Güncelleme Tarihi:
Evet, çoğu kişi onu haber spikeri olarak tanıyor. Ama biz bu kez cilt bakımı üzerine konularını işlediği yeni kitabını, makyaj ve güzellikle ilgili konuştuk.
‘En Pratik Cilt Bakım Rehberi’ adıyla yazdığınız son kitabınız elimizde. Kozmetoloji eğitimi aldığınızı da biliyorum. Bu kitabı yazmak için sizi yönlendiren ne oldu?
Günde yaklaşık 700-1000 kişinin ziyaret ettiği bir websitem var. Zamanla kadınlar kullandığım cilt bakım ürünlerini soran iletiler atmaya başladılar. Sonra yaşlanma ile ilgili sorular geldi, derken iş çığırından çıkınca, mecburen ‘Kullandığım kozmetikler’ ve güzellik üzerine bir bölüm açtım. Çünkü günün nerdeyse yarısını bilgisayar önünde, bana resim yollayan hanımlara yüzüne uygun makyaj tonları ve hileleri yazmakla, cilt bakımı anlatmakla geçirir oldum! “Neden olur? Nasıl geçiririm? Bir daha olmasın diye ne yapmalıyım?” sorularını cevaplamakla… Bu soruların hepsini her cilt ve yaş için anlattım. ‘Makyajda Sihirbazlık Numaraları’ adlı kitabım birçok estetik okulunda ders kitabı mahiyetinde alınıyor. Eh dedim, cilt bakımı üzerine net ve reklamsız bir şey yazmanın zamanı geldi! Tekin Acar Bey’le konuştum ve Türkiye’deki tüm markaların bir çatı altında bulunduğu bu kozmetik mağaza zinciri, bu kitabı ihtiyacı olana iletmek için en uygun yerdi. Müşterilerine ücretsiz vermek için anlaştık, basıldı kapış kapış gidiyor.
“ÇİRKİN KADIN YOK, BAKIMSIZ KADIN VAR!”
Yazdığınız bu kitap “Çirkin kadın yoktur, bakımsız kadın var” düşüncesini doğruluyor diyebilir miyiz?
Biraz öyle. Ama burada güzellik kavramının, kendinde olanları sevmek ile ilgili tarafının altını çizdim. Önsözü okuyunca insanlar hem gülüp hem de "Vallahi doğru" diyorlar. Barbara Streisand'a bakın. Güzel kavramınız daha da güzelleşecektir. Hokka burun, badem göz değil iş. Bütünün kimlikle tamamlanması… Umarım artist olmak için evden kaçan 10 yaşındaki kızlar çoğalmadan idrak edilir.
Kitabınızda cilt bakımının tüm püf noktalarına değinmişsiniz. Mesela makyajın gün boyu yüzde kalıcı olması için ne yapabiliriz?
Kalıcı makyajın ilk şartı bir nemlendirici kullanmaktır. Makyajı sabitleyen, sağlıklı yüzey yaratılmalı. Yoksa sadece pudranın baz olduğu makyaj, bir saat sonra cilt salgılarıyla bulamaç olur. Yarısı tenden uçar. Üstüne pudra sürer yeni bir leke bulamacı yaratılır... Farlar su ile ıslatılarak kullanıldığında gözkapağında daha iyi tutunur. Ruj içinse eskiden dudağı pudralayıp fırça yardımıyla sürün derdik ama artık öyle rujlar çıktı ki, buna gerek bile kalmadı. Termal yüz spreyleri de iyi bir sabitleyicidir. Profesyonel makyajcılar makyaj bittikten sonra cilde gizli bir çiğ yağmuru gibi biraz yüz spreyi püskürtürler. Mimik yapmadan iki üç dakika durun. Makyajın kalıcılığı artar.
Güzellik ve makyaj malzemelerine çok para harcayan hanımlar var. Bu malzemelere çok para harcanması taraftarı mısınız?
