Emre ÖZPEYNİRCİ
Oluşturulma Tarihi: Ocak 19, 2005 01:12
Evet okuduğunuz başlık tamamen doğru. Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) başkenti Abu Dhabi’den iki saat uzaklıkta, Suudi Arabistan sınırına yakın ‘Empty Quarter’ isimli bölgede yer alan dünyanın en yüksek doğal kum tepelerinden biri olan Moreeb’e tam 15 saniyede tırmandım. İyi de durduk yerde 60 derecelik eğime sahip 300 metre yüksekliğindeki bu kum tepesine tırmanmamı gerektiren sebep neydi?
Birleşik Arap Emirlikleri’nde yaşayan ve petrolün parasal gücüyle kendilerini adrenalini yüksek aktivitelere adayan maceracı gençlerin son keşfi oldukça dik kum tepelerine tırmanmak. Özel hazırladıkları ve modifiye ettikleri motor veya arazi araçları ile önceleri kendi aralarında düzenledikleri bu tırmanma yarışlarında yaşanan heyecan o kadar çok yüksekmiş ki olayın boyutları ülke sınırlarını aşarak uluslararası kurum ve şirketlerin ilgisini çekmiş.
ENERJİ MARKASINDAN DESTEK
Ve böylece bu yıldan itibaren FIA ve FIM’ın çatısı altında uluslararası bir organizasyon kimliği kazanmış. Eee bu kadar heyecanlı ve bu kadar da enerjiye ihtiyaç duyulan bir ‘extreme’ spor olunca Red Bull aranan enerji markası olarak desteğini koymuş. Geçtiğimiz yıldan itibaren de yarış ‘Red Bull Reach The Top’ ismini almış.
Ben de 12-13 Ocak’ta düzenlenen bu organizasyonu uluslararası düzeyde izleyen ilk gazetecilerden biri oldum. Arap gazetecilerinin benimle röportaj yaptığını söylersem bu çılgın yarışın onlar için ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlatmış olabilirim.
Böyle bir yarışın dünyada bir ilk olduğunu ve kolay kolay başka ülkelerde olamayacağını (bu kadar kumu bir araya toplamak zor tabii) ifade eden Araplar açıkçası bu söylediklerinden de büyük haz alıyor. Tarih boyunca önlerine hep aşılması gereken bir engel olarak çıkan kum tepeleri bugün onları extreme sporları alanında ayrıcalıklı bir noktaya taşıyor.
GENÇ ŞEYH DESTEKLİ
Bizzat BAE Şeyhi Sheikl Khaled Bin Zayed Al Nahyan tarafından desteklenen bu eğlenceli ve bir o kadar da tehlikeli extreme sporunu yapmak için ne gerekiyor: 300 metre yüksekliğinde ve en az 60 derecelik bir açıya sahip doğal bir kum tepesi. Bu kum tepesine en kısa sürede çıkabilmek için modifiye edilmiş çok güçlü motora sahip iki, dört tekerli motosiklet (ATV) veya yine çok güçlü motora sahip 4x4 arazi araçları. Ayrıca, çelik gibi sinirlere, sağlam bir sırt kemiğine ve güçlü kollara da ihtiyacınız var.
Yarış 6 kategoriden oluşuyor. Güçlerine göre iki etap dört tekerlekli motosiklet, iki etap iki tekerlekli motosiklet ve son iki etapta da 6 ve 8 silindirli 4x4 arazi araçları yarışıyor. Açıkçası yarışın kaderi start noktasında kendisini belli ediyor. Yeşil ışık yanıp yarış başladığında araçlar tepeyi tırmanmak için roket gibi fırlıyor. Ayağını gazdan çekmeyen pilotlar arkalarında küçük bir çöl fırtınası yaratıyor.
60 derecelik eğimde zirveye ulaşmak için ölümüne yapılan bu yarışta maalesef yeterince güvenlik önlemi bulunmuyor. Kafalarında kasklardan başka bir şey bulunmayan pilotların bazıları tepeye daha hızlı tırmanabilmek adına fren sistemlerini bile devreden çıkartıyor. Tabii bu da üzüntülü olayların yaşanmasına sebep olabiliyor.
Şeyh ile el sıkışmak için sıraya girdim
Birleşik Arap Emirlikleri, 1970 yılında sonra petrolün bulunmasıyla birlikte Shaikh Zayed Bin Sultan Al Nahyan tarafından bir araya getirilerek, bugün dünyanın en zengin ülkelerinden biri haline gelmiş. Çöl üstünde Dubai ve Abu Dhabi gibi paranın yaratabileceği en modern şehirleri yaratan Al Nahyan’ın iki ay önce ölmesiyle ülkenin kontrolü büyük oğluna geçmiş. Biz de çölde düzenlenen yarışta, bu kişinin kardeşiyle tanışma fırsatı bulduk. Genç şeyh Sheikl Khaled Bin Zayed Al Nahyan, ülkenin kurucusu Al Nahyan’ın 36 oğlundan biriymiş. Onun gibi biri yeni Kral olan 35 şeyh daha varmış. Ayrıca, daha komik bir şey 7 karısı olan Al Nahyan’ın kızlarının sayısı ise tam bilinmiyormuş. Ama 108 tane çocuğu olduğu ifade ediliyor. Tüm bu çocukların ise dünyanın en zengin kişileri arasında yer aldığını duymanız ise herhalde sürpriz olmaz.
