Güncelleme Tarihi:
Geçen sene kendi şarkılarınız yerine başka isimlerin besteleriyle çıkış yaptınız. Bu sene de durum aynı. Üretkenliğinizi mi kaybettiniz?
- Zar zor da olsa iki şarkı besteledim. ‘Tek Aşkım’ı eşime (Çağla Şıkel) yazdım. Evlilik yemini gibi bir parça oldu. Açıkçası Kuzey’in doğduğu ilk aylar konsantrasyonum çok etkilendi. İnsan bakmaya doyamıyor. Geçen albümde de iki şarkıyı başkasından alınca yeni şarkılar yağmaya başladı. Bazılarını dinledim ve çok beğendim. Ortaya yaşadığım bütün duyguları ve dünya görüşümü yansıtan bir karakter albümü çıktı. ‘Yalan Dünya’ adlı bir sufi şarkısı bile var. Yedi sene önce bu dünyanın ne kadar yalan olduğunu anlatan bu şarkıyı duydum. Fakat şarkının sahibi Haydar Demir’e bir türlü ulaşamamıştım. Sonunda bir arkadaşım sayesinde İzmir’de buldum ve şarkıyı aldım.
Tasavvuf dediniz. Merakınız nasıl başladı?
- 15 yaşımdan beri ilgim var. İlk, dine merak sarmakla başladım. Mevlana da görüşlerimin şekillenmesinde etkili oldu. Ama bu konuyu daha fazla uzatmayalım. Siyaset ve din konuşmayı sevmiyorum.
Çıkış şarkınız Zil’in hikayesi nedir?
- Bir ilişki bittikten sonra; kapı, tokmak ve zil üçlüsüyle yaşananları anlatıyor: “Sen gidince kaderime, kapıyı, zili, tokmağı men ettim.” Soner Sarıkabadayı şarkısı ama ne onun ne de benim tarzıma benziyor. İçinde derinliği olan bir dans parçası. Türkçe müzikte çok kullanılmamış, Batı müziğine de giden bir yapısı var.
Dans parçası demişken, iyi dans ettiğinizi düşünüyor musunuz?
- Hayır dans edemiyorum. Ama ritimle hareket ediyor ve şarkımı söylüyorum, o da yetiyor. Oyunculuk yapmak istedim oyunculuk eğitimi, şarkı söylemek istedim şan eğitimi aldım. Eğer dans etmek isteseydim de onun da eğitimini alır yapardım. Çok kişi benim yaptığım bir şeyin daha seksi göründüğü fikrinde.
‘Sev Diyemem’ şarkınız sizin tarzınızın dışında daha alaturka. Artık sizden bu tarzı mı bekliyorlar?
- Dediğim gibi önceleri “bu şarkı bana fazla alaturka mı” diye tereddüt yaşadım. Ama yakın çevremden de iyi tepkiler aldım, insanlar sesime yakıştırdı. Albüme hem o şarkıyı koydum hem de o şarkının tarzında ‘Adını Söylerdim’ parçasını ekledim.
Bir önceki albümde ‘Ortam İnsanı’... Şimdi de ‘Hastasıyım’... Yine burnu havada insanlara karşı sözler var. Nedir derdiniz?
- Hiç kimseye faydası olmayan ve her yerde karşımıza çıkan tipleri sevmiyorum. Erkek kadın fark etmiyor.
KADINLAR SOYUNAN ERKEĞİ SEVER
Müziğe başladığınız yıllarda seksilik daha ön plandaydı...
- Şimdi değil miyim? Aşk olsun! (Gülüyor.)
Yine öylesiniz ama eskisi kadar değil sanki. Bu değişim evlilikle mi alakalı?
- Evlilikle ilgisi yok. Bu hayatın beni sürüklediği bir şey, herhalde o zamanlar öyle hissediyordum. Bir de çok bekar dönemlerimdi.
Çok bekar dönemler nasıl oluyor?
- Evli değilsindir ama en azından hayatında biri vardır. Eğer hayatında hiç kimse yoksa çok bekar oluyorsun işte!