Beklentinin ne olduğuna bağlı. Far, rimel, göz kalemi ve fondöten, yapısı ve kalitesi çok önemsenmesi gereken kozmetikler. Direkt gözünüzle ve teninizle temasta kalıyor. Kaliteli bir ürün ucuzlarla mukayese edildiğinde işin içine sağlık da giriyorsa evet kaliteli ürün alın derim. Maalesef bu da daha fazla fiyat demek... Lanolin ile perhydrosqualin hemen hemen aynı işi gören yağlardır ama biri koyundan elde edilir, diğeri balina derisinin altından... Yağ molekülleri mukayese edildiğinde biri çok daha parlak ve incedir. Sizce hangisi daha çok bulunur? Daha ucuz olabilir? İyi ürün seçme işi kişinin hayata bakışında şekillenir. "Çok ruj yenilerim ucuz olanını alayım" diyenle, kaliteli alayım "kalıcı olsun sağlıklı olsun ama pahalı olsun" diyen bir değil tabii.
“TÜRK GÜZELLEŞ, HERKES SENİ FARKETSİN, KOLAY YOLDAN HAYATI KOTAR!”
Etrafımıza baktığımızda makyaj yapma yaşının çok erken yaşlara indiğini görüyoruz. Hatta okula giden 14 - 15 yaşındaki kızlar bile makyaj yapıyorlar. Makyajda yaşın bu kadar küçük yaşlara kaymasının nedenini neye bağlıyorsunuz?
Medya! Tamamıyla medya... Gösterilen, öğretilen, özenilen "güzel olanın" kazandığı bir dünya! Ama sadece güzel olmakla her iş halloluyor gibi gösterile gösterile süslenme yaşı 6-7 yaşa indi... Barbie'lerin makyaj setlerini çıkartan zihniyet masum bir gelecek kadınlığı özendiriyor olabilir ama anne-babadan daha büyük etkisi olan televizyon sadece Türkiye'de değil tüm dünyada kız çocuklarını erken gelişmeye zorlar bir durumda. Gazete ve televizyon, çocuklar tarafından sünger gibi içilen bilgiler aktarıyor zihinlerine. Efendim "22 yaşında ama dünyanın en çok kazanan şarkıcısı" diye gösterilen, liseden terk eğitimi olan kadını lüks içinde gören genç kız ne stokluyor alt beynine sanıyorsunuz ki? Yahut yüzotuzsekiz estetik operasyondan geçmiş, öncesinde yüzüne dönüp bakılamayacak kadar sıradan, şimdilerde katalog başına 60.000 $ para talep eden bir kadının kazandığı paradaki zahmeti nasıl algılıyorlar sanıyorsunuz? Yeğenimin biri 18 yaşındayken liseyi bitirme armağanı burun ameliyatı oldu! Çünkü özel kolejde okuyan bu tatlı kızın neredeyse tüm arkadaşları bir burun yaptırma krizine girmiş ve aileleri buna karşı koyamamıştı. ‘Türk, öğün, çalış, güven’ benim için yürekten inanılan bir söz. Ama onlar "Türk güzelleş, herkes seni fark etsin, kolay yoldan hayatı kotar" olarak değiştirdiler. Güzel örnekler nedense silik bırakılıyor.
“KİRPİKLERİNİN ARDINDAN AKILLI BAKAN BİR KADIN ‘GÜZEL’DİR!”
Bazıları sadece güzelliğin yeterli olduğunu düşünür. Sadece güzellikle işin bitmediğini, insanların bunu fark etmesini nasıl sağlayacağız?
Zerafet, içtenlik ve kendini sevmek. Bunu, özgüveni yüksek yetiştirilen insanlar diğerlerine ispat etmeli. Güzel samimi bir gülüş, sağlıklı beyaz dişler kocaman burnunu unutup, kocaman kirpiklerinin ardından akıllı bakan bir kadın "güzel"dir.
Makyajın yüzde yok gibi, doğal görünmesi için nelere dikkat edilmeli?
