Böylece İstanbul’da yaşayan çiçekçi bir aileye dönüşürler. Dört kuşaktır çiçekçiliği sürdürüyorlar. İşte bu yüzden çiçekçilik sadece meslek değil, aile yadigarı; korunması gereken bir miras onlar için. Şu sıralar üçüncü kuşaktan dördüncü kuşağa geçiş yaşanıyor.
İstavro Sabuncakis’in Girit’te sabun fabrikası vardır. Ailesini de yanına alıp Ege Denizi’ndeki Midilli Adası’na göçer, ancak burada işler pek iyi gitmez. 1870’te 500 Osmanlı altını verdiği 13 yaşındaki oğlu İstirati’yi farklı bir iş bulması için İstanbul’a yollar. İstirati, ailenin İstanbul’da yaşayan ve çiçekçilik yapan ilk üyesi olur.
İstirati Sabuncakis, soyadını taşıyan çiçekçi dükkanını açtığında, yıl 1874’tür. Yarattığı çiçekçi markasının 21. yüzyıla kadar yaşayacağını, hatta Türkiye’nin en eski sekizinci şirketine dönüşeceğini düşünecek kadar ileri görüşlü müydü bilinmez. Ancak, 5 Haziran 1870’de üç bine yakın binayı kül eden büyük yangından sonra yeniden yapılanan Pera’da yani Beyoğlu’nda çiçekçiye ihtiyaç olduğunu görür. O dönem Pera’da doğal çiçek üretip satan iki dükkan vardır: Doulat ve ortağıyla Hristo Topus’un çiçekçisi. Onların yanında çalışarak işi öğrendikten sonra o zamanki adıyla Hamalbaşı Serkis, yani bugünkü Eczacıbaşı Sokağı 12 numarada kendi dükkanını açar.
SERALAR FRANSA’DAN
İstirati kısa süre sonra, o zamanların Tatavla çayırlarından bir arazi alır. Çiçekleri burada kurduğu sera ve bahçelerde yetiştirmeye başlar. Bugün otomobillerin sığmadığı Dolapdere Caddesi’nden o yıllarda dere akmaktadır. Çevre halkı hayvanlarını suya getirdikleri için gübresi de boldur.
İstanbul’da çiçeklik, 1850’den sonra gelişir. Bu tarihten önce sadece saray, elçilikler ve gayrimüslim evlerinde kullanılır. Çiçek kız istemek gibi önemli bir amaç için alınacaksa, İstanbul dışındakiler bile Sabuncakis’e gelir.
1890’a doğru, Beyoğlu’ndaki Aynalı Pasaj’da şube açar İstirati. Daha sonra ise Pera’daki 366 ve 304 numaralı dükkanları alıp, Lorando Çıkmazı’nın başındaki dükkanları da kiralar. İstanbul’un seraları en büyük çiçekçisidir artık. Sakız Adası’ndan bahçıvanlar, Fransa’dan seralar getirtir.
Sabuncakis çiçekçisi artık profesörlerin, aydınların uğrak yeridir. Zaman zaman bir araya gelir, derin sohbetler yaparlar. Bu toplantılardan sonra İstirati Sabuncakis’in finanse ettiği, Fener Lisesi’nden bir fizik öğretmeninin hazırladığı bu "Bahçe Gözlemi" adlı kitap 1900’de Fransızca, Türkçe ve Rumca yayımlanır. İçinde hangi mevsimde hangi çiçeklerin yetiştirileceği ve bakım önerileri vardır. Aynı grup, çiçekçilik üzerine ayrıca 1911-1916 arasında Gülizar adlı bir aylık dergi yayımlar.
Midilli’deki işlerini sürdüren İstavro, 1908’deki ölümünden önce İstanbul’daki oğlunun yanına gelip, gider. İstirati evlenir, beşi erkek 11 çocuğu olur. Oğullarının tümü baba mesleğini dener, sadece Yorgi ve Konstantin muvaffak olur. Liseden sonra babalarının yanında çalışan iki kardeş 1932’de onun vefatından sonra yalnız devam ederler yollarına.
