Güncelleme Tarihi:
Şimdi siz aşağıdaki satırları okurken “İzzet kafayı iyice sıyırdı, sonunda zıvanadan çıktı” diyeceksiniz ama durum sandığınız gibi değil. “Yalan Dünya”nın Nurhayat’ı Gupse Özay ile bir el ense çekip güreşmediğimiz kaldı. Soruların ve cevapların biraz (!) alışılmışın dışında olduğunun farkındayım. Ama karşınızdaki Gupse olunca ve o da sizin yakın bir arkadaşınızsa, şaşırıyorsunuz pusulayı. İnanır mısınız, aşağıdaki muhabbet konuştuklarımızın en ciddi kısımları. Pek çok bölümünü de “biiiiplemek” zorunda kaldım. Kız “Ben bel altından dalarım” dediğinde şaka yaptığını sanmıştım ama konuşurken ne kadar ciddi olduğunu anladım. Neyse, söyleşi pek ciddi değil ama tadından yenmez oldu bence...
* Çok aramış mı annen Gupse ismini?
- Aslında annem ismimi Albina koymak istiyormuş. Babaannem “Ay Albina olmasın, Gupse olsun” diye diretmiş. Söylenişi zor ama anlamı çok güzel; canımın içi...
* Kızım geç, bunu her yerde anlattın...
- Aa deli mi ne, hem soruyor hem laf ediyor. Kıskanma. İzzet’in anlamı ne? Gıcık insan demek falan mı? Bizim aile full Çerkes. İsmim de Çerkesçe; koymadan önce sana mı soracaklardı İzzet Paşa?
* Maşallah dilin de pabuç gibi, Nurhayat’tan farkın yok. Kime güveniyorsun da dayılanıyorsun?
- Bak canım; annemler 7, babamlar 4 kardeşler. En son sayısında bir artış olmadıysa 28 de kuzenim var. Başına bela oluruz, akıllı ol! (Gülüyor)
* Çocukken de böyle miydin yoksa sonradan mı oldun?
- Hakikaten “İllallah” ettirecek bir tipmişim, o kadar cadıymışım ki anlatamam. Sinirlenince insanları ısırırmışım. Vahşi hayvan gibi. Düşün... Kısacası iğrenç bir çocukmuşum. Milletin çocukları misafir gelince odalarına kaçar, bense oturup eve gelen teyzelerin dertlerini dinleyip yorum yaparmışım.
* Güzin Abla mübarek...
- Anaokulundayken de hocalar annemi çağırıp “Bu çocuk uyumayıp bizi dinliyor” diye şikayet ederlermiş.
* Tam bir meraklı Melahat...
- Aynen. Çok merak eden, çok gözlem yapan bir çocuktum. Bilmediğim şeyleri sormayı değil kendim yorumlamayı severdim. Atıyorum “sakat at” dediğin nedir?
* Hayvanların kasları dışında kalan yediğin diğer organları...
- Heh. İşte ben onu ayağı sakatlanıp vurulan atların eti sanıyodum. “Nasıl sakat at yersiniz yazık değil mi?” deyip dururdum.
* Eyvah eyvah...
- Ay o ne ki? Vurgun yemek benim için balık adamların zıpkınla yanlışlıkla adam vurmasıydı. Ne çok balık adam var denizin dibinde yav, millet devamlı vurgun yiyor diyordum. Benimki gene iyi. Bir arkadaşım midye dolmanın denizden o şekilde çıktığını sanıyormuş. Einstein’ın lafı var; “Düş gücü bilgiden daha önemlidir” diye.
KADIN YA DA ERKEK FARK ETMEZ, DÖVERİM!
* Üslup olarak biraz erkek gibisin...
- Abime çok özendiğim için hep erkek arkadaşlarım olmuş. Millet evcilik oynarken, ben “Hadi gidelim kavga edelim, küfür edelim” diye tutturmuşum. Hâlâ da ağzım bozuktur. Sinirlenince direkt bel altı girerim haberin olsun.
* Belli belli...
- İzmirlilik’ten geliyor bu. Kötü amaçlı değil valla, İzmirli kadınlar biraz bel altı konuşmaya meyillidir. Delikanlı konuşurlar yani.
* Adam da döversin sen...