Fondöten, mutlaka gün ışığında test edip alınmalı. Mağaza ışıkları sarıdır ve sizi çok pembe bir fondötenle aldatabilir. Doğal tonu gün ışığında yakalayın. Tester denen deneme ürünler bunun içindir. Çıkın dışarı bakın. Öyle bilek içinde filan da değil. Doğrudan çene üzerinde deneyin. Şeffaf pudra alın ve bronzlaştırıcı pudranızı çok dikkatli ve az kullanın. Doğal demek zifiri yanık bir ten demek değildir.
Ya allık seçiminde…
Allık seçerken tam kırmızı bir allık seçin ve bunu tam elmacık kemiğinin üzerine çok az dokundurun. Bu her tene koşmuş da yanağı pembeleşmiş doğal bir görüntü verir. Kahve allıktan vazgeçin. Far tonlarını vizon, füme gri, yosun yeşili, buz pembesi gibi cilt içindeki tonlardan seçin. Keskin hatlardan kaçının. Rimelinizi de kahverengi seçerseniz doğal tonlar size doğa bir makyaj yaratacaktır. Bu arada herhalde kahverengi bir ruj değil, dudak tonunda parlatıcılı bir ruj seçin.
“BURCU KARA, KİMLİĞİ OLAN BİR GÜZELLİK!”
Makyajını en beğendiğiniz Burcu Kara ve Ebru Gündeş. Nedir bu isimlerin makyajlarını beğenme nedeniniz?
İkisinin de yüz hatları oynanmamış hatlar. Orantıları mükemmel. Ebru Gündeş ne kadar ağır makyaj yapsa da, sahnenin hakkı da budur renk yutar, mesafe uzaktır. Yüz şekline aykırı bir değişiklik yapmadan bunu gerçekleştiriyor. Gözleri zaten çekik. Bir de makyajla çekmiyor. Yapsa, Çinli gibi ve orantısı abartılmış olacak. Makyözünün müthiş gözü var. Burcu Kara da, sade makyajıyla hem pastel renkleri çok güzel taşıyor hem de özenti moda tarzlara asla girmiyor. Bu da onu "kimlikli" kılıyor. İşte anlatmak istediğim güzellik bu! Kimliği olan güzellik. O hafif aşağı inen göz yapısındaki masumiyeti yukarı çekeceğim çekik göz makbuldür diye bir kompleksi yok! Kendini seviyor.
Makyajını en beğenmediğiniz Oya Aydoğan. Nedir makyaj konusundaki hatası sizce, makyajını beğenmemenize sebep?
Gözaltındaki o kocaman beyaz örtü! Tamam, bir zamanlar modaydı. Şenay, Oya Aydoğan, Ahu Tuğba, Füsun Önal zamanında bir beyaz sürme modası aldı başını gitti. Kimi değişti kimi öyle kaldı. Oya Hanım’ın yüz hatları çok sempatik ve tam Türk kadını yüzü ama o bu beyazından vazgeçemedi ve üstüne üstlük o güzel gözlerinin üstüne bir mavi katmanı sürmesi var ki... Neyse… Şimdi kalkar polemik çıkarırlar. Ben kim, Oya Aydoğan’a "Sen çok hoşsun, ne olur sedefli buz eflatunu ve kiremit tonlarıyla makyaj yap" demek kim!
Cildi temiz tutmak ve nemlendirmek bilinen önemli kurallardan… Cilt bakımıyla ilgili, bunlardan başka en önemli olanlar nedir?
Tıpkı bebek gibi düşünmeliler. Besle, temizle, şefkat göster! Modern yaşam hepimizin hayatına kimyasalları ve stresi soktu. Bu kaçınılacak bir şey de değil, hayatın içinde bir zorunluluk artık zehirlenerek yaşamak! Rüzgâr, hava kirliliği, güneş, egzoz gazları, stres, klimalı ortamlar, mevsim ısı farkları, halıdan uçan sentetik tüylerden tutun da, kullandığınız deterjana kadar her şey dış dünya ile temastaki cildi hırpalıyor. Anneannenizin saf avantajları yok artık. Deri destek istiyor.
