DOÄžUM GÜNÜ 6 NÄ°SAN… Bir akÅŸamüstü, gazeteden dönerken BoÄŸaz iskelelerinden birinde indim vapurdan. Batan güneÅŸe tapındım, denizin kokusunu ciÄŸerlerime

Güncelleme Tarihi:

DOĞUM GÜNÜ 6 NİSAN… Bir akşamüstü, gazeteden dönerken Boğaz iskelelerinden birinde indim vapurdan. Batan güneşe tapındım, denizin kokusunu ciğerlerime
OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 05, 2000 00:00

DOÄžUM GÃœNÃœ 6 NÄ°SAN… Bir akÅŸamüstü, gazeteden dönerken BoÄŸaz iskelelerinden birinde indim vapurdan. Batan güneÅŸe tapındım, denizin kokusunu ciÄŸerlerime doldurdum. DuraÄŸa giderken, bir dükkanın önündeki kedileri sevdim. İçeride genç bir adam, herhalde, bir müşteri ile konuÅŸuyordu. "Ne ÅŸirin ÅŸeyler. Bu kediler sizin mi" diyecek oldum. Yüzünde baÅŸtan savar bir ifade, "Evet…" dercesine başını salladı. "Ayy, ne mendebur adam!.."Canım hakkındaki ilk intibam buydu. "Mendebur" dedim ama her vapur iniÅŸinde kedileri sevmekten vazgeçmedim. Sonunda, galiba, içeriye çaya davet edildim. Bir de ne göreyim? Antika ya da turistik eÅŸyanın yanısıra gümüş de satıyormuÅŸ! O günden sonra, her uÄŸrayışımda bir kaç küpem oldu, ev de daÄŸ taÅŸ gümüş doldu. 'Taksit'e baÄŸlandım, kısacası.Yıllar sonra, taksidin hikmetini anlattı:"Biz esnaf takımı, bir müşteriden kurtulmak istersek, ona ağır borç yazarız. Adam da korkar, kaçar. Ama, birinin hep gelmesini istiyorsak, taksitleri ufak tutarız. "Yaaa… Senin taksidin bitmez kızım."Üç ya da dört yıl sohbet ettik, taksit ödemek için uÄŸrayışlarımda. Son derece sade, samimiydi. Onu tezgahtar sanıyordum. Çünkü, aynen benim gibi, ruhen hiç tezgahtar deÄŸildi. Oysa, iÅŸin sahibi, antikacı imiÅŸ. Yıllarca, dükkana gelip giden binbir çeÅŸit insana nasıl davrandığını gözledim. Sorun yaratan deÄŸil, mesele halleden yanını gördüm. Her krizde kendini ikinci plana atardı. Ona bir türlü sıra gelmezdi, kimi zaman beni isyan ettirirdi. Ben iç dünyamı, özel hayatımı üçüncü ÅŸahıslarla konuÅŸmam. Ama farkında olmaksızın, "Yahu, tüm bunları ona niye anlatıyorum?" diye diye herÅŸeyi söylemeye baÅŸladım. Evde, neredeyse münzevi yaÅŸadığım bir dönemdi. Sütçü beygiri gibi, evden iÅŸe, iÅŸten eve. Tüm kapılarım kapalıydı. GeçmiÅŸ sevdalarımın üstüne yenisini hiç mi hiç aramıyordum."Jülide Hanım, sizin kedi sepetiniz var mıydı?""Tabii var.""Biz Cuma günü aÄŸabeyimi kaybettik. Dükkandaki kedileri eve taşımak istiyorum da. Yardım eder misiniz?"Yaz başı. Evde temizlik var. Ben de giyinmiÅŸ kuÅŸanmış Ä°stanbul Kitaplığı'na gidiyordum. Adalar üzerine Hürriyet'e bir ek hazırlıyordum. Telefon ile kapıdan döndüm ve tüm program deÄŸiÅŸti. AÄŸabeyinin ani ölümünü öğrendiÄŸim an "Ä°nanmıyorum" diye dakikalarca aÄŸladığımı hatırlıyorum. Sonra da ÅŸaşırdım. Her sorunun hakkından gelen biri, kedi sepeti mi bulamayacaktı? Fena bocalıyordu besbelli.