- Öff hem de nasıl... Kadın erkek fark etmez. Mesela arkadaşlarımla bir yere gittiğimizde biri onlara bir laf attı diyelim. İşte o zaman film kopar bende. Sevdiklerime zarar geldiği anda hiçbir şeyi gözüm görmez.
* Şaka gibisin valla Gupse...
- Oğlum ben hep saygı gösteririm insanlara ama hakkım yenildiği zaman tam bir şirretim. Sarp (Apak) ile Okan (Çabalar) kaç kere elimden zor kurtardı adamları.
BEN TÜKENME NOKTASINA GELMEM, FRENE BASARIM
* Senin için “Hürrem tükenir, Gupse tükenmez” diyorlar. Ne iş?
- Tükenmez tabii. Kendimle çok ilgileniyorum, psikiyatriste gidiyorum. “Ben tükendim galiba, intihar edeceğim, yurtdışına kaçayım” noktasına gelmeden “Gupi bir şeyler oluyor lan, sakin ol” diye frene basabiliyorum.
* Ee yeni proje yok mu?
- Bu yaz film yapacağım. Oynarsan çok güzel olur. Çok para isteme ama...
ADAM BENİM YANIMDA ERKEK OLDUĞUNU UNUTUR
* Sevgilin var mı?
- Yoo, neden?
* Çok belli değil mi neden olmadığı... Mesela sen erkek olsan, senin gibi bir karın olmasını ister misin?
- Yok anam tövbeler tövbesi, asla istemem. Baskın karakter olduğum için yanımdaki erkeğin egosunun zedelenmemesi çok zor. Düşünsene adam bana bir şey demeye kalksa “Ne diyorsun be?” diye lafı ağzına tıkarım. Herif de mıy mıy mıy kalıverir. Hatta adam, yanımda erkek olduğunu bile unutabilir (gülüyor).
* Umarım psikolojik destek alman gerektiğinin farkındasındır.
- Tabii ki. Bütün hastalıkların nedeni bence insanın psikolojisi ve stres. Bayılırım psikiyatrla konuşmaya. Ünlü olunca kafayı yemedim, daha önce de gidiyordum.
* Nasıl bir çocukluk yaşadın da böyle canavara dönüştürdü?
- Resim yapmayı çok seviyordum. Kamera, fotoğraf makinesi ve bu tür şeylere daha o zamandan merakım vardı. Eğlendirme ve taklit yeteneğim çok yüksekti. Bütün aile toplandığında berbat sesimle onlara şarkılar söylerdim. Hep bir tiyatro sahnesi gibiydi hayat benim için.
* Bak ne kadar cici bir kızmışsın.
- Ama büyüdükçe değiştim. Ergenlikte kompleksli bir çocuğa dönüştüm. “Ben güzel değilim, ben çirkinim, ben gerizekalıyım” demeye başladım.
ROMANTİZMİ HİÇ SEVMEM
* Bu “çirkin ördek yavrusu” nasıl oldu da kendini kameraların önüne attı?
- Asla öyle kamera önüne geçeyim diye bir merakım olmadı ama ben zaten bu işlerin içindeydim, reklam yazarlığı yapıyordum. Gerçi çocukluktan beri taklit ve komedi yapma yeteneğim olduğunu biliyordum ama oyunculuğu çok da düşünmüyordum. Aklımda sadece yönetmenlik ve yazarlık vardı.
* Sen şimdi “Şiir de yazıyorum” dersin...
- Komediye çok yatkın bir kalemim vardı. Şiir de yazarım ama yazdığımı insanlara okumam, ıyy romantizmi hiç sevmem! Dalga geçerim, hatta nefret ederim. Gülesim gelir. Zamanında gelip “Senin karakterini biri yazacak ve onu oynayacaksın” deseler basardım küfürü. Egom hayatta izin vermezdi buna. Bir tek kişi yazarsa oynarım diyordum, o da Gülse Birsel’di. Öyle de oldu zaten.
* Evrene yolladığın mesajlar iletilmiş galiba.
- Öyle “İlla Gülse ile çalışırım” diye tutturmadım, “Çalışırsam onunla çalışırım” dedim. Demek ki gerçekten secret durumları gitmiş gökyüzüne.