“KİMSE YAŞI BELLİ OLSUN İSTEMİYOR!”
Deri destek istiyor ama direk güneşlenmenin doğru olduğunu düşünenler var.
40 yıl önce ikoncanların sabah 10.00 akşam 17.00 güneşlenme mesaisi yoktu! Bu özenilecek değil, hayret edilecek bir olay. Deri kanserlerinin artış oranına bakın bir. Güneş de aynı güneş değil. Her yaz bitimi, binlerce kadın lekeler içinde bir yüzle, hüzün içinde kozmetiğe koşuyorlar. Tam açıldı lekeler derken, rejimlerle sarkan deri sorunu, stresten alerjik olan cilt problemi başlıyor. Bu bitti derken sivilce izleri, ardından göz etrafındaki morluklar ve saire… Düzenli olarak kozmetiğin yardımıyla yaşamazsanız, 30 yaşına gelip hasta ve kırışıklarla dolu bir cilde itiraz etmemelisiniz. Kürler, yatıştırıcılar, onarıcılar ve kırışık gidericiler banyomuzda “diş macunu” kadar şart bir ürün haline geldi artık. Çünkü çağ diyor ki: “genç kal”,”çekici ol” ve “yaşlanma”… Teknoloji de ilaç sanayi kadar kozmetikte de mükemmel keşifler sunuyor. Baksanıza antioksidan patlaması var dünyada. Kimse yaşı belli olsun istemiyor! Ben dolgu yapılmış yanakları, botoks yapılmış sahte gülen gözleri sevmiyorum. Herkes sanki aynı surata ait bir kopya kâğıdını yapıştırmış ortada…
Yaş alabiliriz, ama önemli olan yaşlanmadan yaş almak diyorsunuz.
Evet… Yaş alabiliriz, ama yaşlanmadan yaş almak kozmetik bakımla mümkün. Diğer alternatif; gidin yanaklarınıza yastık koydurun, gıdınızı da kestirin atın, dudaklarınızı da air bag haline getirin. Seçim sizin. Ben karışmam. Ama öneri veririm.
Ciltteki belirgin ve büyük gözenekleri kapatmak için neler yapmak gerekiyor?
Soruna önce “neden oluyor” sorusuyla bakarsak, çözümün gereklerini yakalarız. Yağ salgısının normalden fazla olması yüzünden, cilt yüzeyinde yağın atıldığı tüneller olan gözenekler genişlemiştir. Eğer sistemli şekilde cildinizi temizlemiyorsanız, kirlerin gözenekte birikmesiyle siyah noktalarınız oluşur. Tıkalı gözeneğin içinde yağın birikip iltihaplanmasıyla da sivilceler…
Peki cilt yağlıysa…
Cildiniz yağlı ise, ölü hücreler bu fazla salgı ile yüzeyde daha kalın ve sabit bir tabaka oluşturacaktır. Peeling sizin için önemli bir kozmetiktir. Ama mutlaka incitmeden, hırpalamadan yapmalısınız. Yoksa zamanla cildiniz hem yağlı hem çok hassas olur.
Gözeneklerin normal büyüklüklerine dönmesi için önce yağ salgısını “dengeleyici” gece kremleri ve gün içinde fazla yağı emen içeriği olan nemlendiriciler kullanılmalı.
Haftada iki kez, arındırıcı ile tabakayı temizleyip ardından kaolin, kil gibi yağ emici maskeler uygulanmalı. En son da gözenek sıkılaştırıcı maske ve tonikler yardımcı olacaktır. Tabii bunları satın alıp banyo dolabında eskimeye bırakmayacak bir irade de gerek. Düzenli yapılmayan hiçbir bakım size istediğiniz sonucu vermez. Öyle bir ürün henüz yok! Sür, on saniyede geçsin!