ANKARA AİLEYİ BÖLDÜ
Sabuncakis’in işleri, Cumhuriyet’ten sonra da yolunda gider. 1932’de Ankara yakınlarındaki Çubuk Barajı’nın yeşillendirme ihalesini almaları, yeni bir dönemin kapısını açacaktır. Yorgi Sabuncakis bu işin parasını tahsil etmek için gittiği Ankara’dan bir dükkan sahibi olarak dönmüştür. Ailenin hayattaki en yaşlı üyesi, İstirati’nin torunu, Yorgi’nin oğlu İstirati Sabuncakis (77), şöyle anlatıyor bu olayın ailede yarattığı etkiyi:
"
Atatürk, zamanın valisi Nevzat Tandoğan’a talimat verdi. Yorgaki’yi alıp Ulus’a getir, dedi. Ulus’taki Millet Parkı’nın ön tarafına dükkanlar yapılıyordu. O zamanki en lüks dükkanlar. Orada bizim de bir şubemiz açıldı. Bu, bizim ailede bir bomba tesiri yaptı. ’İstanbul’da işyerleri bitti mi ki Ankara’ya dükkan açılıyor’, dendi. Bu, Atatürk’ün teşvik ettiği bir şeydi ve biz pişman değiliz."
Bu arada ailenin Vali Tandoğan’la dostluğu ilerler. Yorgi Sabuncakis’in vasiyeti üzerine, Tandoğan’ın mezarına ölüm yıldönümünde hálá Sabuncakis’ten çiçek gider. İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile TBMM’nin ilk milletvekillerinden Şükrü Kaya, Ankara’daki dükkanın önemli müşterilerindendir.
Başkentteki dükkan, iki kardeşin işbölümü yapmasını gerektirir. İlk formüle göre iki ayda bir dönüşümlü çalışacaklar, biri Ankara’dayken diğeri İstanbul’un başında olacaktır. Ancak bir yıl sonra Konstantin’in nişanlısı "Ben Ankara’ya gitmem" deyince, kardeşler malları satıp paylaşır.
Yeni düzende Yorgi, Ankara’daki, Konstantin ise İstanbul’daki dükkanın başındadır. 1940’a doğru Yorgi, Beyoğlu’nda da bir dükkan açmaya karar verir. Kardeşlerin ilişkileri kopma noktasına gelir. Torun İstirati Sabuncakis, o günleri çok net hatırlıyor: "Amcam küplere biniyor, bu Yorgi aileyi dağıtıyor, beni iflas ettirecek diye. Çünkü onun da dükkanı Beyoğlu’nda. O nedenle faturalarında Eski Sabuncakis adını kullandı."
Yorgi, Beyoğlu’na dükkan açtığında dört çocuğu vardır: İstavro, İstirati, Virginia ve Maria. Şu anda ailenin hayattaki en yaşlı üyesi İstirati Sabuncakis 1929’da, Kurtuluş’u kavuran büyük yangının çıktığı gün doğar. 100’e yakın eve zarar veren bu yangın, Sabuncakisler’in evini teğet geçmiştir.
İstirati ve ağabeyi İstavro’nun ortaokul çağları, babalarının iki ayrı şehirdeki işlerinin yoğun dönemine denk gelir. Babaları aile mesleğini sürdürmelerini istediği için, hafta sonları dönüşümlü olarak İstanbul’daki dükkana bakarlar. İstirati Sabuncakis, babasının muhalefetine rağmen üniversiteye başlasa da, işlerin yoğunluğu nedeniyle öğrenimini tamamlayamaz: "11 yaşından itibaren iki haftada bir dükkandaydım. Abimin tersine, çok iyi bir talebeydim. Zoğrafyon Lisesi son sınıfındayken zatürree oldum. Yine de mezun oldum. İnşaat mühendisliği okumak istiyordum. İlk dönem başaramadım, ikinci dönem sınav sonucunda hata oldu. İtiraz etmek istediğimde, babam alçaltıcı bir tavırla tepki verdi. Yine de Ankara’ya gidip, itiraz ettik. Haklı bulundum. Hoca yanlış yapar mı yapmaz mı gör, demek için babama gittim. 1949 Kasımı’ydı. İktisat Fakültesi’ne kaydımı yaptırdığımı söyledim. Mosmor kesildi. Kaç sene daha çalışabilirim ki, dedi..." Yine de Yorgi Sabuncakis 1977’de vefat edene kadar işinin başında kalacaktır.