ÇOCUK YAPIP SONRA KOCAYI BOŞAYACAĞIM
* Evrene mesajın ne?
- Kafamda şöyle bir kare var. Cannes Film Festivali’nde ödül almışım, eve dönüp çocuklarımla yerlerde yuvarlanıyorum. Yaşlandım galiba ben, hayallerim bile olgunlaştı.
* O çocukların adları Ayşe, Fatma olmayacak herhalde; alengirli bir şeyler düşünmüşsündür kesin.
- Çocuklarımın adını şimdiden koydum; Vira ve Marina. Marina’dan çok emin değilim ama oğlumun adı kesin Vira olacak.
* Kocayı bulacağına emin misin?
- Bulacağım, sonra da boşayacağım. Anlayacağın adamı çocuk için kullanacağım. Çünkü mümkün değil ben yapamam, bir adamla ölemem ben.
* Bu sözlerden sonra; aşk artık daha da uzak sanki sana...
- Aşık olmayı isterim ama olmuyor. Hep matematik, mantığımın önüne geçiyor. “Ben bu adamdan hoşlanıyorum” diyorum, sonra “Aşık olup evlensem iki sene sonra sıkılıp boşanacağım” diye vazgeçiyorum.
* Büyük konuşma. Ya sen aşık olursan ama adam seni terk ederse?
- Öyle bir şey olsa boşanmasın diye ömrümü tüketirim. Hatta gebertirim onu.
* O kadar para veriyorsun, psikiyatristin ne diyor bu duruma?
- Terk edilme korkum varmış. “Nasıl olsa bir gerginlik çıkarıp özgürlüğüme dönerim. Boş yere bu üzüntüyü yaşamayayım” diye bir saplantım olduğunu iddia ediyor ki haklı.
* Bir dene, 6 ay sonra kavga edersen de boşverir geçersin.
- Kavgayı da stresi de sevmem, hele ayrılık acısına hiç katlanamam.
* Yahu 5 dakika önce “adamı gebertirim” diyordun, şimdi kavga sevmem diyorsun.
- Beni terk ederse o hırsla her şeyi yaparım. Aslan burcuyum oğlum ben, egom zedelendi mi her şeyi bekle Gupse ablandan...
ANNEM BABAM KENDİNİ AĞACA ZİNCİRLEDİ
* Annenle baban nasıl tipler?
- Annem de babam da inanılmaz çevreci, eylemci, aktivist tipler. Onların Yeşiller Partisi zamanını hatırlıyorum. Entel arkadaş gruplarıyla birlikte kamplar, çadırlar kurup eylemlere giden bir karı kocaydılar.
* Gençliğinde sen de böyleydin herhalde?
- Ne gençliği yahu? Babam çevre avukatı. Benim çocukluğum ağzımda biberonumla Aliağa Termik Santrali’nde kendini ağaçlara zincirleyen anne ve babamı izleyerek geçti.
* Hippilik senin ruhunda da var o zaman...
- Devamlı “Hadi kalk gidip çadır kuralım, dağın başında gitar çalıp ateş yakalım” modunda takılan biriyim. Enstrüman çalamıyorum ama saçları şöyle örgülü, gitar çalan bir kız olmayı çok isterdim. Çingeneleri de çok severim. Hayatı Emir Kusturica ve Tony Gatlif filmleri gibi yaşamaya çalışıyorum.
PARA KONUSUNDA BİRAZ KERİZİM GALİBA
* Diziden ve reklamlardan çuvalla para kazanıyorsun. Nereye gidiyor bu paralar?
- Paranın yönetimi abimde. Menajerliğimi de o yapıyor. Hesaplarımın hepsi kilitli, abimden izin almadan beş kuruş harcayamam.
* Bir bakmışsın hepsini afiyetle yemiş...
- Olur mu öyle şey? O benim canım. Ben biraz salağım. Yakın bir arkadaşım “Şu arabayı beğendim” dese gider hemen alırım. Yemeğe gitsek hesabı ben öderim, tatile gitsek paraları ben veririm. Biraz kerizim galiba.
HIZLI KONUŞ GUPSE, BEYİN KEMİRİCİ OL
* “Gülse’yi çok seviyorum, çok şeker” diyorsun. Bu kadın da insan değil mi, atmaz mı hiç kafasının tası?