Günümüzde kozmetiğin güzellikle ilgili birçok soruna çözüm bulduğu inkâr edilemez ama biraz masraflı. Kadınların güzellik uğruna kozmetiğe çok para harcamaları konusunda neler diyorsunuz?
Erkeklerin ilgi alanları olan araba ve teknolojik aletlere harcadıkları para ile mukayese ederseniz aslında, kozmetik pahalı bir şey değil. Alışverişe çıkıldığında, tasarruf yapmanız gereken yerin kozmetik olmadığına ikna olmalısınız önce. Sonra unutmayın ki kozmetik, teknik olanaklar çoğaldıkça pahalanan bir şey. Bir kremi 6 ay kullanıp sonuç hala tatmin edici değilken, bir laboratuar hücrenin içine kadar aktif maddeyi taşıyan bir lipozom yapmışsa ve sizin bir ayda kırışıklarınızın nerdeyse %70’ini silecekse siz buna pahalı der misiniz? Neye göre pahalı? İsteğinizin ne kadar derin olduğuna göre ucuz da olabilir aslında. Hiçbir kadın, güzel bir cilde sahip olmanın ederini hesaplamaz. Bir yerden kısar, biçer alır…
Peki, kozmetik ürünlerine çok para harcamadan güzelleşmek mümkün mü? Nasıl?
Elbette! Bunun için sorunu geciktirmek bile yeterli. Çünkü düzenli bakımla zaten cilt korunarak yaş alacaktır, dramatik ani değişiklikler için mucizevî ürün peşine düşmeyecektir. Pahalı dediğiniz ürünler genelde, bu, anında değişim yapanlardır çünkü. Yaşlandıkça daha da bonkör davrandığımız bir konu bu. Çünkü mazide kalan bir şeyi geri almak için pahası önemli olmuyor.
Güzelleşmek uğruna en çok yapılan hatalar…
En çok güneş altında kendine ve derisine eziyet eden, tüp gaz patlamış gibi, cılk, kapkara olana kadar yanan kadınlara boş boş bakıyorum. Tüm vücudu ve yüzünü kaplayan ten susuzluktan ve kalınlaşmaktan öyle bir hal alıyor ki, buruştum diye enstitüye koşmaları da bir çare olamıyor. Çünkü UVA Cildi kırıştıran elastikiyetini harap eden bir ışın ve bir kere hasar gördünüz mü dönüşü yoktur. İkincisi de ağzını bile toplayamaz hale getirecek kadar dudaklarını şişirenler… İri dudak seksidir diye bir kavram oluşturuldu, tamam bir şey demiyorum, ama dudak “yüz” ovali ile burun ile orantılı bir organdır! Masal devleri gibi dolaşan insanları da anlayamıyorum. Kadının seksiliğinden önce masumiyeti ve neşesi gönülde kalıcıdır… Erkekler de böyle diyor ama kadınlar anlamıyorlar.
“DOĞAL OLAN HER ZAMAN DAHA DİRİ DURUR!”
Kaşları dövme ile çizmek…
Kaşlarını koyu dövme ile çizen, her an size bağıracakmış gibi ifade veren genç kızlara hayret ediyorum. Çok itici. Doğal olan her zaman daha diri durur. Genç kızların hepsi koskoca kadınlar gibi boyanıyorlar.
Göz çevresi morluklarından şikâyetçi olanlara neler yapmalarını önerirsiniz?
Buna sebep olan etkeni ortadan kaldırmaları gerek önce! Güneş, stres, sürekli bilgisayara bakmak, yorgunluk ve uykusuzluk, yapay ışıklandırma, alkol tüketimi, böbrek hastalıkları, kansızlık gibi bir sürü etken gözaltlarını derinin diğer yerlerinden daha fazla hırpalıyor. Göz çevresi morluklarından şikâyetçi olanlarda büyük ihtimal uyku sorunu veya gözün aşırı yorgunluğu söz konusudur. İlk önce buna sebep olan etkeni yok etmeli. Kozmetik destekle iyileştirmeye çalışırken, esas sebebi de yok etmezlerse, gayet faydalı bir ürüne bile işe yaramıyor diyeceklerdir. Papatya, lavanta çayları ile kompres yapmak deriyi dinlendirir. Göz çukurunda belirginleşen morluk azalabilir. Ama kalıcı etki için, dolaşımı düzenleyici, K ve C vitaminli kozmetikler ve deriye elastikiyet veren, nem yükleyen serumlar gerekir. Ağızdan alınan deri onarıcı hapların da düzenli kullanımıyla iyi sonuçlar alınıyor.
