Duke’lü 6 kız öğrenci Eyüp Çocuk Yuvası’nda

Güncelleme Tarihi:

Duke’lü 6 kız öğrenci Eyüp Çocuk Yuvası’nda
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 10, 2008 00:00

Lucy’nin Akbil’i var. Liqiao’un (Liçav diye okunuyor), Chrissy’nin, Lisa’nın, Sara’nın ve Leigh’nin de var. ABD’nin en iyi sekizinci üniversitesi Duke’te öğrenci olan 20-21 yaşlarında kızlar hepsi. Ünlü yazılım şirketi Microsoft’un kurucusu Bill Gates’in Duke mezunu eşi Melinda Gates tarafından finanse edilen DukeEngage adlı bir program sayesinde bir aydır İstanbul’dalar.

Eyüp Çocuk Yuvası’ndaki çocuklara kişilik ve zeka geliştirici oyunlar oynatıyor, İngilizce öğretiyorlar. Aileleri olmasına rağmen maddi imkansızlıklar yüzünden Eyüp Yuvası’na teslim edilen çocuklar yuvanın dışında, bu ülkenin ötesinde başka bir dünya olduğunu, karşılarına birçok fırsat çıkabileceğini öğreniyor. Duke’lü 6 kız da dünyanın en iyi hocaları, laboratuvarları ve derslikleriyle donatılmış hayatlarından, Türkiye’de bir yetimhaneye doğru yola çıkıyor. Durum iki taraf için de şu anda şahane görünüyor: Heyecanlı, koşturmacalı, bazen zor, bazen sinirli, genelde neşeli ve hep terli...

"Çekeeel önce ben yikacaam elimi", "Hayır beeen!", "Sera Ablaaa, Yiğit beni itiyooo!" Eyüp Çocuk Yuvası’nda öğle yemeği vakti demek, kaos demek... 6-11 yaşlarındaki 25 çocuğun koşuşturduğu, bağrıştığı, hatta bazılarının perende atıp ilgiyi üstüne çekmeye çalıştığı tatlı bir kaos. Duke Üniversitesi’nden gelen 6 Amerikalı kız öğrenci onları yuvanın bahçesinde sofraya oturtmaya çalışıyor. İstanbul’a gelmeden aldıkları bir aylık hızlandırılmış kurs sayesinde ve de birlikte geçen dört haftadan sonra Duke’lü kızlar "Gizem otur", "Mustafa yavaşşş!", "Melis, aferin, teşekkürler" diyecek kadar Türkçe’yi kapmış durumda.

Eyüp Çocuk Yuvası’na gelmeye hak kazanan Liqiao Ma, Chrissy Booth, Lucy Jin, Lisa Patterson, Leigh Stuckey ve Sara Wilson herhangi 6 kız değil. Not ortalamaları, azim ve kararlılıkları çok yüksek. Liqiao biyoloji okuyor ve doktor olmak istiyor. Lucy siyaset bilimi, Lisa ve Sarah psikoloji, Leigh kültürel antropoloji ve Chrissy ilahiyat okuyor. Bir de proje koordinatörü Sarah Carpenter Kılınç hep yanlarında. Kılınç, Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde çalışan bir Duke mezunu. Türkçesi ve çocuk psikolojisi bilgisi kusursuz. Kızların Duke’teki hocası ve projenin yürütücüsü Doç. Dr. Güven Güzeldere de haftanın en az iki günü yuvayı ziyaret ediyor. Güven Abi olarak çocuklarla futbol oynuyor.

TAVUKLU ELLERİYLE KIZLARA SARILIYORLAR

Yuvanın anne diye çağrılan bakıcıları ve öğretmenlerinin yardımıyla bahçedeki tahta masalara oturuluyor. Çocuklar için otorite figürü elbette öğretmenler ve müdür Ali Bey. Duke’lü kızları kendilerinden sadece daha uzun boylu akranları gibi görüyor hepsi. Sara, Lucy, Leigh, Liqiao, Chrissy ve Lisa da çocukların yanına oturup öğlen mönüsünü yemeye başlıyor. Fırında tavuk budu, pirinç pilavı ve çoban salata...