Ä°kimizin de iflah olmaz birer kedici olduÄŸunu, gecikmeden söylemeliyim. Karlı bir kış günü, benim yavrulardan birine ev bulacağız diye daÄŸ bayır demeyip tırmanmıştık…AkÅŸamüstü, kolumda sepet dükkana yollandım. Uzun uzun ölümü konuÅŸtuk. Sonra, iÅŸ çıkışlarında bana uÄŸramasını istedim. Sülalenin iÅŸlerine boÄŸazına kadar gömülmüştü, deÄŸiÅŸiklik olsun istedim. Ve, ilk sarılışımızın ertesi günü bana telefon etti: "Sesini duymak istedim"… "Ne oluyoruz" dedim kendi kendime, ama atı alan Ãœsküdar'ı epeyce geçmiÅŸti… Artık, günde dört saate varan telefon konuÅŸmaları yüzünden kabloların erime zamanıydı.Åžimdi herkes benden nefret edecek. Olsun varsın. Canım'ı sevdim seveli "Ä°yi ki Åžeyh Åžamil Ä°syanı çıkmış" diye dualar ediyorum. Çar'ın askerleri onbinlerce masum ırkdaşımızı kılıçtan geçirdi, halklar yerinden yurdundan oldu. Ama, Canım'ı da bana getirdi. Koskoca Dağıstanlı bir aÅŸiret, isyan sırasında Osmanlı'ya sığınmış. Sülalenin Dağıstanlı büyük bölümü Rize'de kalırken, dedelerden biri kendi ailesini toparlayıp Ä°stanbul'a, Anadolukavağı'na yerleÅŸmiÅŸ. Sittinsenedir BoÄŸazlı olup çıkmışlar. Benim baba tarafım da galiba Bulgaristan'dan çıkıp gelmiÅŸ. Dağıstan'dan kopup gelen bu dalda da benim kısmetim saklıymış.Dağıstan nire, Ä°stanbul nire? Ãœstelik bunca yıllık dostluktan sonra? Birbirimizi insan olarak çok iyi tanıyorduk. Kendimizi olduÄŸumuzdan daha iyi göstermeye çalışacak halimiz yoktu. Geçenlerde, "Dünyada beni senin kadar iyi bilen baÅŸka kimse yok" dediÄŸinde, kendimle gurur duydum. Üç yıldır sevgiliyiz. Ne zaman bir kriz patlak verse, benim aleyhime olsa da onun iyiliÄŸi için ne yapılması gerekiyorsa, iÅŸin doÄŸrusunu söylerim. Bir gün, onun dünyadaki tek gerçek dostu olduÄŸumu hissettim. O da bir süre sonra itiraf etti. Oysa aÅŸk çok ÅŸiddetli ise, mutlaka şüpheler, kıskançlıklar da peyda olur. Ben Canım'a önce insan olarak güvendim… Sonra sevdik birbirimizi… Sonra da kucakladım.Öylesine çok sevmiÅŸim ki, gözü korktu. Böylesine devasa bir sevgiyle nasıl baÅŸa çıkacaktı?Hep direndim. "Ben seni seçtim. Ne yaparsan yap. Senden vazgeçmeyeceÄŸim. HerÅŸey kabulümdür." Bu "herÅŸey", sahiden "herÅŸey" demekti. Deliler gibi aÄŸladım. Gün oldu çalıştığım gazetede tuvaletin duvarlarını tırmaladım. "Ben sevgilimi isterim."Geldi tabii… Ama, "Seni seviyorum" demesi için iki sene geçmesi gerekti. Sabırla beklemiÅŸtim. Sabırla beklediÄŸim bir baÅŸka ÅŸey daha vardı: Ne zaman kavga edeceÄŸiz?Ä°nanmayacaksınız ama, elimi ÅŸakağıma dayayıp tam iki yıl bekledim. Başımıza gelmedik badire kalmadığı halde, hiç kavga etmedik. Hala da etmiyoruz. Niçin? Benim bildiÄŸim, kadın ve erkek kavga eder! Zira en büyük aÅŸkta bile, alttan alta seyreden bir kiÅŸilik savaşı vardır. Kadın da erkek de öbürünü istediÄŸi ÅŸekilde deÄŸiÅŸtirmeye çabalar. Ölümcül bir çabadır bu. Gerilim ve güvensizlik yaratır. Biz birbirimizi "olduÄŸumuz gibi" kabul ettik. Soru yok! KiÅŸiliÄŸimin Amerikalı yanı, "no müdahale" bende inanılmaz güçlüdür. Ona hiç karışmadım. Fikrimi