Yüzümüzdeki kırışıklıkların artmasının tek nedeni ilerleyen yaş değil sanırım. Neler?
Güneşin yakan ve onarılmaz hasarlar veren ışınları… Alkol, sigara ve kötü beslenme alışkanlıkları… Stres ve umutsuzluk…
“RUHUNUZA ÖZEN GÖSTERİN!”
Ama en önemlisi stres ve umutsuzluk galiba.
Aynen… Kozmetiklerle bir yere kadar yüzeysel görünümü düzeltilebilseniz de, alt doku genç yaşta, bu saydığım sebeplerden çökecektir. Stres vücudun gıdalardan gerekli vitamin ve mineralleri alma gücünü azaltır, bağışıklık sistemimizi güçsüzleştirir. Bizi virüslere ve mikroplara karşı savunmasız hale getirir. Vücudumuz böyle zayıf bir sisteme bol yapay gıdalar ve toksinli kozmetikler de alıyorsa, hastalanmamayı beklemek mucize olur. Siz stres içinde debelenirseniz cildinizde de güller açmasını beklemeyin demek istiyorum. Ve unutmayın ki sıkılıp heyecanlandığınızda nasıl midenize kramp girebiliyorsa, kan beyninize sıçrıyorsa aynı şok değişimler cildinizde de oluyordur. Çok stresli kadınların ciltlerinin de sağlıklı görünmediğini biliyorsunuzdur. Bunun için derinize özen göstermek için yola çıktığınızda mutlaka ruhunuza da özen gösterin. Burada, en iyi genç kalma yöntemi huzurdur diyesim geliyor. Ama hızlı yaşamak zorunda kaldığımızda, medeniyet bunu çoktan elimizden aldı gitti.
Güneş bu kadar fena ise derimiz için, peki bronzlaşma aşkıyla yananlar ne yapsın?
Normal! Güneşte kalmak fizyolojik olarak mutluluk hormonu salgılatıyor. Bundan herkes güneş gördü mü oracığa yayılmak istiyor… Bunu bronzluk tutkusuyla bağımlılık haline getirmemek gerek. Bu “güneşsiz bronzluk veren” kozmetiklerin içerikleri nemlendiriciler, vitaminler ve minerallerle desteklenmiştir. Gün içinde hem derinin yumuşak kalmasına yardımcı olurlar hem de havayla temas ederek bronzluğu artırırlar.
“PARFÜM GİZLİCE KOKMALIDIR. BULUT GİBİ ARKANIZDAN YAHUT TENİNİZDEN GİZLİCE ÇIKMALIDIR!”
Kullandığımız parfümün uzun süre kalıcı olması için…
Kokunun önce kendi kalıcı olmalı. Kokular, içlerindeki alkol oranına, özlerin yoğunluğuna göre daha hafif, daha keskin ve kalıcı olmaları için ayrılmışlardır biliyorsunuz.