Vücut geliştirmeyi bıraktınız. Bir de yıllar içinde kıyafetleriniz de kapandı biraz...
- Göğsü açık kıyafetler giyiyordum, hâlâ da seviyorum. Sadece bir kere çıplak poz verdim. Amacım da depreme ilgi çekmekti.
Birinin soyunması depreme nasıl ilgi çekebilir ki?
- Adapazarı Depremi’nin ertesi günü gittim ve 20 gün kaldım. İnsanlara yardım etmeye çalıştım, psikolojimi çok etkiledi. Eğer deprem için konuşacağım dersem, karşıma 10 kamera gelirdi. “Neden soyunduğumu söyleyeceğim” dediğimde 40 kamera geldi. Birçok gazeteci de “Emre bizi nasıl oyuna getirdi” diye yazdı. Sekiz hafta, basın depremle ilgili konuştu yani soyunmak etkili oldu. Bir kadın muhabir de “Kadınlar soyunan erkeği sever” demişti.
Peki şimdi de büyük İstanbul depreminin yaklaştığı konuşuluyor. Bu konuda da bir şeyler yapacak mısınız?
- Yurtdışında biri soyunur, diğeri ödül töreninde hemcinsiyle öpüşür yere göğe koyamayız. Seks satar, mantığıyla işi pornografiye döktüler artık. Ben de bundan sonra ancak çok inandığım bir şeyi yaparım ve inanırsam çırılçıplak bile soyunurum. Bir de biz erkekler zaten ufak bir mayoyla kumsalda dolaşmıyor muyuz? Bunları yaparken aşırı bir şey yapmış gibi hissetmiyorum.
Bir de Haydar Dümen benzetmesi var...
- İşte o yıllarda bana Haydar Dümen muamelesi yaptılar. Röportajlarda hep seksle ilgili sorular geliyor, bildiğim kadarıyla cevap veriyordum. Bu sefer “Emre bilirkişi mi?” diyorlardı.
En beğenilen yeriniz dudaklarınız. “Ne var bu dudaklarda” dediğiniz oluyor mu hiç?
- Oluyor tabii. İlk konservatuvara başladığımda dudak tembelliğim vardı. İyi konuşamazdım. O zaman dudaklarımı inceltmeyi kafaya koydum. Hastaneyi aradım ama sonra vazgeçtim. Eğer o ameliyatı olsaydım insanlar forumlarda ne konuşacaklardı?
MEŞHURİYET SİSTEMİNDEN HOŞLANMIYORUM
Meşhuriyet diye bir lafım var. Bu meşhur olmanın getirdiği bir sistem. Seni sahibi zannedenler de çok, seven saygı duyanlar da... Starlığı hiçbir zaman amaç edinmemiş bir popstar olduğumu söyleyebilirim. Türkiye’deki starlık müessesine girmedim. Çünkü star olmanın gereklilikleri var. Burlar da karakterinle ilgili. Mesleğimle özel hayatımı hep ayrı tutmaya çalıştım.
HALLE BERRY’DEN İYİSİNİ BULDUM
Bu hafta ‘Kılıbık Emre’ haberleri çıktı...
- Gazetede ‘Bütün ev işlerini Emre yapıyor’ haberi çıktı. Dizi çektiğimiz evin kızı “Emre Abi sen kılıbık mısın?” deyince ortaya bu laf çıktı. Evde bütün işleri yaptığım falan yok.
Evde kimin sözü geçer?
- Biz her şeyden önce çok iyi arkadaş olduk Çağla’yla. Bu çok önemli. Bu aşkın ve sevginin ölmemesini sağlıyor.
Bir röportajınızda ‘İdeal kadın tipim Halle Berry’ demiştiniz . Hayaliniz gerçek oldu diyebilir miyiz?
- Çağla biraz daha uzunu (gülüyor). Bunu söylediğimde herkes gülmüştü ama daha iyisini buldum.
İlişkiniz dışarıdan göründüğü gibi güllük gülistanlık mı?
- Genel olarak öyle. Neredeyse hiç kavgamız olmuyor. Biri sinirlendiği zaman da öbür taraf susuyor.