Oluşturulma Tarihi: Mayıs 30, 2004 00:00
Bir tek adam için sevgilimi satabilirdim.O da Şener Şen.Nitekim öyle oldu.Dünyanın öbür ucundan gelen sevgilim, bavullarıyla ortada kala kaldı. Ben ki onun her gidişinde -havaalanı şahidimdir- pasaport kontrolüne kadar geçirmezsem ya da her dönüşünde pasaport kontrolünde karşılamazsam vicdan azabı çekerim.İçime bir eksiklik duygusu çöker. Uğurlamalar ve karşılamalar benim için önemlidir. Su dökeceksin ki arkasından, su gibi çabucak sana geri dönecek. Diyen kadın bakar mısınız...Uzun süredir ortalıklarda görünmeyen, sesi soluğu çıkmayan Şener Şen röportajı kabul edince...Ayıp ettim.Sevgilim geldi, ben onu karşılamadan direkt röportaja gittim.*Buluşma yerimiz Cafe City.Mustafa Oğuz'un Arnavutköy'deki mekanı. Yüreğimde yaradır, bunca kafe yazdım bu şehirde, burnumun dibindekini kendime sakladım. Hem sevgiliye hem kafeye bu kadar vicdan yeter! Biraz da işimize bakalım. O kafenin üst katında insanlar tatlı bir telaş içindeydi. Bir bahar akşamıydı rastlamıştım size...Bir odada Yavuz Turgul, Meltem Cumbul, Mustafa Oğuz...Diğer odada Şener Şen ve ben.Bunca zaman sonra iyi geliyor insana.*İnsanı şaşırtan biri o.Aslında kapalı biri o.‘‘Egosu şişmiş, tavana vurmuş’’ denilen insanların tam tersi o.Yani bu kadar büyük bir isim, bu kadar büyük bir reyting ama gel gör ki, adam mütevazı sözcüğünün simgesi gibi bir şey.Arada ‘‘Acaba dalga mı geçiyor?’’ diye kendinden şüpheleniyor insan.Ona bıraksan, yerin altına sokacak kendini. Hiç olmamış gibi. Hiçbir şey yapmamış gibi.Yoo, o kadar da uzun boylu değil.O her şeyin farkında...Ama dışında...Bütün bu sirkin, curcunanın, koşuşturmanın, starlığın, şöhretin, orada burada görünmenin, ‘‘Ne kadar çok
haber olursam, o kadar fiyatım artar’’ anlayışından çok uzakta biri...Çılgın kalabalık bir yana o bir yana.Biraz da yaş almış, olgunluğun zirvesine varmış. Anlayacağınız, duru, berrak, sakin, yumuşak, kibar, insanı içine işleyen ama yeni bir şeyler öğrenme heyecanını asla kaybetmeyen bir Şener Şen vardı karşımda...Gel de, bu adama hayran olma...ŞUNU ÖĞRENDİM HAYATTAGözü dönmüş bir biçimde çok hırsla bir şeyi elde etmeye çalışırsan, ayağına dolanıyor. O senden uzaklaşıyor. Arsızlıktan, insanlıktan çıkma halinden söz ediyorum. Öyle ilerlersen hayatta ne kendine ne başkasına hayrın oluyor. Benim tek derdim, iyi bir projenin içinde yer almak. Bizim başarımızın altında içtenlik yatıyor. Gerçekten iyi iş istiyoruz. Bunun dışında bir hesabımız yok...SIRALAMA ŞÖYLE:İYİ SENARYO, İYİ YÖNETMEN, İYİ OYUNCUSiz bir çete misiniz? Siz, Yavuz Turgul, Mustafa Oğuz ve Vargılar... İş yapmadığınız zaman da dipdibe mi yaşarsınız?- Birlikte düşünme, birlikte üretme çete olmak demekse; evet biz çeteyiz. Pek çok olayda birlikte davrandığımız doğru. Bazen tatillere de birlikte gideriz. Mustafa'yla birlikte Tayland'a gittik mesela. Herkes çift çift gelmiş, biz iki adam birlikteyiz. Evlere şenlik bir görüntü. Mustafa açıklamak zorunda kaldı: ‘‘Ben prodüktörüm, o da benim oyuncum!’’ Neden sürekli bir arada olduğumuza gelince, pek çok sınav verdik birlikte ve bugünlere geldik. Mustafa'yla da 80'den beri tanışıyoruz. Yavuz'a da 75 yılında merhaba dedim. Neredeyse 30 yıl olmuş. Yavuz, Arzu
