Güncelleme Tarihi:
Santralistanbul’da açılan sergiler, Le Corbusier’nin Doğu Gezisi’nin 100. yılı sebebiyle; Kalebodur, İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ile Fondation Le Corbusier tarafından düzenlenen ve 7 - 8 Ekim tarihlerinde gerçekleşen ‘Le Corbusier Doğu Gezisi 1911: Mimarın Formasyonunda Seyahatin Rolü’ adlı konferansın yan etkinlikleri aslında.
Bundan yaklaşık bir yıl önce Paris’teki Fondation Le Corbusier; İstanbul, Atina ve Napoli olmak üzere üç kentte konferanslar düzenlemek istediğini söyledi. Bilgi Üniversitesi’nin İstanbul’daki konferans görevini üstlenme talebi kabul edilince, projenin daha kapsamlı hale getirilme yolları aranmaya başladı. Neticede, konferansa bağlı iki sergi birden açıldı. Biri, santralistanbul’un Ana Galerisi’nde yer alan ve Le Corbusier yapıtlarının Cemal Emden tarafından çekilen güncel fotoğraflarından oluşan ‘Görsel Kayıt: Le Corbusier Yapıtdökümüne Bir Bakış’ adlı sergi. Diğeri ise, Bilgi Üniversitesi Santral Kampüsü Mimarlık Fakültesi’nin sergi salonunda açılan ve Le Corbusier’nin Doğu Seyahati sırasında uğradığı dört kentte, Edirne, Tekirdağ, İstanbul ve Bursa’da yaptığı eskiz çalışmaları, çektiği fotoğraflar ve yazdığı metinlerden oluşan bir derlemeyi izleyiciyle buluşturan ‘Le Corbusier’nin Doğu Gezisi 1911: Türkiye Notları’ sergisi. Türkçe ve Fransızca olarak hazırlanan Türkiye Notları sergisinin hazırlığı Burcu Kütükçüoğlu ve İdil Erkol tarafından yapıldı. Daha önce çok kez yayınlanmış görsel malzemeyi seyahatin 100. yılı vesilesiyle tekrar hatırlatmayı amaçlayan sergide, büyük bölümü İstanbul’a odaklanan dokümanlar; sokak, konut, anıt, yaşam, ölüm gibi başlıklar altında toplanıyor.
BİR BİR GEZİP FOTOĞRAFLARINI ÇEKTİ
Fakülte içinde kolektif bir çalışmayla oluşturulan Ana Galeri’deki ‘Görsel Kayıt: Le Corbusier Yapıtdökümüne Bir Bakış’ sergisini hazırlayan isimler de yine İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Görevlisi Burcu Kütükçüoğlu ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimari Tasarım Yüksek Lisans Programı Araştırma Görevlisi İdil Erkol.
Sergide yer alan fotoğraflar ise, aynı zamanda mimar olan fotoğraf sanatçısı Cemal Emden’in İsviçre, Fransa, Almanya ve Hindistan’a yaptığı yolculuklarda Le Corbusier yapıtlarının peşine düşmesi sonucu ortaya çıktı. Bu sergi için, Le Corbusier’nin sayısı 60’ı bulan yapıtlarının öne çıkanlarından bir seçki oluşturuldu. Görsel Kayıt, Le Corbusier’nin 1905 yılında İsviçre’de tasarladığı ilk yapısından 1965’de projelendirdiği ve inşası 2006 yılında tamamlanan son kilisesine kadar uzanan işlerini içeriyor. İşte bu seçkiyi izlerken, Le Corbusier’nin yapıtları üzerinden nasıl farklı okumalara gidilebileceğini takip edebiliyorsunuz. Ayrıca iki serginin buluşması ile, hem Le Corbusier’nin bundan tam 100 sene evvel Türkiye’yi nasıl algıladığı hem de bugünün insanının gözüyle Le Corbusier’nin nasıl yorumlandığını izleyebiliyorsunuz.
YAPITI KADAR KİTABI VAR
Le Corbusier, mimari üretimi kadar yazınsal üretimiyle de öne çıkan bir mimar. Kitaplarının sayısı neredeyse yapıtlarınınkine ulaşıyor. Görsel Kayıt’ın hazırlık sürecinde mimarın tüm kitapları teker teker tarandı ve neticede sergi; kütle, yüzey, ışık, renk, plastik etki, örüntü, soyut kompozisyon, doğal arazi, grid (örüntü) ve görüntüler silsilesi temalarından oluşan dokuz bölüme ayrıldı. Her bölüm başında Le Corbusier’nin kendi yazdığı metinlerden alıntılar yer alıyor. Böylelikle, izleyici fotoğraflardaki yapıtları takip ederken en iyi yol arkadaşı yine Le Corbusier’in kendisi oluyor.
Fotoğraftaki, Le Corbusier’nin doğu gezisi sonrasından bir yapıt. İsviçre’nin La Chaux-de-Fonds kasabasında bulunan ve mimarın kendi anne ve babası için yaptığı bir ev. İçinde Türk evi oranlarını görüyorsunuz. Evin dış cephesinde renkler, içindeyse deseni mimarın kendisi tarafından oluşturulan duvar kağıtları ile sedirler dikkat çekiyor.
ŞİİRSELLİK İNSANIN YÜREĞİNDEDİR
‘Görsel Kayıt’ sergisi girişinde Le Corbusier’nin sözleri karşılıyor sizi. Metin sergi için iyi bir referans niteliğinde:
“71 yaşındayım.
İlk evimi 17,5 yaşında inşa ettim ve 50 yıldan fazla bir süre, maceralar, zorluklar, felaketler arasında ve zaman zaman da başarılarla yapı yapmaya devam ettim.
Araştırmalarım, duygularım gibi, yaşamdaki temel değere yönelmiştir: şiirsellik.
Şiirsellik, insanın yüreğindedir ve doğanın zenginliğini inceleme yetisidir.
Ben görsel bir insanım; elleri ve gözleriyle çalışan, plastik etkiler üretmeye çabalayarak hayat bulan bir insan.
Gerçek mimarlığın, gerçek resmin, kent ve kasaba için gerçek planlamanın temelinde yatan da budur...”
Paris, 27 Ocak 1959
Le Corbusier
TÜRKİYE NOTLARINDAN
İstanbul mezarlar altına gömülü
“Pera, İstanbul, Üsküdar, bir teslis (üçleme)! Evet, tam bir teslis, çünkü ölüme adanmış sunaklarla dolu her taraf ve de bu teslis gönülleri aynı sükunette, aynı ümitte birleştiriyor.
Kendi avlularında, etrafı demir parmaklıkla çevrili küçük bir tümsekte ermişlerden birinin kabrini barındırmak ise camilerin dış avlusunun hemen yanı başına kadar sokulabilen, son derece edepli bu kahveler açısından beklenmedik bir kazançtır doğrusu...
İstanbul mezarlar altına gömülü. İnsanlar seviyor mezarları. Evlerin avlularına kadar girmiş mezarlar. Türklerin tatil günlerinden birinin sabahı, kapının aralığından, bir adamı, sırtını bir mezarın beyaz sütununa vermiş bahçesinde otururken gördüm; aklında belli bir şey yoktu, hayale dalıp gitmişti, ama ben şaşırdım bu işe...”