Güncelleme Tarihi:
1962 yılında 20'li yaşlarındayken tanıştı onlar. Birlik Tiyatrosunda amatör olarak başladıkları tiyatro ve daha sonra sinema ve televizyonda yarattıkları tiplemeler ve esprilerle bir döneme damgalarını vurdular.
‘‘Zeki ile Metin ayrıldı’’ dediklerinde kimse inanmadı. Türk milletinin kalbindeki tahta ikisi birden oturmuştu ve bu milletten izin almadan oradan inemezlerdi. Zeki Alasya-Metin Akpınar'ın Türk halkı tarafından veto edilen ayrılığı, geçtiğimiz günlerde bitti. 1962 yılında biraraya gelen ikili şimdi yeniden halkın yüreğindeki ‘‘iki kişilik’’ tahtlarına oturuyorlar.
-Bir araya geleceğinizi tahmin ediyor muydunuz?
Zeki- Kısa bir süre önce yaptığım bir röportajda ‘‘Biz yine biraraya geliriz’’ demiştim. Üzülerek söylüyorum ki Metin, yine aynı tarihlerde yapılan röportajında ‘‘Yakın bir tarihe kadar biraraya gelmeyeceğiz’’ dedi. Netekim benim dediğim çıktı.
Metin- Zeki, senin her dediğin çıksaydı biz mahvolmuştuk biliyor musun?
ZEKİ, MAYMUN İŞTAHLI
-Bize Zeki Alasya'yı nasıl anlatırsınız?
Metin- Vallahi Zeki, her şeyden önce ismi gibi zekidir. Kafası büyüktür ama içi de doludur. Birçok konuda bilgi sahibi, söyleyecek bir şeyleri olan biridir. Çok okur ve bilgi birikimi de oldukça iyidir.
-Dostunuzun size göre hiç olumsuz yanı yok mudur?
Metin- Ben burçlara pek inanmam ama Zeki, Koç burcunun hemen hemen bütün özelliklerini taşır. Biraz maymun iştahlıdır mesela. Bir şeye başladığı zaman ıcığını cıcığını öğrenir. Hepsine birden sahip olmak ister. Bir akvaryum beğenir. Önce minik bir akvaryum alır. Sonra bir bakmışsınız ev akvaryum olmuş ve kimsede olmayan balıklar onda vardır. Bunların hepsi elbette güzel ama balıkların sonu faciadır, ya susuzluktan ölürler ya kızartılarak.
METİN FAZLA TUTUMLU
-Daha başka?
Metin- Araba merakı sonsuzdur Zeki'nin. Bir dönem yedi tane arabası vardı. Bütün bunları yaparken beni de yakar. Bana da getirir araba, bana da getirir akvaryum. O tarafı biraz olumsuzdur. Olumlu gibi görünür ama bu da bir anda olumsuz sonuç verir. Çünkü her şeyi en iyi şekilde yapmaya soyunur. ‘‘Pera Palas'ı alalım mı?’’ desem, alır. Sonra halleder onu ama o, yine de alır.
-Bize Metin Akpınar'ı nasıl anlatırsınız?
Zeki- Metin Akpınar Cumhuriyet döneminin en iyi oyuncularından biridir ve benim ikili olarak bize verdiğim önemde başta gelen öge de budur. Çünkü bu kadar büyük bir oyuncuyla birlikte olabilmek başlı başına bir keyiftir. Metin, oldukça disiplinlidir. Çok duygusal olmasına rağmen duygularını her zaman mantığıyla perdelemesini ve yönlendirmesini bilmiştir. Bu açıdan bakıldığında biraz katı biraz insafsız biraz duygusuz gibi suçlamalara uğramıştır. Oysa bana göre dünyada onu en iyi tanıyan insanlardan biri olarak fevkalade duygulu ve duyarlı bir insandır derim.
-Olumsuz yanları?
Zeki- Metin fazla tutumludur. Tabii egoisttir de. Kendi açısından çok iyi olmakla beraber, onu çok seven yakın çevresi açısından, olumsuz yönü bu.
BERABERLİĞİN ZAMKI
-Peki, sizi birleştiren noktalar neler?
Metin- Her şeyden önce her ikimiz de düşünen beyinlere sahibiz. Yani bilgi aldığı zaman onu kendi potasında eritip, bunu hem kendi yararına hem de toplum yararına kullanmaya çalışan insanlarız. Bu bizim genetik şifremizde var galiba. Babalarımız da öyleydi. Bir başka birleştiğimiz ve belki de en önemli nokta her ikimizin de bunu sanat yolu ile yapmayı seçmemizdir.
-Birbirinize karşı olan yönleriniz?