Film'in yaratım ve senaryo, ben de oyuncu kadrosundaydım. Ertem abi'nin vefatına kadar bu böyle sürdü. Sonra ekip dağıldı. Fakat aynı düşünce yapısında olanlar birbirini yine buldu. Bizim dünya bakışımızda, sinema anlayışımızda ve hayatı kavrayışımızda köklü değişiklikler olsaydı bu dostluk bu kadar sürmezdi...Hep aynı ekiple film yapmanızın sebebi, onlara duyduğunuz güven mi başkalarıyla iş yapmanın tedirginliği mi?- Güven ve sadakat duygusu tabii ki var. Ama mesele dostluktan öte bir şey. Sinemayla ilgilenen herkesin ortak sorunu senaryodur. Hollywood için de böyle. Para pul bulursunuz, teknolojiyi satın alırsınız, dünyanın en iyi ekipmalarını da kurarsınız. Paranın gücünün yetmediği tek şey yaratımdır. Önce iyi senaryo olacak. Yavuz bu konuda ender örneklerden biri. Sıralama şudur: İyi senaryo, iyi yönetmen, iyi oyuncu. Çeteyiz diye bana en iyi senaryoyla gelen adamı ret mi edeyim? İyi proje gelsin de başkasıyla çalışayım diye uğraştım. E gelmedi...Sizin kadar iyi bir oyuncu nasıl kendini üçüncü sıraya atabilir!- Ama öyle. Dünyanın en iyi oyuncusu bile olsan bu böyle. Kendini parçalasan da bu gerçek değişmez. Bunu göremiyorsan, her an başarısızlık gelebilir. Çünkü kendinde olağanüstü şeyler vehmetmeye başlarsın. Hoş geldin iniş ve çöküş...İYİ BİR KOCA OLAMADIMİyi koca mıyım? Evlilikleri beceremediğime göre değilim. Bu sınavlardan pek yüzümün akıyla çıktığımı söyleyemem. İyi koca nasıl olur onu da bilmiyorum. Ben iyi bir insan olma çabası içindeyim. İyi bir oyuncu olup olmadığıma gelince, onu da bilmiyorum. Tek bildiğim, oyunculuğun beni heyecanlandırdığı...HİÇBİR ORGANIMIN ÇALIŞTIĞINI HİSSETMEMEM BENİ MUTLU EDERSiz nelerin peşinde koşarsınız? Sizi ne mutlu eder?- Basit şeyler. Mesela hiçbir organımın çalıştığını hissetmemem...O ne demek?- Her şey uyum içindeyse, hiçbir şey hissetmezsin. Nasıl yürüdüğünü, nasıl nefes aldığını bilmezsin. Ne zaman bir organın sana sesini duyurur, ‘‘Burada ben varım’’ der, işte o zaman başın belaya girer. Her şeyin ben farkında olmadan uyum içinde olması beni mutlu eder...BANA NE DE NİRO'DANBir oyuncu, hele sizin kadar iyi bir oyuncu kendini normal insanlardan daha mı iyi saklar?- Yok. Ben bunu beceremem. Belli olur. Yakınlarım hemen hisseder.Sizin sırrınız ne?- İçten olduğumu söyleyebilirim. Ve bu topraklara ait bir sentezim. Hani bazı yönetmenler vardır, belli yerlere geldikten sonra Tarkovski olmak isterler. Oyuncuysa da De Niro. Ben buraya aitim. Züğürt Ağa'yı oynayan adamım. Bana ne De Niro'dan ve oynadığı rollerden. Ben Şener'im ve Şener olarak kalmak istiyorum...Bu yeni film nedir? Bizi hangi damarımızdan yakalayacaksınız? Nasıl öldürmeyi düşünüyorsunuz: Ağlatacak mısınız, güldürecek misiniz?- Bu çok basit bir hikaye gibi görünüyor. Yaşamın kendisi kadar basit, sarsıcı, komik ve duyarlı. Yüreğimizi sallayan olaylar var. Yaşamın kendisi kadar...
button