Sema DENKER
Oluşturulma Tarihi: Ocak 24, 2005 00:18
İyi bir ralli pilotunun reflekslerin çok iyi olması gerektiğini belirten Serkan Yazıcı, motor sporuna gönül verdiğini söylüyor. Özel hayatın da çok önemli olduğunu dile getiren Yazıcı, ‘Öyle ki, bir kız arkadaşım yüzünden bir yarışta ölümden döndüm. Bana bu işi bıraktırabilecek dünyada hiçbir kadın yoktur’ diyor.
Bugüne kadar Türkiye’de üç ralli şampiyonluğu bulunan, 30’dan fazla yarış kazanan, 200 kupa sahibi Serkan Yazıcı, Kelebek’le buluştu. 25 yıldır motor sporunun içinde bulunan ve geçtiğimiz ay Ford takımından Hyundai’ye transfer olan 34 yaşındaki pilot, mesleğiyle ilgili hayallerini, sıkıntılarını anlattı. İşte bir dönem sosyetenin hızlı çapkını olarak gündemden düşmeyen hızlı pilot Serkan Yazıcı’nın ilginç açıklamaları...
- Kaç yıldır otomobil yarışıyla ilgileniyorsun?
Kendimi bildim bileli otomobil yarışıyla ilgiliyim. Hatta ehliyet alacağım günü iple çekmiştim. Çünkü alır almaz, yarışlara katılmak istiyordum. Yarış arabaları beni hep heyecanlandırmıştır. Küçücük çocukken gider, bu arabaları inceler, saatlerce izlerdim. Onların içleri bana uzay mekiği gibi gelirdi. Kısacası 25 yıldır motor sporunun içindeyim diyebiliriz.
- Ya ehliyet almadan önce ne yapardın?
Annemin arabasını çalıp, pistlere giderdim. Çok da kaza yaptım. Ne oluyorsa zaten annemin arabasına oluyordu. Babam bana hiç vermezdi. Bu konuda inanılmaz disiplinliydi. Zaten 1988 yılında ehliyetimi alır almaz da, hemen Bursa-Mudanya’daki yarışlara katıldım. İlk girdiğim yarışı da kazandım. Böyle bir başarı sanırım çok az insana nasip olmuştur. Sonra çok yarışlar kazandım. Sanırım 200’e yakın kupam var. Fakat ne yazık ki, bana 28 yaşıma kadar fırsat verilmedi. Hiç yarıştırılmadım. Test bile etmediler beni. Sudan bahanelerle çıktılar karşıma. Çok iyi olmayan bir pilota inanılmaz rakamlar veriyorlardı ama beni denemiyorlardı bile. Buna çok üzülüyordum.
- Araba sporu hep ‘zengin sporu’ izlenimi yaratıyor...
Böyle düşünülmesi aslında bizim geri kalmışlığımızdan kaynaklanıyor. Dünyada 100 yıl önce hız sınırı deneniyordu. Biz ise bu spora 25 yıl önce başladık. Geç başladık ama kısa sürede de popüler oldu. Bizde ne yazık ki popüler olan bir şeye karşı hemen bir antipropaganda yapılır. Eski Türk filmlerine dikkat edin, yarışçılar hep birilerine çarpar, o kişiler kör olur ya da sakat kalır. Dolayısıyla bu spor hep serseri sporu olarak algılandı. Aslında bu yarış bir teknoloji yarışıdır.
- İyi pilotun tarifi nedir?
Herkes hızlı gider ama refleksi çok iyi olan kazanır.
HİÇBİR SEVGİLİMDESTEK OLMADI
- Bir yarışa nasıl hazırlanıyorsun?
Yarışlar bittikten sonra benim iki ay dönemim vardır. Ben bu iki ay içinde hiç gitmediğim yerlere gider eğlenirim, gezerim. O iki ay içinde deşarj olurum. Ocaktan itibaren de korkunç bir hazırlık dönemine girerim. Her gün düzenli olarak spor ve konsantrasyon eğitimi yaparım. Beslenmeme çok dikkat ederim.
- Ya özel hayat?
Aradığım doğru insanı bulamadım. Tabii ki bu özel hayat benim yaptığım işi acayip etkiliyor. Mesela yarıştan bir gün önce bir kız arkadaşım çok problem yaratmıştı. Benim erken yatmam gerekiyordu. Ancak o bir program izlemesi gerektiğini söyledi. ‘Kasete alalım’ teklifimi de geri çevirerek oturdu TV’yi izledi. Ve ben o gece sabaha kadar uyuyamadım, sinir sistemim bozuldu. Ertesi gün yarışta büyük bir kaza yaptım.
Bugün karım bile olsa asla yarıştan önce aynı odada onunla yatmam. Halbuki hayatımdaki kadının yaptığım işi saygıyla karşılaması gerek. Benimle birlikte olacak kızın, bana hayran olması gerek ki, başarılı olabileyim. Ben, evliliğe giden bir ilişkim olsa bile asla yarışmayı bırakmam. Bana bu işi bıraktırabilecek dünyada hiçbir kadın yoktur.
BAĞDAT CADDESİ’NİN EN HIZLISI OLSAN NE OLUR
- Bağdat Caddesi’nde korkunç trajediler yaşandı. Orada yarışanlar için neler söylemek istersin?
Ben olsam, altımdaki arabayı satarım, bir yarış arabası alırım, yarışlara katılırım. Bunu trafikte yapmak, yarışmak demek değildir. Bunu ben de yaptım. Çok da yanlış yaptım. Ne kadar gereksiz ve anlamsızmış. Her şey başıma gelebilirdi. Bir ömür boyu acı çekmeye ve çektirmeye değmez. Şöyle düşünsünler, Bağdat Caddesi’nin en hızlı adamı olsan ne olur? Ben de diyorum ki, en hızlı benim diyorsan, gel piste ne kadar hızlı olduğunu göster! Makas atmayı, sağından, solundan geçmeyi ben marifet olarak görmüyorum.
Çocuğumun yarışmasını istemem- Yarış anında araba içinde nasıl bir duygu seli yaşıyorsunuz?
Ben hep anacığımı düşünüyorum. Duamı okurum ve yola çıkarım işte. O an korkuyu düşünürsem, olmaz. Hiçbir şey düşünmüyorum... Çılgınca bir ruh hali işte... Bir de dünya şampiyonasına gidemediğim zaman acayip sinir oluyorum. Bakın ailem bana finansman olur ve ben o hayal ettiğim şampiyonada yarışırdım. Ama niye tek başıma gideyim. Tek başıma gitmem başka, ekibimle bir ülkenin sorumluluğunu taşıyarak gitmem başka.
- Türkiye’deki pistler, yollar nasıl?
Pistler çok kötü ama bu Formula-1 bize çağ atlatacak. Türkiye’de araba kullanırken benim başıma da her an bir şey gelebilir.
- Çocuğunun yarışmasını yani pilot olmasını ister misin?
Benim de çocuğum olsa, ben de istemem. Ama hevesi, kapasitesi var o zaman ilgilenirim. Aslında bu spor çok güzel bir spor. Korkunç falan değil. Bu korkunçluğu biz yarattık. Bizim ülkemizde o kadar çok
trafik kazasında insanlar ölüyor ki. Korkunç olmasının tek nedeni de bu zaten.