiyor. 50 yıl sonra bile dinlenebilecek bir albüm yaptığımı düşünüyorum. Nazik olmaya ve alttan almaya gerek yok. Ben bu işe çok emek verdim ve çok içim rahat söylüyorum ki güzel albüm oldu. Kalitesini de insanlar görüyor ve bu yüzden rağbet ediyor.
Yeni projeler var mı?
- Birkaç dizi için müzikler yapıyorum, yakında yayınlanmaya başlayacak. Yeni bir müzikale müzik yapıyorum. Önümüzdeki hafta Amsterdam’a gidiyorum bir turne için. 4 Ekim’de Babylon’da 9 Ekim’de de Akbank Caz festivalinde konserim var. Yine bu yıl Berlin Caz Festivali’ne gidiyorum. Onun hemen ardından da New York’ta özel bir orkestra ile konserim olacak.
Kibariye insanı alıp çok acayip bir yerlere götürüyor
Kime çalmak size en çok keyif veriyor?
-İlk önce Kibariye, Özdemir Erdoğan, Muazzez Abacı ve Sezen Aksu derim. Kibariye, çok büyük bir usta. İnsanı alıp çok acayip bir yerlere götürüyor. Hem çok ustaca hamleler yapıyor hem de kalbinizi titretiyor. Özdemir Erdoğan o kadar tüy gibi bir müzik yapıyor ki bayılıyorum. Muazzez Abacı, Türk müziğinin yaşayan en büyük efsanelerinden biri. Eskiye göre şimdi nasıl yorumladığı tartışılır ama hálá çok büyük bir usta. Ölene kadar ustamız izin verirse her albümümde bir Neşet Ertaş türküsünün olmasını istiyorum. Bu albümde ilk defa bir Sezen Aksu şarkısını çaldım. Bir sonraki albümde de bir başka şarkısını çalmak beni çok mutlu eder. Sezen Aksu’yla bir arada olmak bile çok güzel, bırakın ona sahnede çalmayı. Ona sihirci diyorum ben. Çok değişik bir enerjisi var.