İhsan YILMAZ
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 15, 2005 01:13
Çocukluktan başlayan bir merak ve yaklaşık 25 yıllık sistemli çalışmanın sonunda ortaya çıkmış Türkiye’nin En Güzel Yaban Çiçekleri kitabı. Üstelik bu işin altından kalkan kişi bir botanikçi değil metalurji mühendisi.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü’nde öğretim üyesi olan Erdoğan Tekin kitabında Türkiye’nin dört bir yanını dolaşarak tek tek fotoğrafladığı 1010 yabani çiçek çeşidini tanıtıyor. Amatörce bir hevesle yola çıkılsa da bilimsel bir çalışma çıkmış ortaya. İş Bankası Kültür Yayınları arasında çıkan Türkiye’nin En Güzel Yaban Çiçekleri’nin 25 yıllık serüvenini Erdoğan Tekin’le konuştuk.
Siz bir metalurji mühendisisiniz ve amatör olarak yaptığınız çalışmayı bugün Türkiye’deki botanikçiler bile yapmamış. Kızdırmaz mı onları bu çalışma?
-Hayır tam tersine beni desteklediler. Botanikçilerin çalışmaları var ama ancak akademisyenler anlayabilir. Bir de resimli değiller. Amatör biri çıkıp merak etse hangi çiçekler var ülkemizde diye, anlayabileceği şekilde çok az bilgiye ulaşır. Ben de bu bilgi açlığı içinde pek çok değerli botanikçiyle dost oldum. Dört yıl önce 100. Yıl Üniversitesi’nin Van’da düzenlediği bir kongrede yaptığım konuşmada böyle bir çalışmaya ihtiyaç olduğunu söyledim. Onlar da popüler bir kitap için vakitlerinin olmadığını ama bana yardım edebileceklerini söylediler. Yardımları olmasa kalkamazdım bu işin altından.
ÊDoğayla pek çok kişi ilgilenir ama sizinki özel bir durum. Nasıl başladı?
-Rahmetli babam, Eczacıbaşıların İzmir Kemeraltı’ndaki Şifa Eczanesi’nde kalfa olarak çalışıyordu ve Halikarnas Balıkçısı oraya gelir giderdi. Onunla tanıştım ve Ege’deki turlara katıldım. Doğa aşkım böyle başladı. Ardından babamın aldığı küçük bir Agfa makineyle de fotoğraf tutkusu geldi. Lisede de fotoğraf çektim ancak hiç birinde bilinç yoktu. O bilincin bende uyanması devlet bursuyla gittiğim İngiltere’de üniversite yıllarımda oldu.
Metalurji okurken mi?
-Evet ama okulla ilgisi yok. Okulda doğayla ilgilenen arkadaşlarım oldu. Gelip soruyor mesela bana, Türkiye’de kaç çeşit ağaç var diye. Cevabım kavak, söğüt, çam oluyor. Bir gün arkadaşlarımdan biri, bir dergideki fotoğrafların altını kapatıp sormaya başladı, burası neresi diye. Bakıyorum çok güzel bir yeşillik, İsviçre diyorum, Avusturya, diyorum. Sonunda, yaa ülkeni hiç tanımıyorsun, bu fotoğraflar Doğu Karadeniz’e ait dedi. Yerin dibine geçtim. İşte o an karar verdim Türkiye’yi tanımak için dolaşmaya. Belki de kitabın başlangıcı o olaydı.
TATİLLERİMİ BU İŞE AYIRIRIM
Bu kitap için Türkiye’nin yabani çiçeklerini fotoğraflı olarak tanıtan en kapsamlı çalışma diyebilir miyiz?
-Bölge bölge yapılmış çalışmalar var ama bu kadar değil. Benim asıl yararlandığım Prof. Davis’in Flora of Turkey adlı çalışması. Ancak akademik dille yazılmış ve resimsiz. Türkiye’nin florasındaki yaban çiçeği Avrupa ülkelerinin tümünden fazla, ancak böyle az çalışma yapılıyor.
