Güncelleme Tarihi:
Türkiye'nin sağlık alanında hizmet veren ve Reklamcılar Derneği'ne kayıtlı ilk ve tek uzmanlık ajansı olan Medil, "Sağlık İletişiminin Sırrı: Sağlıklı İletişim" başlıklı bir toplantı düzenledi.
Bundan böyle her yıl geleneksel hale getirilecek olan “1’inci Sağlık İletişimi Konsültasyonu” toplantısında Medil Ajans Başkanı Dr. Şenhayat Yener Alp: Örnekleri ile Doğru Sağlık İletişimi, Mahi Mahi Markalaştırma Hizmetleri Kurucu Ortağı Haluk Mesci: Türkiye ve Yurtdışında Sağlık İletişimi, Novartis İlaç Satış Direktörü Güldem Berkman: Hızlı Tüketim Ürünleri ile İlaç Sektörü: Sağlık İletişimine Bakış Açılarının karşılaştırılması, Unilever Kurumsal İletişim Müdürü Ebru Şenel Erim: Unilever'in Sağlık İletişimine Yaklaşımı ve Psikiyatrist Prof. Dr.Bengi Semerci: Hekim Önerilerinin Tüketici Üzerindeki Etkisi konusundaki görüşlerini çok sayıda dinleyiciyle paylaştı.
BÜMED’de (Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği) düzenlenen toplantıda açılış konuşmasını ev sahipliğini üstlenen Medil Başkanı Dr. Şenhayat Yener Alp yaptı. Alp, “Sağlık İletişimi, beslenmeden, hijyene, kanserojen madde içermeyen maddelerin kullanıldığı ürünlere (abs, teflon vb.) kadar yaygın bir alanı içerebilir. Tüketicinin korunması, bilinçlenmesi ve hatta yönlendirilmesi açısından akla gelebilecek hemen her markanın sağlık iletişimi yapılabilir. Sosyal sorumluluk projeleri, hastalık oluşmaya başladığında olabildiğince erken tanı ve tedavi de sağlık iletişimi kapsamındadır. Profesyonel sağlık personeline yapılan iletişim genel olarak topluma yapılan iletişimden farklıdır. Hastalıkların yarattığı sosyal zararların önlenmesi, rehabilitasyon alanındaki iletişim de sosyal projeler sosyal kampanyalar çerçevesindedir. Yine tanı ve tedavi iletişimi yoğun olarak yapılır. En önemlisi ise ‘sağlık iletişimi’ etik ve bilimsel olmak zorundadır” dedi.
“Medikal iletişim yoktur, iletişim vardır”
Medil’in özgeçmişi | |
Bundan tam 20 yıl önce Ortaköy’de 4 kişiyle yola çıkan Medil, halen 40 kişilik kadrosuyla Levent’teki bahçeli ofisinde sağlık iletişimi konusunda çalışıyor. Kurucusu Dr. Şenhayat Yener Alp, sağlık alanındaki büyük eksikliği, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde okurken keşfetmiş. Medil’in ilk filmi bir ilacın satış ekibine yönelik motivasyon filmi oldu. Ardından Pfizer için yapılan ilk ameliyat filmi geldi. |
Reklamcılar Derneği Yönetim Kurulu’nda uzun yıllar üye, genel sekreter, başkan yardımcısı ve başkan olarak görevler alan Mahi Mahi Markalaştırma Hizmetleri Kurucu Ortağı Haluk Mesci, sağlık iletişimi diye ayrı bir yapılanma olamayacağına dikkat çekerek geleceğe dair önemli öngörülerde bulundu:“Elimizdeki etken madde sağlık. ‘Medikal İletişim’ diye bir şey yoktur. İletişim vardır. Reklam ajansının beceresi, iletişim becerisidir. İkna sanatıdır. Medikal ajans etiketi küçültücüdür. Sağlıkta uzman ajanslar uygun isim olabilir. Sağlık ürünü için çalışan ajansların önünde yeni bir yol açılabilir. Bizde sağlıkta iletişimin ya da sağlıklı iletişimin tarihçesine göz atarsak, 1928 tarihli yasaya göre, gazete ve dergilerde ilaç reklamı güya serbest. Ama yayından önce mutlaka Sağlık Bakanlığı’nın iznini almak gerekiyor. İlaç pazarı büyük bir dev ve sadece 1999’daki reçeteli ilaç pazarı 1.8 milyar dolar civarında. Doktorlara ise toplam 12 milyar dolarlık tanıtım yapılmış. Türkiye’de ilaç pazarının toplamı günümüz rakamıyla 6.6 milyar doları buluyor. ABD’nin ilaç pazarı elimizdeki en sağlam veri olduğu için, görüyoruz ki, 1993-2000 yılları arasında bu Pazar 3’e katlanıyor. Bizi nelerin beklediğini asla unutmayın. İyi hazırlanmalıyız. Aksi taktirde büyük sopalar yiyeceğiz.”
