Dr. Mesrur’un yerinde akşam sefası...

Güncelleme Tarihi:

Dr. Mesrur’un yerinde akşam sefası...
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 24, 2003 18:54

“Adana’da Baraj Gölünün etrafına artık gidilebilir mekanlar yapıldı. Şehir dışından gelenler özellikle bu mekanlarda ağırlanıyor. İşinin ehli kişilere verilen mekanlardan birinin adı da Botanik. Dr.Mesrur Zan, doğa aşığı, biraz da turizm tutkunudur. Çarşamba gecesi onun mekanındaydık Ve güneşin batışında gölün güzelliğini ordan izledik.” Güzellik uzmanınız Adana’dan yazıyor:

Haberin Devamı

ÇUKUROVA’DAN

Y.Sinan TANYILDIZ

Dr. Şeref Doruk, Dr. Metin Mürşidoğlu, Savcı Semih Bey, Dr. Mesrur Zan ve Erdal Fernergiz’le birlikte, saat tam 20.30’da Botanik’te bir araya geldik. Amaç hem hasret gidermek, hem de “Ne olacak bu memleketin hali?”ni konuşmaktı.

Az çok bütün masalarda aynı şeyler konuşuluyor, yorumlar yapılıyor ve çözümler üretiliyordu. Bildiğiniz geyik muhabbeti... Ama Baraj Gölü kenarında, geyik muhabbeti iyi gidiyor bilesiniz...

Masamızın bir özelliği daha vardı. İki doktorumuz buluşma yerine motosikletle gelmişlerdi ve kaskları masanın üstündeydi. Uzay mekiğine binen astronotların kaskları gibi bir şeydi bunlar. Yani onları gördüğünüzde motosikletin devasa olması gerekir diye düşünüyorsunuz...

Savcı Semih Bey, kan grupları hakkında bir araştırma yapmış. Ve bölgelerin kendilerine has kan grupları olduğunu saptamış. Örneğin Erzurumlular’ın kan grubu, Araklı’da yaşayanların kan grubundan farklıymış...

Kim söyledi hatırlamıyorum ama Focus’ların radyosu, radar cihazlarının sinyallerini yakalayıp sürücüsünü uyarıyormuş. Bizim araba da Focus... Sabah işe gelirken dikkat ettim. Radyo iki polis arabasını ikaz etti, 6 polis aracını da es geçti...

Konuşmalar bu minval üzere devam ederken Dr. Mesrur Zan bir olay anlattı. Conoları duymuşsunuzdur. Conoların hır gürleri boldur ve kavgasız günleri yoktur. Toplanırlar ve bir süre sonra ölümüne kavga ederler. Yine böyle bir kavga sonucu Conolar karakola düşer. İki grup da birbirinden şikayetçi olur. Herkes derdini anlatmaya başlayınca komiser kızar, “Gidin Arzuhalci Hasan’a, derdinizi ona anlatın, size dilekçe yazsın...” ve Conoları başından defeder...

Conolar da Arzuhalci Hasan Bey’in başına üşüşüp yine bağıra çağıra konuşmaya başlarlar ve bağrışmalar küfürleşmeye dönüşür...

“Arzuhalci Hasan, senin sülaleni...” der biri. Arzuhalci Hasan’ın keyfi yerindedir.

Karşı gruptan bir başkası bu küfüre yanıt verir:

“Hayır, arzuhalci Hasan senin sülaleni...”

Küfürleşmeler öyle artar ki Arzuhalci Hasan neredeyse bütün Conoların iş bitiricisi durumuna düşürülür ve Conolardan biri kendini tutamayıp:

“Benim abim, Arzuhalci Hasan’ın sülalesini...” diyerek yön değiştirir. Artık küfürlerin odak noktası arzuhalci Hasan olmuştur. Neredeyse iki grupta arzuhalci Hasan’ın yedi ceddine sövmeye başlayınca Arzuhalci Hasan dayanamaz, çekmecesinden kasaturasını çıkarttığı gibi iki Cono’yu temizler... Polis olaya anında müdahele eder ve Arzuhalci Hasan kelepçelenerek komiserin karşısına çıkartılır. Komiser şaşırır:

“Hasan Bey ne hal?”

Arzuhalci Hasan’da surat bir karış asıktır:

“Bunları bana sen mi gönderdin?” diye bağırır. “Yahu adamlar sülalemde sövmedik kadın bırakmadı...”

Bu olay aynen vaki... Oldu yani...

Ve gecenin ilerleyen saatlerinde öylesine güzel hikayeler dinledim ki, bir gün sizlere bunları da naklederim. Ancak Dr. Şeref Doruk’u tanıyorsanız, arayın ve Hâkim hikayesini dinleyin...

İşte böyle...

Çukurova akşamlarından birini size naklettim...

Adana’ya gelirseniz, göl kenarında Botanik’te bir akşam sefasına katılın. Mutlu olacaksınız...

Adana’da boşanma oranı diğer şehirlere göre çok azdır. Çünkü sıcaktan insanlar hep dışardadır. Dışarda olan insanlar, dostları ile birlikte olur ve eşleriyle kavga etmeye fırsat bulamadıkları için darılmazlar. Bir başka deyimle boşanmazlar...

Öneririm, güzel bir yaşam sürmek istiyorsanız, eşinizi alın dışarı çıkın. Mutlu olacaksınız...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!