“Eau De Toilette” denilen konsantrasyonda özlerin yoğunluk oranı %4-8 arasındadır. Sürdükten 4 saat sonra koku etkisini yitirir. Ama parfümde esans yoğunluğu %15–30 arasında değişir ve kalıcılığı nerdeyse 20 saattir. Diğer kalıcılık yöntemi de; vücudun ısı bölgelerine sürülmesi kalıcılığını artırır. Kulak arkası, kasıklar, diz kapağı arkası, göğüs ortası, dirsek ve bilek içleri, ense kökü, kuyruk sokumu… Şimdi bu bilgiyi, bölgelerin hepsine sürmeniz olarak algılayıp koku torbası şeklinde dolanmayın sakın! Parfüm gizlice kokmalıdır. Bulut gibi arkanızdan yahut teninizden gizlice çıkmalıdır. Girdiği ortama oda kokusu gibi kesif koku yaymak demek değildir ve etkileme sırrı da budur. Karakterinizin izini bırakır. Ortaya dökmek için kokulanılmaz.
“KADINDAKİ ŞEFKAT VE MASUMİYET, CAZİBEYİ ORTAYA ÇIKARIR!”
Göreceli bir kavram olan güzellik sizin için ne ifade ediyor?
Benim için “güzellik”, klasik oranlar içinde şekillenir, üzerine şahısın karakteri ile oluşan hatlar gelir. Süs bezek veya seksilik değildir! Tarz denilen kişiye ait hoşlukların tamamıdır güzellik. Yani hokka burun, kiraz dudak değil, bir bütün içinde kendi olarak hoş durmaktır güzellik. Bir kadından bahsediyorsak içinde şefkat ve masumiyet olmalı, bu da cazibenin kendini doğurur. Bir erkekten bahsediyorsak dürüstlük ve “yaşamıyla barışık olmak” olmalı güzelliğin içinde. İnanın hemen fiziğe, giyime, duruş ve yürüyüşe yansır bunlar.
Yeter ki herkes olmaya, kalıba özenilmesin… O zaman bir kaçış bir gizleniş vardır kimlikte.
Dediğiniz doğrultuda, kimliği olan kadınlar…
Grace Kelly, Monica Belluci, Laetitia Casta, Uma Thurman, Azra Akın, yüzü boyu posu ile içindeki enerjinin birleşimiyle “güzel” tanımlamama giriyorlar. Ve onlar kimseye benzemedikleri gibi, şekilleriyle uğraşmadan kimlik almış kadınlardır.
Sahne sinema ve kozmetik eğitimi aldınız. Zamanında böyle bir alanda eğitim almanıza sizi yönlendiren ne oldu?
Diğer üniversitelerin kayıtlarının ben Lyon'a vardığımda kapanmış olması.
“SU KAYBI OLAN TENDE KIRIŞIKLIK ARTAR!”
Orta yaşlı hanımların sedefli renkler kullanmaması gerektiğini söylüyorsunuz. Neden? Orta yaşlı hanımlar genelde hangi renkleri tercih etmeli?
Yaş, su kaybı olan tende kırışıkları artırır. Sedefli tonlar da kırışığı vurgular. Yanakta sedefli bir allık tenin ince kırışıklarını tek tek ışıklandırır. Göz kapaklarındaki kat yerlerini ve kırışıkları bir bir vurgular. Mat tonları ve gölge tonlarını kullanmalılar. Mesela bir pembe - kemik ışık farı, bir de mat vizon kahve yahut mat bordo ile tüm göze genç bir bakış yapmak mümkün.
“EMEK VERMEDEN GÜZELLİK OLMAZ!”
Orta yaşlı hanımların savaştığı sorunlardan biri de kırışıklıklar. Kırışıklıklara karşı nasıl savaşmalı, neler yapmalı?
Benim yaptığımı… Güneşlenmeyi unutun. Bronz teni unutun. Çok meraklıysanız ve sabrınız da varsa sabah 10:00-11:00 arası, öğleden sonra da 16:00-17:00 arası yarımşar saat güneşlenin ve en az yirmi koruyucu kullanın. Yüzü direkt güneşe asla vermeyin. Bu biiiir. Benim yaşıma gelince buruş buruş olursunuz. Güneş en büyük kırıştırıcıdır. İkincisi: su kaybını önlemek için yaz kış mevsime uygun nemlendirici kullanmadan asla sokağa çıkmayın. Bu ikiiii... 25 yaşından sonra her gece yatmadan makyaj yapsanız da yapmasanız da cildi iyice temizleyin. Gece kremi ve gözaltı kremi kulanın ki, gece hücreler kendini yenilerken gerekli malzemeyi destek bulabilsinler. Bu üüçç... Şimdi artık mükemmel küçük kapsüller içeren hücrenin içine kadar gidip elastikiyetin kaybını önleyen ve su tutma kabiliyetini artıran serumlar var. Sabah akşam bunu kreminizin altına hiç aksatmadan kullanın bu da döört... Çok mu disiplinli bir iş gibi geldi size? O zaman bana emek vermeden edinilen bir güzellik söyleyin.
