Güncelleme Tarihi:
HER ÇARŞAMBA MAKSİM
Gazinolar açıldı, kapandı, süpermarket oldu derken işte yine Kadınlar Matinesi’ndeyiz... Ayakta kalmayı başaran tek gazino olan Maksim, her çarşamba geleneksel Kadınlar Matinesi'ni düzenliyor. Kadın kadına eğlencenin tadını bilenler, tam kadro, tam servis matineye akın akın gidiyor.
ÇOCUKSUZ OLMAZ
Çocuğun ne işi var gazinoda demeyin. Bir: Annesi onu nereye bırakacak. İki: Böylesine zengin bir hayat deneyimini bir daha nerede kazanacak. Alabildiğine özgür, neşeli rengarenk kadınlar; 50'li yıllardan kalma gibi görünen şatafatlı bir dekorasyon ve her zamankinden daha cana yakın assolistler. Ve tüm bu hayhuy içinde tadına doyum olmayan iki sandalyenin üzerinde çekilen öğle uykuları...
GÖZDE ERKEK SANATÇILAR
Kadınlar Matinesi geleneği tam 39 yıldır sürüyor. Eskiden piknik havasında geçen, şimdi daha kurallara tabi olan matinede değişmeyen tek şey eğlenmek. Yine sanatçılarla yakın temas kuruluyor, yine sahneye çıkılıp göbek atılıyor. Kadınlar Matinesi'nde havaya ilk girenler genç kızlar. İbrahim Tatlıses sahneye çıkar çıkmaz birkaçı yerinden fırlıyor. Kimi İbo'suna sarılmak için kimi de ne kadar iyi göbek attığını cümle aleme göstermek için. Sonra yavaş yavaş orta yaşlılar kalkıyor.Bu günlerde programa çıkan İbrahim Tatlıses kadınların yakın markajında. Ama en az onun kadar ilgi gören başka bir erkek var: Mehmet Ali Erbil. Bütün aile fotoğraf albümlerine girdi bile...
VUR PATLASIN
Var mı kadın kadına eğlenmek gibisi? Artık eskisi gibi evden dolmalar, kuru köfteler, haşlanmış yumurtalar getirilmiyor belki ama göbekler en alasından atılıyor, kalçalar en güzelinden kıvırtılıyor, omuzlar en hızlısından sallanıyor. Yırtmaç açılmış, memeler görünmüş kime gam, nasıl olsa kadın kadınayız...
Kadınlar Matinesi 39 yaşında
Bir zamanlar yasaklanmaya çalışılan gazino eğlencesi yine moda...
‘‘Salonu dolduran yüzlerce kadın hep birlikte müziğe tempo tutuyor. Masaların üstünde tabaklar ve dizi dizi su şişeleri. Tabakların içi yemeğin üstüne yenen kabak çekirdeğinin kabuklarıyla tepeleme dolu. Masaların arasında çocuklar koşturuyor, bazıları da yanyana getirilen iki iskemleden oluşan yataklarında uslu uslu uyuyor.’’ Muhabir Ayşe Çakıcı, 1982 yılında böyle nakletmiş gazetesi Milliyet'e Kadınlar Matinesi’ni. Artık böyle olmuyor. Şimdi önce kuaföre gidiliyor, saçlar başlar yaptırılıyor, en şık kıyafetler giyiliyor ve şık şıkırdım onbeş milyon lira ödeyip fiks mönü alınıyor. Öyle kabak çekirdeği, termosta çay falan yok.
Maksim Gazinosu’nun 40 yıllık müdürü Abdullah Akbulut ‘‘Şimdikilerle mukayese götürmez’’ diyor eski Kadınlar Matineleri için. ‘‘Yanlış hatırlamıyorsam 60'larda, Kazablanka Gazinosu'nda başladık ilk Kadınlar Matinesi'ne. O kadar ilgi gördü ki her hafta izdiham yaşanıyordu. O zamanlar yemek servisi yapılmadığı için masalar kalkardı matinede. Sinema gibi dizi dizi sandalyeler olurdu. Evlerinden getirdiklerini yerlerdi. Ama doğruyu söylemek gerekirse tam bir rezalet olurdu. Güzelim halıların üzerinde yumurta ezikleri, dolma artıkları... Neler yapılmazdı ki. Sonra hiç olmazsa masa koyalım da yerler temiz kalsın dedik. Değişen bir şey olduğunu söyleyemem. Salon, savaş alanı gibi olurdu kadınlar gittikten sonra.’’
