Oluşturulma Tarihi: Aralık 02, 2007 00:00
Pera Müzesi’nde çok önemli bir sergi var şu sıralar: JPMorgan Chase Sanat Koleksiyonu’ndan Modern ve Çağdaş Eserler. Eğer halen görmediyseniz zamanınız var, 6 Ocak 2008’e kadar devam edecek.
Koleksiyonu oluşturan kişi David Rockefeller. Şirketlerin sanata yatırım yapmasının da öncüsü olmuş bu haraketi.
JPMorgan Chase Sanat Koleksiyonu, dünyadaki en eski ve en geniş kapsamlı kurumsal sanat koleksiyonlarından biri olma özelliğini taşıyor. Koleksiyon, 1959 yılında The Chase Manhattan Bank’in o dönemki başkanı David Rockefeller’ın kurumun sanat programını oluşturması ve kurumsal sanat koleksiyonerliği alanında öncülük etmesi sonucunda hayata geçirilmiş.
Koleksiyona seçilecek eserlere karar veren kurulda kimlerin olduğunu görünce işin ne kadar önemli olduğunu anlayacaksınız: Alfred Barr ve Dorothy Miller (The Museum of Modern Art); James Johnson Sweeney (Solomon R. Guggenheim Museum); Robert Hale (The Metropolitan Museum of Art); Perry Rathbone, (Museum of Fine Arts, Boston) ve Gordon Bunshaft (SOM).
İşte bu ekibin oluşturduğu koleksiyondan 70 eserlik bir seçki sergileniyor Pera Müzesi’nde. Jean-Michel Basquiat, Joseph Beuys, Jean Dubuffet, Keith Haring, Jasper Johns, Donald Judd, Jeff Koons, Bruce Nauman, Cindy Sherman ve Andy Warhol’un eserleri var aralarında.
Dünyanın bütün önde gelen çağdaş sanatçılarını çatısı altında toplayan bir koleksiyonda Türkiye’den kimse yok mu diye düşündüm, sergiyi gezerken. Yoksa bizim de çok iyi sanatçılarımız var diye kendimizi mi kandırıyoruz?
Yok yok, Türk’ün Türk’e propagandası değilmiş. JPMorgan Chase Sanat Koleksiyonu’na eserleri satın alınan sanatçılarımız varmış. Hatta bu sergi dolayısıyla Türkiye’ye geldiklerinde yeni alımlar da yapmışlar.
İşte dünyanın en önemli kolekiyonuna kabul edilen Türk sanatçılar: İki adet Canan Tolon, iki adet Nazif Topcuoğlu, bir adet Deniz Gül, iki adet İnci Eviner, bir adet Tayfun Erdoğmuş. Bu arada Canan Tolon, Haluk Akakçe, Burhan Doğançay’ın bu koleksiyona daha önce dahil edilmiş olduğunu da hatırlatayım.
Sinema salonlarına da
bir RTÜK mü lazım!Son zamanlarda o kadar çok şikayet yazısı okudum ki sinemalarda gösterilen reklam filmleriyle ilgili. Kantarın topu gerçekten kaçmış durumda. Benzer bir olay, üstelik bu şikayetleri okuduktan sonra benim de başıma geldi. Demek ki kimsenin aldırdığı falan yok.
25 Kasım Pazar günü G-Maal’da "Avukat" filmi için 16.15’te "Salon 2’ye girdim. 16.50 olmuştu ve hálá reklamlardaydık. Daha da oynayacaktı, gelecek programdaki filmlerin fragmanları girecekti. Yanımdaki arkadaşım duruma isyan edip kendini salondan dışarı attı ve müdürle görüşmek istediğini söyledi. Çağrılıp gelen müdür, yeni sezon için çok sayıda reklam anlaşması imzaladıklarını, ellerinden bir şey gelmediğini ama haklı olduğumuzu söyledikten sonra makiniste derhal filmi başlatması için talimat verdi.
TV’lerde reklam süreleriyle ilgili RTÜK’ün sınırlamaları
film seyircisi için de yapılamaz mı? Denetimi yok mu bunun?
Ağzı bozuk dáhiGeçenlerde Youtube’da ünlü caz piyanisti Keith Jarrett’ın kliplerine rastladım. Biliyorsunuz, 1996’da kronik yorgunluk sendromuna yakalanmış, üç yıl sahnelerden uzak kalmıştı. İzleyicilerin konuşması, yanlış yerde alkışlaması gibi durumlarda konseri yarım bırakmasıyla ünlü Jarrett, bu yaz İtalya’da Umbria Caz Festivali’nde sahneye çıkmış. Youtube’da izlediğim kısa videoda, sahneye adım atar atmaz küfretmeye başlıyor. "Söyleyin şu göt heriflere video kameralarını kapasınlar, arkadaki s..imin götü çekimi durdurmazsa gidiyorum" diyor.
Bu küfürler üzerine, Umbria Festivali yöneticileri, Jarrett’ın artık festivalde konser veremeyeceğini açıklamış. Bu arada Youtube izleyicileri arasında bir tartışma başlamış. Menontube kod ismiyle yazan bir izleyici, Jarrett’ın saldırganlığını, sert bir dille eleştiriyor. Buna karşılık bir başka izleyici, Menontube’u yerden yere vurup "Hayatın boyunca ne başarı elde ettin ki, böyle eleştiriyorsun" diye sormuş. Menontube’un yanıtını okuyunca şapkam havaya uçtu. "Ben de cazcıyım, bugüne kadar iki Grammy kazandım, son Avrupa turnesinde 10 bin kişi önünde çaldım, Jarrett’ı şahsen tanırım, Jack De Johnette ile konserler verdim ve onların bana aktardığı izlenimler, görüşümün doğruluğunu destekliyor" diyor.