6-7 EYLÜL’DEKİ TALAN
Yorgi Sabuncakis 1955’te Beyoğlu’nda, bugünkü Çetinkaya Mağazaları’nın yerini satın alır. Tadilat sürecinde ailedeki kuşak çatışması artar. İstirati, dekorasyonu Viyana Teknik Üniversitesi mezunu bir arkadaşına yaptırmak ister. Talep edilen ücrete kızan babası, arkadaşını dükkandan kovar. Dekorasyonu kendi tamamlar. 1955 Haziranı’nda açılan dükkan, üç ay sonra, 6-7 Eylül olaylarında talan edilir.
"Bazıları bıraktı gitti dükkanını. Biz kalanlar arasındaydık" diyen Sabuncakis, bir süre sonra babası ve ağabeyinden ayrılır. Ortak bulur, kendi işini kurar. 1961’de Kadıköy, 1966’da Bakırköy, 1971’de Şişli, 1973’te Yeşilköy, 1974’te Caddebostan, 1981’de Göztepe semtlerindeki şubeler açılır.
1977’de Atina gezisi sırasında kalp krizi geçiren amcası Konstantin Sabuncakis vefat eder. İstirati Sabuncakis ise evlenmiş, Evi ve Anna adında iki kızı olmuştur. Çiçekle uğraşmalarına karşın, çiftin evine sadece özel günlerde çiçek girer. 1990’da eşini
trafik kazasında kaybeder, bir süre sonra ikinci evliliğini yapar.
Torun İstirati’nin çocukluk yıllarında Türkiye’de en yaygın çiçekler karanfil ve laledir, gül çok azdır. Bu nedenle Fransa ve İtalya’dan farklı çiçekler getirtir. 1975’te lilyum yetiştirmeye başlar. 1976’da, dünya çapında çiçek organizasyonu kuruluşlardan Interflora’ya katılır. Türkiye’deki ayağı Interflora Derneği’ni kurar. 2000’de ise Teleflor’u getirerek, organizasyonun Türkiye temsilcisi olur.
Sabuncakis’in 1988’de Antalya’da kurduğu Ritmo AŞ serada bitki üretimi yapıyor. Şirketin yıllık fidan ihracatı cirosu 1.2 milyon dolar. Bugün biri Ankara’da, diğerleri İstanbul’un farklı semtlerinde Sabuncakis adında 12 çiçekçi dükkanı var. Bunlardan sadece İstanbul Şişli ve Ankara’dakiler Sabuncakis ailesine ait. Geri kalanlar, İstirati Sabuncakis’in yanında çalışmış kişilerce işletiliyor. Sabuncakisler’e ait iki dükkanda yılda 8-9 ton kesme çiçek, aynı miktarda saksılı çiçek satılıyor. "Dedelerim ve babam Türkiye’de çiçekçilik konusunda okul olmuş, birçok çiçekçi onların yanında yetişmiş" diyor kızı Evi Sabuncakis. Ailenin çiçekçilik geleneği Atina’da da Evi’nin kuzenleri Oresti ve Yorgi tarafından yaşatılıyor.
Sabuncakis, zamanında babasıyla yaşadığı kuşak çatışmasını, bugün kızı Evi’yle (47) yaşıyor. Evi dükkanları daha modern görünüme kavuşturmak, isim hakkı verecek sistemi oturtmak isterken babası, "Benim bir yoğurt yiyişim var. Değişiklikler yapmak çok dikkat ister" diyor. 1980’de İstanbul’daki Robert Kolej’den mezun olduktan sonra Atina’da ziraat mühendisliği öğrenimi gören Evi, işleri devralmak ve şirketi kurumsallaştırmak üzere birkaç ay önce Türkiye’ye döndü.
"Bu iş haşhaş gibidir. Kana girer, çıkaramazsın" diyen Evi Sabuncakis, aile geleneğini sürdürmenin bir görev olduğunu söylüyor.
EVİ SABUNCAKİSOrtağının eşi babama isyan etti
Babam çok erken kalkar. Ortaklarını da her zaman çok erken saatte uyandırırdı. Bir problem oldu mu sabahın 5’inde, 6’sında telefon ederdi. Bir gün, sabahın erken saatinde arayınca ortaklardan birinin hanımı patlamış, "Bizi rüyanızda mı görüyorsunuz beyefendi," demiş.