Ayça BARUT
Oluşturulma Tarihi: Haziran 16, 2004 00:30
Esra Kavurmacı, Le Figaro’nun ‘Avrupa’da trendi yükselen 7 marka’ arasında gösterdiği Esas’ın Türk ortağı. Üniversitede asistanlık yapan Kavurmacı, eşine ve kayınpederine destek olmak için asistanlığı bırakmış. 10 gün sonra doğum yapacak olan Kavurmacı, çalışmaya devam ediyor.
- Asistanlığı bıraktığınız için hiç pişman oldunuz mu?
Türkiye’deki devlet üniversitelerinde maalesef beklentilerinize cevap bulamıyorsunuz. O yüzden bıraktığıma pişman değilim.
- Asistanlığı eşinizin ısrarıyla bıraktınız değil mi?
Biz evlendiğimizde ben yeni asistan olmuştum. Aydınlı Grubu’nun alışveriş merkezleri var: Aymerkez. O dönem ilki Gaziantep’de açılıyordu. Eşim de beraber gidip gelmemizi istiyordu. Beraber gidip gelirken bir şekilde işe bulaştım. Cacharel ve Pierre Cardin’deki sorumluluklarımız geldi sonrasında. Benim part-time gördüğüm işler full-time’a döndü. Bir tercih yapmam gerekiyordu. Eşim ve kayınpederim de ‘Bizim böyle bir işimiz var ve sana ihtiyacımız var’ diyorlardı. Ben de bulaştıktan sonra kopamadım.
- Eşinizle çalışmak zor gelmedi mi?
Zor gelmedi, çünkü biz aynı mekanda çalışmıyoruz. Bir dönem aynı mekanda çalışmak zorunda kaldık. Onda da baktık çok zor, hemen ayırdık. Sadece fikir alışverişinde bulunuyoruz, onun dışında birlikte birşey yapmıyoruz.
- Siz pazarlamaya mı bakıyorsunuz?
Aydınlı Grubu’ndayken işin tamamen pazarlama boyutuyla ilgileniyordum. Esas’ta işin her şeyiyle ilgiliyim. Bir miktar daha sorumluluk arttı, ama kendi işimi yapıyorum.
- Modaya özel bir ilginiz var mıydı?
Hiç ilgim yoktu. Sadece iyi giyinmeyi seviyordum. Başka türlü bir merakım yoktu. Şu anda yaptığım iş de modadan ziyade işletmecilik. Bir şirket var. Bu şirketin kárlı olması ana hedef, ama şirketin geçimini sağladığı alan moda. Bu sektöre bir şekilde bulaştığınızda, bir daha başka birşey yapmanız mümkün değil. Moda zaten bireysel olarak hepimizin ilgisini çeker.
- Esas markası nasıl ortaya çıktı?
Biz Aydınlı olarak birçok markanın hem sahibi hem üreticisiyiz, ama neticeye baktığınızda bir know-how alıyorsunuz ve façon üreticisiniz. Lisansörseniz birtakım ülkelere satışınız var, ama asla kimlik siz değilsiniz. Bu yüzden kişisel olarak kendi markanızı yapma beklentiniz oluyor. Bu sektöre bulaştığım an bu hayalim oluştu. İsviçreli ortağımla doğru zamanda bir araya geldik.
- Erkek modasını özellikle tercih ettiniz sanırım...
Uzmanlaştığınız alan çok önemli. Ben erkekteki kumaşı, dikişi, kalıbı çok iyi tanıyorum ve kendimi bu noktada çok zorlamam gerekmedi. Kadın modasını takip etmek daha zor. Yine de şöyle bir gerçek var. Bir marka oluşturuyorsanız, markanın kadını-erkeği-home’u olmak zorunda. Bizim hedeflerimiz arasında kadın yapmak da var, ama bildiğim işle başlayıp bundan sonrasında daha planlı gitmek taraftarıyım. Altyapı çalışmalarımız şimdiden başladı.
- İlk mağazanız yurtdışında açıldı değil mi?
Şirket Zürih’te konumlandı. Zürih’te konumlanmasının üç tane sebebi var. Birincisi ortağım İsviçreli, orada yaşıyor, çok güvenilir bir ailesi var ve orada referans. İkincisi Zürih lokasyon olarak birçok yere çok yakın. Üçüncüsü de İsviçre’den bugüne kadar çıkmış ikinci erkek markasıyız biz. Avrupa’da iş yapmak istiyorsanız, pazarlama stratejinizin bir noktada odaklanması gerekiyor. Benim odaklandığım nokta da oradan çıkmaktı. Bugün Türkiye’den gidip de çok fazla bir yerlerde ürün satabileceğime inanmıyorum. Çok iyi ürün yapıyorum, benim üretimimin yüzde 60’ı da Türkiye’de. Bu, bizim ülkede birşey olmaz anlamına gelmiyor ama biraz daha zamanı var.
- Esas bir İsviçre markası değil mi?
Evet, Türk ortaklı bir İsviçre markası. Şu anda İspanya’da, Bakü’de, Rusya’da, Türkiye’de mağazalarımız var. Lafayette gibi ünlü mağazalarda corner’larımız var. Japonya’ya da satışımız başlayacak.
- Boş zamanlarınızda neler yapıyorsunuz?
Boş zamanım yok. Çok özeniyorum olanlara. Ben zaman planlayamıyor falan değilim, ama sabah zaten 7.30’da kalkıyorum ve işe geliyorum. Ofisten 20.30’dan önce çıkmam pek mümkün olmuyor. Ticaret yaptığınız insanlarla bir araya gelince, akşamlarınız da doluyor. Haftasonu aileye kalsın diyorsunuz. Sadece sahilde yürüyebiliyorum herhalde. Geçen sene squash oynuyordum, kayağa gidiyordum. Bu sene bebek bekliyorum, spor da yapamıyorum.
- Tembellik yapacağınız dönemde çalışmayı tercih etmişsiniz zaten...
Hamile kalsam da tembellik yapsam diyordum, olmadı. Gençken çalışacağız. Başlarda son iki ay çalışmayacağım diyordum. Sonra son bir aya düştü, sonra iki haftaya düştü. Son iki hafta hálá buradayım.
Avrupa pazarı gerçekten zorLe Figaro’da iki kere Esas’la ilgili
haber yaptılar. ‘Trendi yükselen 7 marka’ arasında gösterdiler. Bu, bizim için çok önemli. İnsan başarısıyla çok övünmek istemiyor, ama Avrupa’da bir şeyler yapmak gerçekten çok zor. Pazarlama stratejiniz çok önemli. Biz de bunun üzerine çok kafa yorduk. Başarımızın bir sebebi daha varsa, o da fiyat politikamız. İlk birkaç sezon para kazanmayalım dedik. Ürünü inanılmaz bir görselle sunup, optimal fiyatlarla tüketiciyle buluşturmak konusunda hemfikir olduk. Mesela Lafayette’de benim Givenchy ve Prada’nın arasında reyonum var. Müşteri Givenchy’de de Esas’ta da aynı kumaşı görüyor. Benim fiyatım daha uygun olduğu için benden alıyor.