sormadan aÄŸzımı açmadım. Herhalde, bu yüzden rahatlıkla herÅŸeyini bana danışır. Saatlerce derdini döker, ben de sabırla, hatta zevkle dinlerim; paylaşırım.Güven çok önemli. Beni yüzbin yakışıklının arasına atsalar dönüp bakmam bile. Güçlü bir hatun oluÅŸuma hayran. Aslında bu bir sorun olmalıydı. Klasik ölçülerle asla uygun bir çift sayılmayız. Ä°ÅŸ baÅŸtan faul. Bir kerem, benden onbeÅŸ yaÅŸ küçük. Ama, ÅŸakakları kır. Ve, o Gürcü kaÅŸlarının altındaki kocaman gözleriyle bana hep sevgi dolu bakıyor. Sonra, ben biraz fazla mürekkep yalamış, gavurca falan tekellüm eden bir hatunum. Fazla tahsil, bu toplumda, malum, kadına zarar. Canım, tüm bunlardan hiç rahatsız olmadı. Ukalalıklarıma da güler geçer. Ben de onun güzel ÅŸeylerden anlamasına hayranım. Antikacı kimliÄŸi güzeli aratmış hep. Aslında mesleÄŸi aÅŸka çok uygun. Benim gibi "antika" bir hanıma tutulduÄŸuna göre.Nedir bizi bunca baÄŸlayan? diye çok düşünürüm. Ortak deÄŸerler. Tabiata, insanlara, hayvanlara ve estetiÄŸe yönelik ortak deÄŸerler. Dağıstanlı bir sülalenin BoÄŸaziçili orta sınıf bir Türk ailesine dönüşmesi güzel. Çocuklar okumuÅŸ. Memur, bankacı, denizci olmuÅŸ. Ä°yiniyetlerini, yardımsever yönlerini daima muhafazakar etmiÅŸler. Kimseye kötülük etmemiÅŸler. Benim de hayatta baÅŸ düsturum, bile bile kimseye kötülük etmemektir.AÅŸka gelince… Aramızdaki çekimi de anlatmayayım. Ama hala ÅŸaÅŸkınız. Bu ÅŸaÅŸkınlıktan kurtulmayı da hiç istemiyorum. Canım'ı her geçen gün daha çok seviyorum. Çünkü, o bana, onu özümden çok sevmeyi öğretti.Bir türlü aklım almaz: Kadınlar nasıl yedi sekiz çocuk doÄŸurur? Talihin bir cilvesi, Canım'ın yedi kardeÅŸin en büyüğü olan annesi de yedi doÄŸum yapmış. Tanrım ne büyüksün! Ya beÅŸte dursaydı? Zira, canım "6 numara". Ama ÅŸu anda aÅŸiretin reisi ve annesinin pek sevgilisi. Çünkü herÅŸeye o koÅŸar. Kendisiyle dalga geçer: "Her sülaleye benim gibi bir enayi lazım."Yanımda olduÄŸunda her saniye kıymetli. Kedilerimizi seviÅŸine hayranım. Kuzu iriliÄŸindeki Van kırması oÄŸlumuz Balımcan'a deli oluyor: Getir ÅŸu herifi seveyim." Balımcan'ın oÄŸlu minik Cancan da ikinci sevgilisi.Ben canıtez bir insanım. Kimi zaman biraz gerilecek olsam, ya aniden Fener maçına dalar ya da hemen iklimi deÄŸiÅŸtirir. Benim fanatik Galatasaraylı olmam da sorun deÄŸil. Sarı-kırmızı ve sarı-lacivert birer kukuleta ördüm. Aynı renklerden oluÅŸan bir çift de eldiven aldım. Ä°ki rakibin maçlarında kukuleta baÅŸta, elde eldivenler, kanapeye dizilip maç izliyoruz. Sorun yok. Yalnız, son maÄŸlubiyetimizden sonra, "Nasıl yendik sizi ama…" dedi bir kaç kez. Kötü durumdalar diye sesimi çıkarmıyorum.Canım'la ben, imkansızı baÅŸardık. Güven mi, sevgi mi, nedir bu bilmiyorum. DoÄŸum günü geliyor diye yazdım bu yazıyı, ona armaÄŸan… 6 Nisan… Onun doÄŸum günü, benim de ÅŸanslı günüm!Jülide ERGÃœDER - 5 Nisan 2000, ÇarÅŸamba Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!