4X4’ler yarı yolda infilak ediyor
İki gün süren yarışların ilk gününde motosikletler ikinci gününde ise daha fazla ilgi çeken 4x4 araçlar mücadele ettiler. Normalde 6 ve 8 silindirli arazi araçlarının yarışması beklenirken, bazı şeyhlerin 8 silindirli araçlarını göndermemesi yüzünden biz bu tip güçlü 4x4’lerin mücadelesine tanıklık edemedik.
Araplara ‘neden arazi araçları daha fazla ilgi çekiyor’ diye sorunca bana, ‘Özellikle şeyhler tarafından destek verilen bu araçlar çok güçlü ve bazıları o kadar güç harcıyor ki motorları yarı yolda alev alıp patlayabiliyor. Bu izleyenlere heyecan dolu anlar yaşatıyor’ cevabını verdiler.
Bu söylenenlerin ardından yarı yolda motoru alev alan aracı görünce nasıl bir heyecan duyulduğunu daha iyi anladım. Tepenin ortasında alev alan bir otomobil ve ellerinde yangın söndürücülerle hiçbir güvenlik önlemi olmadan tedbirsizce araca yaklaşan kişiler. Bir de aracın geri geri tepeyi indiğini düşünürseniz, neden bu yarışın extreme olduğunu daha iyi anlayabilirsiniz.
Redbull içmekten fena oldum
Türkiye’de satışı konusunda sürekli bir tartışma yaşanan enerji içeceği markası Redbull, dünyanın neresinde olursa olsun marka kimliğine uyan bir extreme sporu varsa hemen sponsor oluyor. Arabistan’ın uçsuz bucaksız çölünde yapılan bu etkinlik içinde çok ciddi bir organizasyon gerçekleştiren Redbull BAE ekibi, çölün ortasında dev kamp yerlerinden tutun, yiyecek içecek alanlarına kadar ayrı bir dünya yaratmış. Ama tek sorun Redbull’dan başka bir içecek bulunmaması. Su bile yok valla. Yarışı seyrederken, bol bol Redbull içip daha sonra benim gibi tepeye tırmanabiliyorsunuz.
Hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçti
Yarış bitip derece alanlara ödülleri verildikten sonra asıl sürpriz bizi bekliyordu. Redbull ekibi istersek bizim de tepeyi tırmanabileceğimizi söyledi. Ben açıkçası yarış esnasında üzücü bir olay yaşanmasının da (bir pilot tepeden aşağıya uçtu ve hayatını kaybetti) etkisiyle bu konuda fazla istekli değildim. Ama sonra öğrendim ki profesyonel bir pilotun eşliğinde tepeye çıkacakmışız. Okey dedim. Sıra bana geldiğinde, kalbimin atışlarının hızlandığını, ellerimin terlediğini fark ettim. Biraz da korktum mu ne?
Pilot, roketi ateşleyip daha doğrusu gazı körükleyip yukarı tırmanmaya başladığında ise benim için gezinin en keyifli anı başlamıştı. 300 metre yüksekliğindeki kum tepesinin yarısına geldiğimizde sanki normal yolda gidiyormuş hissine kapılmaya başladım. Yarışmada, pilotlar tepeye 10 ile 15 saniye arasında ulaşıyorlar ve en iyi dereceyi yapan kupayı alıyor. Takriben bende benzer bir araçla tepeye çıktığımdan 10 saniye olmasa bile 15 saniyede bitiş çizgisine ulaştım. Esas heyecan ise bu noktaya geldikten sonra başladı. Çünkü bitiş çizgisinden sonra hemen gazdan ayağınızı çekip dönmeniz gerekiyor. Aksi takdirde tepenin diğer tarafına uçmanız an meselesi. Bu yüzden o an bütün hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti repliğini dibine kadar yaşadım. Sonuçta sorunsuz bir şekilde döndük ve aşağıya inmeye başladık.
Rüya gibi bir görüntüydü. Tepeden aşağıyı seyretmek inanılmazdı. Aşağıya inip araçtan çıktıktan sonra o dik tepeye bakarak yaşadığımın ne tür bir delilik olduğunun farkına vardım. Ama olsun hayatımda bir daha yapamayacağım bir şeyi denemiş oldum. (Yine de kimseye tavsiye etmem.)