BÜLENT ERSOY'DAN TAVIR
Hatta söylenene göre Bülent Ersoy bir gün, Caddebostan Maksim'de Kadınlar Matinesi'ne çıkıp bu yumurta, dolma rezaletini görünce dayanamayıp bir rezalet de kendisi çıkarmış. ‘‘Utanmıyor musunuz bu manzaradan ey Türk anaları! Tuuuu! Yazıklar olsun, çöplük olmuş burası ayol!’’ diye bir alay laf ettikten sonra sahneyi terketmiş. Bir daha da Kadınlar Matinesi'ne çıkmamış.
Abdullah Bey'in sıtkı pek sıyrılmış Kadınlar Matineleri'nden, ama gazino patronları ısrarla devam etmiş. ‘‘Ee tabii’’ diyor Abdullah Bey ‘‘Kessek, kadınları boykot ediyormuşuz gibi olur. Hiç olmazsa deşarj oluyorlar diye katlandık. Sahnedeki sanatçı da daha rahat oluyor. Artık fiks mönü olduğu için çok daha nezih bir ortam var. Eskisi gibi değil.’’
Şimdiki Kadınlar Matinesi'nde yemek faslı değişse de eğlence tam gaz gidiyor. Havaya ilk girenler genç kızlar. İbrahim Tatlıses sahneye çıkar çıkmaz birkaçı yerinden fırlıyor. Kimi İbo'suna sarılmak için kimi de ne kadar iyi göbek attığını cümle aleme göstermek için. Sonra yavaş yavaş orta yaşlılar kalkıyor. Ama onlar yerlerinde kalıyor. En fazla kendi masaları etrafında dönüyorlar. Yaşlılar ise kafalarını sağa sola hafif hafif sallamakla yetiniyor.
40 yılık gazino müdürü Abdullah Bey'in bir türlü anlamadığı şey, normal hayatlarında ağırbaşlı, içine kapanık olan Türk kadınları nasıl oluyor da Kadınlar Matinesi'ne gelince bu kadar dağıtabiliyor. Halbuki bilmiyor ki, o ağırbaşlı olmaya mecbur edilen Türk kadınları için herşeyin mübah olduğu tek yer Kadınlar Matinesidir. ‘‘Annem çok tutucu bir kadındı. Ama ben annemin bana ‘dur, otur, oynama!' dediğini hiç hatırlamıyorum Kadınlar Matinesi'nde. Hiç kimsenin de annesi bir laf etmezdi. Kimse kimseye karışmazdı. Beş saat hiç durmadan oynardık. Oramız buramız açılmış onu da umursamazdık’’ diyor bir zamanların gedikli Kadınlar Matinesi müdavimi Ayla Sercen.
Tabii bu herşeyin mübah olma durumu neşeye yansıdığı gibi öfkeye de yansıyordu. ‘‘Hayatımda bir daha hiç öyle güzel kavgalar görmedim. O neydi öyle! Bir sandalye uğruna saç saça, baş başa, çığlıklar ata ata edilen kavgalar. Film gibi.’’ Çocukluğunda annesi ile beraber Kadınlar Matinesi’ne giden ve şimdi 32 yaşında olan -adı bizde saklı- bir genç adam işte aynen böyle anlatıyor Kadınlar Matinesi'nden aklında kalanları.
YER KAPMA YARIŞI
Şahitlerden öğrendiğimiz kadarıyla, bu yer davaları çok mühim bir yer tutuyor Kadınlar Matinesi tarihinde. Bir gün önceden, eyleme çıkacak gizli bir örgüt ciddiyetinde kararlar veriliyor: ‘‘Anne sen sabahın 08.00'inde gidip yer tutacaksın. Büyük kızın Aysel, zeytinyağlı dolmayı yapacak. Ortanca kızın kuru köfte, küçük kızın da haşlanmış yumurtaların yapımını üstlenecek. Meşrubat gazinodan alınacak!’’
Gerçekten de ertesi sabah, en sabırlı onlar oldukları için herhalde, anneler, ellerinde örgüleri, tığ işleriyle ve yemeğin bir bölümüyle gazinonun kapısına dayanıyor, bir şekilde içeri sızmayı başarıyor ve en önde yer tutuyor. Yuvasını koruyan dişi kuşlar gibi kahramanca masa ve sandalyelerini koruyor. Ailenin diğer fertleri 12.00 gibi sökün ediyorlar. Bu arada başka bir dişi kuş masa ve sandalyelere dadandıysa, kıyamet kopuyor ve ailenin diğer dişilerinin katılımıyla küçük çaplı bir arbede yaşanıyor. Nihayetinde fasıl heyeti imdada yetişiyor ve herkes bulduğu yere çöküp mevzuuya katılıyor.