Çocuklar için çok eğlenceli bir mönü bu. Tavuğun kemikleri ellerde dolaşıyor, kedilere atılıyor, eller vıcık vıcık yağlanıyor. O yağlı ellerle Amerika’dan gelen kızların saçları örülmeye çalışılıyor, arkadan gözleri kapanıyor, "Ben kimim Lisa Abla?" oyunu başlıyor. Bir de, Amerikalılar öpüşmeyi, fazla dokunulmayı sevmez diye bilirdik. Lucy, "Burada ilk günün sonunda ayrılırken birkaç çocuk gelip bize sarıldı. O andan itibaren onların neşesine ve sevecenliğine kapıldık," cevabını veriyor. Lisa araya giriyor "Aslında bundan çok rahatsız olurum ama burada tahammül sınırlarım değişti. Gözümü kapatıp yanağımdan makas alıyorlar, sesimi çıkarmıyorum."

ÇOCUKLARI EĞLENDİRMEK İÇİN GECEDEN PLAN YAPIYORLAR

Aileleri, bu altı kızın yaz tatili yapmak ya da sabahlara kadar dans etmek yerine İstanbul’da bir yetimhaneye gelmek istemesine önce bir anlam veremedi. Sonra Kuzey Irak operasyonları ve büyük şehirlerdeki bomba tehdidi nedeniyle Türkiye’nin emniyetli bir yer olmadığından endişe duydular. "Kızlarımız askılı bluzlarla bu Müslüman ülkede rahatça dolaşabilecek mi" gibi sorular sordular. Ama sonunda İstanbul’un New York, Londra ya da Madrid’den daha emniyetsiz olmadığına, askılı bluzun her mevsim gayet normal karşılandığına ikna oldular.

Kızlar için hayat burada herhangi bir İstanbullu için nasılsa öyle devam ediyor. Boğaz’da yürüyorlar, cumartesi gecesi dans etmeye gidiyorlar, spor yapıyorlar. Yuvaya gittikleri hafta içi kafalarını kaşıyacak bile vakit yok. Sabah 7 civarı uyanıp otobüse biniyorlar. Yuvaya gidip akşamüstü üçe kadar o gün için belirledikleri temayla ilgili oyunları ve dersleri gösteriyorlar. Tekrar otobüse binip Boğaziçi’nin yatakhanesine döndüklerinde ertesi gün çocuklar için ne yapacaklarını planlıyorlar. Sonra bir kırtasiyeye gidip gerekli malzemeleri temin ediyorlar. Akşam olduğunda bitap düşmüş bir şekilde yataklarına atlıyorlar. Yorgun ama mutlu.

Büyüyünce benden adam olur dedirtmek istiyorlar

DukeEngage Programı, Gates Vakfı’nın Duke Üniversitesi’ne bağışladığı 15 milyon dolarla başladı. ABD’nin en varsıl ve steril ortamlarında büyüyen öğrencilerin dünyanın başka yerlerini görmesi, tanımadıkları toplumlara kısa süre için bile olsa fayda sağlaması amaçlanıyordu. Duke’te felsefe, nörobiyoloji, karşılaştırmalı kültür ve bilim teorileri ile psikoloji dersleri veren Güven Güzeldere, Gates Vakfı’na Eyüp Çocuk Yuvası’yla ilgili projesini ayrıntılı bir biçimde anlattı. Güzeldere’nin bu yuvayı seçmesinin bir sebebi vardı: Bir yıl önce Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden bir ekip bu yuvadaki çocuklara anket yapmıştı. Çoğunluk "Benden bir şey olmaz" manasına gelen cevaplar vermişti. O yüzden Güzeldere projenin adını "When I Grow Up-Ben Büyüyünce" koydu. Duke’ten gelecek öğrenciler aracılığıyla yuvadaki çocuklara "Sizin gördüğünüz bu duvarların ardından bir dünya, o dünyada birçok fırsat var. İstediğiniz her şeyi olabilirsiniz"i gösterecekti. Teklifi kabul edildi.

KAĞITTAN PASAPORTLA DÜNYAYI DOLAŞTILAR

Duke’lü kızlar anaokulu öğretmeni değil, çocuklarla ilgili bir deneyimleri yok ama bir şeyler anlatmaya çalışıyorlar. Mesela bir spor günü düzenlediler. Futbolun dışında neye spor dendiğini anlattılar, yuvanın bahçesinde aikido yaptılar. Bir gün konu dünyaydı. Kartonlara kıtaları çizdiler. Sonra da her çocuğa kağıttan resimli birer pasaport hazırladılar. Çocuklar hayal dünyalarında Mısır’a, Fransa’ya veya ABD’ye gitti, bu seyahatler pasaportlarına işlendi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!