“Amacımız ilaçta marka yaratmak”
Türkiye’deki ilaç firmalarının sağlık iletimine bakışının tarihini kısaca özetleyen Novartis İlaç Satış Direktörü Güldem Berkman, konuşmasında ilaç şirketinin hekim ve halk arasındaki iletişimine kadar bir çok konuya değindi:“Novartis, Türkiye’deki ilaç pazarının yüzde 8,9’una sahip. Mesela hipertansiyon pazarı ki bu giderek büyüyen, rekabetin hakim olduğu en önemli sağlık sorunu aynı zamanda. Türkiye’deki yüksek tansiyon hastalarının 6 milyonu hastalığının farkında ama 9 milyonu farkında değil. Pazarlama adı üstünde her yerde pazarlamayı öne çıkartıyor. Biz, yüksek tansiyon konusunda bu bilinci artırmak için örnek bir çalışma yürüttük. Bu gerek televizyon, gerek gazete gerekse açık hava reklamları kanalıyla halka duyuruldu. Ürün seçeneklerimiz içinden Türkiye için en uygun olanları seçip, ruhsat için başvuruyoruz ki bu da bir pazarlama stratejisi. Asal amacımız, ilaçta da ‘marka’ yaratmak. Türkiye’de 40 bin pratisyen hekim, 40 bin tane de uzman hekim var. Novartis’te 450 tanıtım sorumlusu görev yapıyor. Sağlıklı iletişim kurmak için gerek hekimlere gerekse topluma ulaşmak istiyoruz.”
Unilever Kurumsal İletişim Müdürü Ebru Şenel Erim, “Unilever'in misyonu hayata canlılık kazandırmaktır. Son beş yıl markalarımıza odaklandık, çalışma şeklimizi güçlendirdik, tüketicilerin değişen ihtiyaçlarına ve zevklerine göre anlayışımızı iyileştirerek işimizi yapılandırdık ve misyonumuzu “canlılık” üzerine kurduk. Toplam 1400 markamız vardı dünya genelinde. 400’ünü seçtik ve marka sayımızda indirime gittik. Bunu yaparken, bir markamızın bir idğer markamızı gölgede bırakmamasına özen gösterdik” ifadesini kullandı.
“Hekimler reklam yıldızı olamaz”
“Sağlık iletişimi” kapsamında özellikle hekimlerin toplumdaki güvenirliliği temsil etmeleri yüzünden bazı firmaların ürün reklamlarına çıkmalarının son derece yanlış olduğunu vurgulayan Psikiyatrist Prof. Dr. Bengi Semerci, “Bir hekimin reklama çıkması, onun değerini düşürüyor. Bu aynı zamanda hekime karşı da güvensizlik doğuruyor” dedi. Güvendiği bir doktorun reklama çıkıp şu ürün iyidir demesinin halka hiç de inandırıcı gelmediğini hatta büyük bir rahatsızlık yarattığını da sözlerine ekleyen Prof. Dr. Semerci, şöyle devam etti:“Bu tür tutumlar, halka son derece yapay geliyor. Mesela yılar önce bir ansiklopedi reklamına çıkarak böylesi bir konuda ilk örneğimiz olan saygın psikiyatri uzmanı ve rahmetli hocam Atalay Yörükoğlu, sonradan büyük bedel ödedi. Ya da bir ilaç firmasının düzenlediği panele ya da konferansa katılan uzman hekim, basının karşısında firmanın ilacını övüyor. O zaman da hem ilaca hem de hekime güvensizlik başlıyor. Bu anlamda hekimler kendi güvenilirliklerini gözden geçirmeli. Bir diğer yanlış ise, ilaç haberlerine basında çok yer ayrılması. Bu da toplumu yanlış yönlendiriyor. Sektördeki önemli bir konu da eczacı kalfalarının ilaç önermesi. Ben bu yüzden kalfaların ilaç eğitimden geçirilmesinden yanayım. Eczaneye elinde reçeteyle giden bir kişiye, kalfa çok rahatlıkla, ‘Bu ilaç sana çok ağır gelir. Şunu al’ diyebiliyor. “
Kutu