- Yok yaa, herkesle dost, herkesle arkadaş, hatta kankadır.
* Kusura bakma ama ben bakınca ürküyorum, çok otoriter bir tipi var.
- Aaa işinde acayip disiplinlidir. O kadar zekice laflar ederek hatalarını sana gösterir ki, otomatikman uyarıldığını anlarsın. Mesela “Bu yaptığın hiç hoş değil” asla demez.
* Hata yaptın diye bir de başını okşamıyor herhalde.
- “Ben bu işe çok emek veriyorum n’olur siz de verin” havası yaratıp, “Ya kuşum bak böyle bir şey olmuş. Niye öyle yaptın ya?” der. Ses tonundan ya da bir bakışından memnun olup olmadığını anlarsın.
* Ona biz “inceden giydirme” diyoruz.
- Ya giydirme falan değil inan... Gülse’nin içini sıkan bir şey varsa kesin söyler, yoksa içinde patlar. O kadar çok çalışıyor ki, insan ona ayıp etmeye çekiniyor zaten. Düşünsene kadın haftanın 5 günü deli gibi senaryo yazıyor, sonra da gelip oynuyor. Bir keresinde “Unuttum galiba, 3 gündür yemek yememiş olabilir miyim?” dediğini bile hatırlarım.
* Nurhayat karakterini senin YouTube videonu izledikten sonra mı yazmış?
- Yok canım, vardı zaten. Rıza ile Deniz’in arasına bir düşmanın girmesi gerekiyordu. Karakterin bütün özelliklerini de yazmış Gülse. Ben okuyunca “Aaa bu benim” dedim. Sonra da bana “Böyle hızlı konuş, beyin kemirici ol” dedi.
* Şimdi sorsam “Gerçek hayatta Nurhayat ile hiç alakam yok” diyeceksin ama karşımda onu görüyorum sanki.
- Mimik olarak benzeşiyor olabiliriz çünkü ben o konuda babama çekmişim. Fazla mimik, el kol kullanarak konuşuyorum, Ama cidden Nurhayat ile hiç alakam yok. İnsanlar da bunu ayırt edemiyorlar, gördükleri yerde “Aa sen de Nurhayat gibi evlenmek istiyor musun?” diye ezikliyorlar beni.
ACI ÇEKERİM DİYE KİMSEYE YATIRIM YAPMIYORUM
* Cansel’le görüşüyor musun hâlâ?
- Yuh, Cansel’i nereden biliyor-sun? Bu sabah mesajlaştık daha, bak tüylerim diken diken oldu. Hoş, hepsini aldırıyorum ama (gülüyor)...
* Yahu niye bu kadar şaşırdın? İlkokuldaki en iyi arkadaşın değil mi Cansel?
- Bir de Pelin vardı. Ben, Cansel, Pelin, üç aslan burcu kızdık. Daha sonra onların kankalığı devam etti, ben ise ayrıldım.
* Neden, şöhreti yakalayınca şımardın mı yoksa?
- Yok be, ortaokuldayken ayrılmak zorunda kaldım. Onun acısını bugün bile yaşarım. Zaten psikiyatristle de bu ara en çok konuştuğum konu bu; “Cansel, Pelin, ben üçümüzdük. Onlar devam etti, niye ben ayrı kaldım?” diye.
* İnsanları kaybetme korkun buradan geliyor olmasın?
- Doktor da öyle dedi. Terk edilme korkumun altında bu varmış. İleride küseriz, acı çekerim diye kimseye yatırım yapmıyormuşum.
ADRENALİNE BAYILIRIM SÜREKLİ KORKU FİLMİ İZLİYORUM
* Don, kozmetik, günlük dışında başka neler giriyor ilgi alanına?
- Ay tam bir İz TV manyağıyım. Bütün gün oturup oradaki belgeselleri izleyebilirim. Gün içinde açıyorum kanalı, hop Karadeniz’deyim, oradan Karaburun, dağları taşları dolaşıyorum. Yani bilgilenmek için değil, geziyormuş gibi hissettiğim için ölüyorum o kanala.
* “Dağa çıkıp mangal yakasım var, biri beni dağa kaldırsın” diye tweet attığında İz TV’den mi ilham almıştın?