En büyük meselelerden biri de çişi gelmiş çocuk! Şimdi zor zahmet önlerden yer kapılmış, bir itiş kakıştır gidiyor, tuvalete gitmek mesele, dönmekse mümkün değil. Eğer çocuğumuz erkekse çözüm kolay. Hemen bir su şişesi bulunuyor, masa altına giriliyor ve ohhh! Operasyon tamamlanıyor.
PAZAR AİLE MATİNESİ
O zamanların diğer gazino halk günü alternatifi, Pazar Aile Matinesi'ymiş. ‘‘Oynamayı çok sevenler bu karılı kocalı gidilen Aile Matineleri'ni tercih etmezdi. Çünkü Aile Matineleri'nde ciddi olurduk. Yine evden getirirdik yemeğimizi ama kalkıp oynamak yoktu. Erkeklerin bakışları altında nasıl oynanacak zaten. Herkesin türlü türlü fikirleri var. Anlıyorsun di mi kızım...’’ Anlamaz olur muyum Nermin Teyze...
Bir de tabii sahnedeki özellikle erkek şarkıcıyla yakın temas durumu var. Şimdi kıskanç kocanın yanında nasıl gidip atlayacaksın adamın üzerine? ‘‘O zamanlarda da şarkıcıya çiçek verme, öpme, mendil verme gibi şeyler yapılırdı. O itiş kakışta bayağı hasar gören şarkıcılar vardı’’ diye anlatıyor eskiler. Bu da tabii Kadınlar Matinesi'ni cazip kılan başka bir ilginç durum. Bu sevgi gösterilerinin ifrata kaçtığı zamanlar da olmuyor değil. 1995 yılında İzmir'de sahneye çıkan Mahsun Kırmızıgül'ün üstüne atlayan bir kadın adamcağızın pantolonunu indirmeye çalışmıştı. Pantolon inince ne olacaksa...
Tabii her kadınlar grubunun favori gazinosu başka. Kimi Lunapark diyor. ‘‘Çok itiş kakış olurdu ama çok da güzel eğlenirdik.’’ Kimisi ise ‘‘Çakıl'dan başkasına gidilemezdi’’ diyor. Ancak kimse giriş ücretini hatırlamıyor. ‘‘Çok bir şey değildi. 1965-67 yıllarında sinema 2,5 liraydı, onu iyi biliyorum, matine de olsa olsa 5-10 lira bir şeydi yanlış hatırlamıyorsam’’ diyor Ayla Teyze.
Velhasıl kelam 39 yıllık geçmişi olan Kadınlar Matinesi her daim eğlenceli olmuş, anlaşılan olmaya da devam edecek...
Yasaktan döndü
Arşiv kayıtlarına göre ilk Kadınlar Matinesi'ni ses sanatçısı Sevim Çağlayan 1960 yılında başlatmış. Kocasının ‘‘Akşamları programa pek hanımlar gelmiyor, sen sadece kadınlar için ayrı bir program yapsan’’ tavsiyesi üzerine çalıştığı gazinonun müdürüne Kadınlar Matinesi'ni teklif etmiş. Müdür derhal kabul etmiş ve hemen hazırlıklara başlanmış. ‘‘Sabah gazinonun önüne bir geldik ki kapının önü ana baba günü. Bu ilgi her hafta aynı şekilde sürüyordu. Fakat zamanın emniyet müdürü 'Böyle harem-selamlık gibi ayrım olur mu?' diyerek programı kesmemizi istedi.
Ancak yasal yollardan haklı olduğumuzu kanıtladığımız için ara vermeden Kadınlar Matinesi'ne devam ettik’’ diyor Sevim Hanım o günler için.
Sanat Güneşi Matinesi
Zeki Müren, tahmin edileceği gibi Kadınlar Matineleri'nin en gözde sarkıcısıydı. Hatta öyle denilebilir ki Kadınlar Matinesi’ni toplumsal bir fenomen haline Zeki Müren getirdi. Anlatılanlara göre hafif iç gıcıklayıcı bir dilde kadınlar için inanılmaz bir şov yapardı. ‘‘Benim sevgili kuşlarım! Sizler benim kalbimin en derinliklerindeki müstesna çiçeklersiniz’’ diyerek kadınları kendinden geçirirdi. Uzun süre sahnede kalır, neredeyse tek tek kadınlarla ilgilenir ve onlara inanılmaz iltifatlar yağdırırdı. ‘‘Zeki Müren'in çıktığı matinelere eğlenmek için gitmezdik. Aman bize bir baksın, aman bize güzel bir söz söylesin diye giderdik. Her zamankinden daha süslenir, daha güzel giyinirdik. Her mevkiden, her kültürden kadın gelirdi...’’ diye anlatıyor gidenler.