Kitapta Türkiye’deki yaban çiçek florasının ne kadarı yer alıyor?
-En fazla onda biridir. Türkiye’deki çiçek türü sayısı 12-13 bin arasında. Benim kitabımda da 1000 tanesi var.
Nasıl fırsat buluyorsunuz bu kadar gezip fotoğraf çekmeye?
-Tatillerimi bu işe ayırırım. En küçük fırsatta düşerim yollara. Bu ay sonunda emekli olacağım üniversiteden. Botaniğe ayırdığım zaman da artacak.
Ailede problem çıkartmıyor mu bu durum, ya okuldasınız ya kırda bayırda?
-Hayır, aksine eşim de beraber gelir. İlk başlarda küçücük bir odada sağda solda binlerce dianın olması eşimin canını sıkıyordu ama sonra ondan yardım istedim. Sınıflama, isim verme derken o da bu işe merak sardı. Şimdi en büyük yardımcım.
AĞLAYAN GELİN ÇİÇEĞİNİN HİKAYESİ
Çok güzel bir kız varmış. Bir başkasını sevmesine rağmen köyün ağasının çirkin oğluyla zorla evlendirilmiş. Her gün ağlayıp Tanrı’ya yalvarıyormuş beni kurtar diye. Tanrı onun isteğini yerine getirmiş, ancak güzelliğinin unutulmasını istememiş. Onu bu çiçeğe çevirmiş. İşte her gün köklerinden aldıkları suyu biriktirerek süt gibi bir sıvıya dönüştürüp damla damla bırakan Gelin Çiçeği’nin hikayesi bu.
PLASTİK ÇİÇEK BİZİ NASIL KANDIRDI
Hiç görmediğim bir çiçeğe rastladığımda çılgına dönerim ben. Yine çiçek için yaptığım gezilerimden biriydi. Bir tepede inanılmaz güzel bir çiçek gördük. Öyle bir fren yapmışız ki neredeyse takla atıyorduk. Koşa koşa çıktık. Bazı bitkiler vardır, çiçeksizdir. Onlardan biri öylece duruyor ama en üstünde de pembe bir çiçek açmış. Bunun çiçeksiz olması lazım diyoruz ama çiçek bize bakıyor. Biraz daha yaklaşınca anladık ki, biri yapma bir çiçek koymuş o yaprakların üzerine.
HANGİ ÇİÇEK NE ZAMAN NEREDE?
15 Nisan-10 Mayıs arasında Muş’a gidilmeli, lalesini görmek için.
Mayıs-Haziran sonu ters laleyi (ağlayan gelin) görmek için Doğu Anadolu’ya gidilmeli.
Kaz Dağları’nın belli yamaçlarında haziran-temmuzda şakayıkları görebilirsiniz.
Uludağ ve Abant’ta şubatta çiğdem olur. Aynı ay Uludağ’da menekşe de vardır.
Şubattan itabaren Antalya’da taçlı laleler olmaya başlar. Kurşunlu’nun arkasında inanılmaz çeşitler vardır.
Muğla-Milas-Bodrum civarında muazzam orkideler vardır.
Toroslar, Ermenek civarında ilkbaharda her yükseklikte ayrı bir çiçek görürsünüz.
Kastamonu ve çevresi orkide bakımından zengindir. Şakayıklar da bulursunuz.
Doğu Karadeniz’de orman gülüne rastlarsınız.
HOLLANDA LALE SOĞANLARINI BİZİM MUŞ LALESİNDEN ELDE ETTİ
Muş lalesi diye bir lale var ki, Hollandalılar bu soğanları elde ederken bizim Muş lalesinden yararlanmışlar. Yani maya bizden alınıp, bize fazlasıyla satılmış, bu beni rahatsız ediyor. Sen elindeki malzemeyi elin adamına veriyorsun, o ondan öyle bir şey elde ediyor ki ülkesinin sembolü oluyor ve yıllık gelirinin dörtte biri laleden elde ediliyor.