- Ne olay oldu bu ya? Bazen Twitter’da kelime oyunu oynayayım, arada bir bel altı espri yapayım derken, tweet’lerin çok insana gittiğini unutuyorum. Öyle yazmışım işte o tweet’i de. Dünden hazırmış millet meğer. “Nereden alalım seni?” falan diye çok esprili cevaplar geldi.
* Gitseydin, heyecanlı olurdu.
- Oldu canım! Adrenaline bayılırım zaten, sırf o yüzden devamlı korku filmi izliyorum. Yahu beni ev kızı sanıyorlar ya, İzzet bir el at allasen, şu imajımı bir değiştirelim...
ÇAPKINLIĞA GEÇ BAŞLADIM
* İlk öpücük ilkokul yıllarında gerçekleşmiş sanırım.
- İlkokul değil üniversiteydi canım, çapkınlığa geç başladım ben.
* Üniversiteye kadar eline erkek eli değmedi mi yani?
- Yok ama kendime aşık edip bıraktığım erkek çok oldu. Egosu yüksek, çok güzel bir kızdım. Dokunmadan aşık ediyordum. Belime kadar sapsarı saçlarım, güzel de vücudum vardı. Çıtırım tabii. “Niye bir taneyle yetineyim, hepsi bana aşık olsun, hiçbiri beni elleyemesin” kafasındaydım.
* O sarışın ‘cadde kızı’, nasıl Cihangir’in bohem Gupse’si oluverdi?
- Abim yüzünden. O hep bana “Sen çok boş yaşıyorsun, ne bu böyle devamlı alışverişler, gece alemleri?” falan diyordu. Ben alışverişten eve geliyordum, bakıyordum bu kitap okuyor, klasik müzik dinliyor. Derken ben de asimile oldum.
* Pişman mısın peki?
- Yok canım, iyi ki değişmişim. Yoksa şimdi beni kokoş kokoş magazin sayfalarında görürdünüz. Tek başarısı çocuk yapmak olan kadınlar gibi.
ESKİDEN ÇORABIM BİLE MARKA OLMAK ZORUNDAYDI
* “Sarı saçlarımdan ben suçluydum, Bağdat Caddesi artık yüzümü göremez” mi diyorsun?
- Ne münasebet canım? Her yere gider, her gittiğim yerin de tadını çıkarırım ama artık hiçbirini belirli bir tipe bağlı kalarak yapmam. Eskiden çorabım bile marka olmak zorundaydı. Ortama uyum sağlayayım diye bir arkadaşım ne giyiyorsa illa ben de ondan giyerdim.
* Şimdi yok mu marka takıntın?
- Artık her yerden giyiniyorum vallahi. Ama insanları giydiklerine ya da arabalarına göre değil de sohbetleriyle değerlendiriyorum.
YAPILI, MÜMKÜNSE DÖŞÜ KILLI ERKEK OLSUN
* Abinle hâlâ aynı evde mi yaşıyorsunuz?
- Yok, o evlendi.
* Tüh ben de “Beğendiğin biri olursa eve götürmek zor olmuyor mu?” diye soracaktım.
- O konuda rahat ol. Abimle biz arkadaş gibiyizdir. Aynı evde yaşarken bile birbirimizin özeline çok saygılıydık.
* Takıntılı bir tip misin? Aslında sormama gerek bile yok sanırım.
- Hem de nasıl. Birinin masasında günlük göreyim, hemen açar okurum. Ama sevgilimin günlüğüyse iş değişir. Onunkini okumam, kendimi mutsuz olabilme ihtimalinden korurum.
* Senden günlüklerimizi saklamamız gerek demek ki.
- Ah sırf günlük olsa iyi. Mesela ben şimdi senin evine gelsem, girer donlarını monlarını her şeyini karıştırırım. Banyonda ne kadar kozmetik varsa elden geçiririm, hatta küvetteki şampuanın nasıl koktuğuna bile bakarım.
* Nasıl erkeklerden hoşlanıyorsun? Önce donuna mı bakarsın?
- Ay bayılırım. Yapılı erkek severim; benden iri, geniş omuzlu olsun, hatta mümkünse döşü kıllı olsun. Öyle metroseksüelleri falan pek sevmem, erkek dediğin erkek gibi olmalı.