Gençlere, ilerde sorunlu bir ciltle karşılaşmamaları için makyaj yaparken nelere dikkat etmesini önerirsiniz?
Cildin sorununu fondötenle örtmek yerine kremlerle cilt dengesini sağlayıp düzeltmek ve her gece düzenli temiz ve nemlendirilmiş ciltle uyumak... İçinde ne olduğunu bilmediğiniz pazar malzemesini ucuz diye alıp gözlerinizi riske atmayın. Organik boyalar ve inorganik boyalar çok farklı etkiler yapar ciltlerde. Silince bile gözkapağında rengi kalan bir far, yahut dudağın pembe rengini çeken ve silseniz de kalan bir ruj rengi size nelere mal olabilir bir doktora sorun.
“DUDAĞA ÇOK İLGİ ÇEKMEK SEKSÜEL EKSİKLERE İŞARET EDER!”
Kadınların makyaj sırasında en çok yaptığı hata nedir sizce?
Ya herkeste bir göz içine kalem çekme saplantısı var ki anlamıyorum. Gözleri böcek böcek, küçücük, sinsi ve delici oluyor ve aynaya bakmıyorlar. İri gözler dışında pek tavsiye etmiyorum ama illaki “Ben vazgeçemem.” diyor ve "göz içine kalem çekip allık sürerek" makyaj yaptığını sanıyorlarsa Allah aşkına bari bol rimel sürün de göz biraz sevimlilik kazansın diyesim geliyor. Dedim bile. İkinci hata dudağı iri hanımların ısrarla pembe yoğurt şeklinde ruj kullanıp üstüne de bol parlatıcı sürmekte ısrar etmeleri. Moda ya! Beyaz tenli, zenci bedenli kadıncıklar gibi oluyorlar. Kocaman dudak ve sarkan parıldayan bir dudak onlar için ne ifade ediyor anlamakta güçlük çekiyorum. Gerçi makyaj - psikolojide dudağa çok ilgi çekme seksüel eksiklere işaret eder ama bunu bilmesi ona ne kazandırır bilemem.
“İNSANOĞLUNUN CİDDİ BİR YALNIZLIK PROBLEMİ VAR!”
Röportajımızı bitirirken makyajla, güzellikle ilgili söylemek, değinmek istedikleriniz…
Güzel olmayı istemek çok doğal bir şey… "Bana bak, beni gör, beni sev!" Bu cümleyi 25 yıldır kullanıyorum ve değişmedi. Demek varoluşun bir sevilme şekli olarak tezahür ediyor. Birbirimizi önemsemeden yaşamaya başladık. Kim fark edilmek istemez ki? Ama bunu yaparken anormalliklerle fark edilmek isteyenler artıyorsa, insanoğlunun ciddi bir yalnızlık problemi var ve gitgide büyüyor demektir. Bilmem siz ne dersiniz? Ama cep telefonu, internet, her biri Yunan heykelleri gibi göz kamaştıran hemcinsleriniz arasında sizin fark edilmek için ne yapmak istediğinize hiç içten bir cevap vermeyi denediniz mi? Güzellikten başka hiçbir şeyi olmayanlar ordusu içinde, ki medya aracılığıyla hepimize şırınga edilen bu, içtenliğiniz ve merhametiniz yüzünüze ne kadar insanlık katmaya devam ediyor?