Oluşturulma Tarihi: Ağustos 31, 2005 00:00
Donla denize girme banalliği ve bu banalliğe destek verme zevzekliği iyice çığrından çıktı. Şimdi de Leman dergisi ‘Vatandaş donuna sahip çık’ diye bir kampanya başlatmış ve donla denize girerek eylem yapmış. Mizahı bile banalleştirmişler, don seviyesine indirmişler.Aralarından biri de çıkmış, dünyanın orasında burasında dolaştım, donla denize giren her yerde var, bizde niye olmasın buyurmuş. Hırsızlık da dünyanın her yerinde var, arsızlık da, beyinsizlik de... Dünyanın her yerinde var diye, bunları da mı savunacağız yani?Donla denize girenlere dünyanın her yerinde rastlayan arkadaş, denize donsuz girenlere de rastlamıştır mutlaka gittiği yerlerde. Çıkıntılık yapacaklarsa bari denize donsuz girselerdi. Hiç olmazsa lümpence bir eyleme değil, ‘Sans Culottes’ eylemine imza atmış olurlardı. Engin Ardıç’a kendi bilmedikleri kelimeleri kullanıyor diye kızanlar bana da kızacak... Ama koca bir siyaset tarihini küçük bir köşeye sığdırmamı bekleyen yoktur herhalde. Merak eden tinyurl.com/73rnu adresinden bilgi edinebilir. İngilizce bilmiyorsanız sizin için üzgünüm. Türkçe İnternet içeriğinde 10 yıl öncesinin batılı kaynaklarının 10’da bir seviyesini yakalayamadık ama tinyurl.com/894gl adresine bir göz gezdirin. Uzun metin okuma yetisini yitirmemiş yarı mutlu azınlıktansanız, yeterli bir önfikir edinebileceğinizden eminim. Yabancı diliniz yoksa ve romanları bile özetinden okuyorsanız, mutlu çoğunluktan olmaya devam edin. Bu saatten sonra yapabileceğiniz bir şey yok...Engin Ardıç’tan söz açmışken geçen günkü yazısı geldi aklıma. Denize donla girenlerin, onlarla aynı banalliğe düşmeden nasıl hicvedilebileceğinin iyi bir örneğiydi ‘Ey Türk lumpeni! Titre ve donunu giy!’ başlıklı yazısı. Sonraki yazısından anladığım kadarıyla kuru gürültü koparmaya bayılanlar, yazılarının kesilmesi için kampanya başlatmışlar. Her kuşun etinin yenmeyeceğini anlamışladır umarım.Ama Ardıç’ın da yanıldığı bir nokta var. Lümpenproleterya ile devrim yapılacağını sandıkları için Türk solcularına zavallı demiş. Türk soluyla ittifak yaparak değil ama lümpenproleterya devrim yaptı bile Türkiye’de. Çoktandır mediyokrasinin iktidarda olduğu (hadi bu sefer İnternet’le filan uğraştırmayayım; vasatların iktidarı) Türkiye’de, koltuklara lümpenlik oturdu her yerde.Donla denize giren hep vardı ve hep olacak. Bu lümpen bir zevktir. Ama bu lümpen zevki yücelten köşe yazarları çıkmaya başladıysa,lümpenlik iktidara gelmiş demektir.Reha Muhtar’ın
trafik cezası yazıldı mı23 Ağustos tarihli yazısında Reha Muhtar, bir trafik suçuna göz yummakla övünmüş, trafiği düzene sokmaya çalışan polislerle alay etmiş ve insanları yayın yoluyla suç işlemeye teşvik etmişti.Geçen haftaki Formula 1 yarışına yetişmek için, şoförünün yolun en sağındaki emniyet şeridini kullanmasına göz yumduğunu yazmış böbürlenerek.Otomobilleri emniyet şeridinden uzaklaştırmaya çalışan trafik polislerine ise ‘kışkışlayan kovboylar’ yakıştırmasında bulunmuş. Çok merak ediyorum... İstanbul Emniyeti Trafik Şube Müdürlüğü, basın yoluyla açıkça itiraf edilen bu suç hakkında herhangi bir işlem yaptı mı? Savcılık, suça teşvik ve suçu övmekten soruşturma açtı mı?Yoksa görevleri medyayı satır satır takip etmek olanlar bile mi okumuyor Reha Muhtar’ı? Ya da okuyorlar ama onlar da mı ciddiye almıyorlar? Kifidis gibi satıcı mı kaldıSungur Tibet Atakan, 11 aylık oldu ve yürümeye başladı. İki hafta sonra tatil için ailecek Güney Fransa’ya gideceğiz. Doktorumuz Müjde Yurtseven ve okuduğumuz tüm kaynaklar bebeklere iki yaşa kadar ayakkabı giydirilmemesini öneriyordu. Biz yine de belki sokaklarda yürümek için tutturur diye, ilk adım ayakkabısı alalım dedik, Akmerkez’de Kifidis Ortopedi’ye gittik. İlk adım ayakkabısı isteyince Emre Armağan Bey gözlüklerinin üzerinden şöyle bir baktı ve ‘mecbur musunuz?’ diye sordu. Anlayamadık.‘Yani’, dedi, ‘karda, çamurda, çok pis sokaklarda yerinde tutması olanaksız bir çocuk mu? Eğer değilse biz kesinlikle iki yaşından önce ayakkabı önermiyoruz. Bırakın çıplak ayakla bassın, tabanı gelişsin. Özellikle de kumda ve toprakta yürütün. Ve bize bir yıl sonra gelin...’Böyle dürüst satıcı kaldı mı? Ve böyle dürüst bir satıcının, sattığı ürünlere değil de kiminkine güveneceksiniz?
button