Metin- Bu karşıtlıklar, Zeki ile Metin'in beraberliklerinin zamkıdır, tutkalıdır. Mesela ben Klasik Türk Musikisi'ni severim; Zeki Klasik Batı Müziği'ni sever. Giderek birbirimizi etkilemişizdir ama önce bu ayrılık kesindi. Ben Galatasaraylıyım; o Fenerbahçeli. Ben biraz daha sol tandanslıyımdır. Zeki daha ortayı Tony Blair yokken yakalamış bir adamdır. Ben giyime kuşama biraz daha fazla önem veren bir insanım. Zeki pek aldırmaz. Yemekle arası oldukça iyidir. Şişe kapağı, plastik ne bulursa yer.
-Farklılıklarınız?
Zeki- Birimiz aşırı cömertizdir. Birimiz aşırı tutumludur.
Metin mesela kişisel kararlarında disiplinli, ben daha dağınık, doğal ve rahatımdır. Ama bu ayrılıklar çok önemli değil. Bizim bilmemizin ötesinde kamuoyunun bilmesi ve algılaması gereken ayrılıklarımız değil; birlikte doğruyu aramamız ve bunu söylememizdir. Şunu da söylemeliyim ki, sanıldığının aksine Metin ile ben bir elmanın iki yarısı gibi birbirine benzeyen insanlar değiliz. Böyle olmanın ötesinde de yüz seksen derece birbirinden farklı beğenilere, yaşam biçimlerine sahibiz. Yani yapı olarak da çok farklıyız. Biz aslında çok ayrı iki insanız ve belki de 38 yıldır bu beraberliğin sürmesinin en önemli nedeni de bu farklılık.
-Dostluğunuzun dayandığı temel ne sizce?
Zeki- Bu dostluk öncelikle akılcılığa dayanan ve sevginin de beslediği bir dostluktur. Akılcılığımızda gedikler verildiği için geçen 1.5 yıl içinde ciddi zedelenmeler oldu. Sebebi ne olursa olsun dış etkenler etkilememeliydi. Ama etkiledi. Metin'in dediği gibi ikimizin de silkinip, kendimize dönmemiz, kendimizi sorgulamamız ve gerekliyse dostluğumuzun artarak sürdürülmesi gerektiğini düşünüyorum. ‘‘Güle güle’’ filmi de inşallah bu olayın miladı olacak bizim açımızdan.
Metin- Bizim dostluğumuz 7.4 şiddetindeki depreme dayanır.
İDARE ETMELİ
-Nasıl korudunuz bu dostluğu, 38 yıl boyunca?
Metin- Akılcı olmanın yanında özveride de bulunmak gerekiyor. Demokrat olmak da önemli, bir dostluğun devam edebilmesi için. Bunlar olmadığı zaman da adı gücenmekten, dargınlıktan kızgınlığa, öfkeye kadar giden bir süreç yaşanır. Bunlara özen gösterilmezse olmaz. Biz dostluğumuzu uzun yıllar böyle koruduk. Her insanın zayıf anı olabilir ve kim zayıf durumdaysa öbürü onu idare etmeli. O yüzden Zeki ile Metin 38 yıldır beraberler.
KAN DÖKMEYELİM
-Sizi yeniden biraraya getiren proje hakkında ne söyleyeceksiniz?
Zeki- Bu filmden çok önemli şeyler bekliyorum. Kişisel beklentim çok önemli değil. Birlikte yapacağımız ve ortaya koyacağımız eser adına çok önemli şeyler bekliyorum. Bu, bir dünya filminin başarısı karşısında beklenebilecek şeylerin tümünü kapsıyor. Yani Cannes'sa Kan, Oscar'sa Oskar...
Metin- Zeki, alacaksak Oscar'ı alalım, kan dökmeyelim.
Dostluklarının 38 yıl sürmesini şöyle açıklıyorlar: ‘‘Biz bir elmanın iki yarısı değiliz. Dargınlıktan kızgınlığa, öfkeye kadar giden bir süreç yaşanır dostlukta. Bunlara özen gösterilmezse olmaz. Biz dostluğumuzu uzun yıllar böyle koruduk. Bizim dostluğumuz 7.4 şiddetindeki depreme bile dayanır. Biz bu dostluğu inşa ederken malzemeden çalmadık’’
Zeki, önce minik bir akvaryum alır. Sonra bir bakmışsınız ev akvaryum olmuş ve kimsede olmayan balıklar onda vardır. Balıkların sonu faciadır, ya susuzluktan ölürler ya kızartılırlar.
Metin, fazla tutumludur. Kendi açısından çok iyi olmakla beraber, onu çok seven yakın çevresi açısından, olumsuz yönü bu.