Güncelleme Tarihi:
“Patlak Sokaklar: Gerzomat”, BatesMotelPro ekibinin ilk filmi. Siz Tansu Tuncel, Ömür Cedimağar ve Volkan Öge’nin işleriyle ilk ne zaman tanıştınız?
Selin Demiratar: İlk kez üç yıl önce tanışmıştım ben. “Sütü Seven Kamyoncular”ı bilmeyen yoktur herhalde. Sonra “Tuttur En Kral Sensin”i izlemiştim. Bu film projesi geldikten sonra da bir firma için çektikleri “Patlak Sokaklar” serisini izledim.
Doğa Rutkay: Ben ilk “Bana Kitap Al”ı izlemiştim. Şarkının orijinalini de çok sevdiğim için dikkatimi çekmişlerdi. İşlerini izleyince “Demek ki çok eğleniyorlar ve keyif alıyorlar” demiştim.
Tanışmış mıydınız onlarla?
Doğa Rutkay: Hayır, ANS’den “Film çekiyoruz” diye aranana kadar tanışma fırsatım olmamıştı.
Çekimler sırasında nasıllardı peki?
Doğa Rutkay: İnanılmaz komik bir ekip. Ben oynamadığım sahnelerde bile sırf onları izlemek için sette kaldım. Çok yakın arkadaşlar ve birbirlerini yönetiyorlar. Arkadaşlığı sanatta ve işte kullanmak muhteşem. Ben de onların arasına kaynamaya çalıştım...
İnternette yayınlanan “Patlak Sokaklar” serisinin ardından film de “cılk komedi” olabilir endişesi duymadınız mı hiç?
Selin Demiratar: Aslında ben bir süre polisi oynamayı düşünmüyordum. Daha önce yer aldığım dizide de polis rolünü üstlenmiştim çünkü. Volkan bana senaryoyu gönderdiğinde de “Polisi oynamayı düşünmüyorum” dedim ama senaryoyu okurken çok güldüm. Benim mizah anlayışıma çok uygundu. Çok keyif aldım, o nedenle rolü kabul ettim.
Doğa Rutkay: Bana gönderdikleri senaryoda daha önce çektikleri mini serinin linki vardı. Onu izleyince, nasıl bir film ortaya çıkacağını anladım ve projeye ‘evet’ dedim.
Doğa Hanım, Mary Jane karakteri için “çatlak profesör” demişsiniz. Nasıl biri bu Mary Jane, bize biraz onu anlatır mısınız?
Doğa Rutkay: Mary Jane, erken yaşta bilim insanı olmuş. Genetik bir durum tabii bu, babası da bilim insanı çünkü. Buluş meraklısı, sürekli icatlar yapan, at yarışı oynayan, pasaklı, gerçekten deli dolu bir kadın.
“Gerzomat” da onun icadı mı?
Doğa Rutkay: Evet. Gerzomat, insanları aptala çeviren bir makine. Ama bunun televizyona da bir göndermesi var.
DOĞA’NIN ROLÜNÜ ÇOK KISKANDIM
“Dedektif Jennifer” ismi de kulağa pek eğlenceli geliyor...
Selin Demiratar: Aslında eğlenceli olan Mary Jane karakteri. Hatta Doğa’yı çok kıskandım bu yüzden. Ama Jennifer’dan da keyif aldım, çünkü umursamaz, hafif seksapeli olan, tamamen kendine odaklı, “Polis olmasa da olurmuş” dediğiniz bir karakter. İnternetteki seride de bir Jennifer vardı, ben daha farklı bir şey çıkarmak istedim. O da sinsi ama aynı zamanda şeker ve sürprizli bir karakter. Film boyunca onu arkadaşlarına destek olan, saf biri olarak görüyoruz ama kurnaz bir yönü de var.
Dedektif Jennifer filmde nasıl Bergen oluyor peki?
Selin Demiratar: Hayalci bir kız olduğu için bir anda şarkıcı oluyor ama asla bir Bergen değil. Öyle olsaydı, plastik makyaj ve saçlarla ona benzetirdik.
Bergen’in şarkısını söylüyor ama...
Selin Demiratar: Yönetmenimiz Bergen hayranı, ben de seviyorum. O yüzden Bergen şarkısı olsun istedik.
Arabesk müzik dinliyor musunuz siz?
Selin Demiratar: Çok fazla arabesk müzik dinleyen biri değilim ama Bergen’in parçalarına bayılıyorum. İnsanın o anki ruh halini çok daha farklı yere götüren şarkıları var.
Mary Jane ve Jennifer’ın arası nasıl?
Doğa Rutkay: Mary Jane, Jennifer’ı hiç sallamıyor, çünkü IQ’su çok üstün. Sadece kendi IQ’suyla ilgileniyor. Bir bağları yok, sadece Jennifer onun arkasından alay ediyor.
Selin Demiratar: Jennifer, etrafında başka kadın olmasını istemediği için Mary Jane ile bir araya geldiğinde ona gıcık oluyor.
TÜRK KAHVESİNDE AMERİKAN FUTBOLU
Size Angelina Jolie ve Scarlett Johansson’u seslendiren sanatçılar dublaj yapmış...
Selin Demiratar: Evet. Bana dublaj dediklerinde bir ürkmüştüm açıkçası ama sonra “Genel konsept gereği olabilir” dedim. Seslendirenler de işin ustaları. Beni Ayşegül Bingöl, Doğa’yı Yasemin Şişli seslendirdi. Kulağına aşina sesler olduğu için bizim bedenlerimizde farklı bir renk buldular.
Doğa Rutkay: Hepimiz Amerikan filmlerindeki o seslerle büyüdük ve o “baba” ses ustaları şimdi bizi seslendirdi. Sen doğalsın, Mary Jane kılığındasın ama seni başkası konuşuyor. Karaktere müthiş bir yabancılaştırma söz konusu.
Tüm ekip filmi çok sahiplenmiş. Setten gün gün fotoğraf paylaştınız. Yapımcınız Abdullah Oğuz da çoğu kez işe inancını dile getirdi.
Doğa Rutkay: Abdullah, her çağın adamı. O anlamda şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Adam neler yapmış, şimdi de gencecik ve sıfır kilometre bir ekiple çalışıyor. Yapımcılıktan çok bize verdiği enerjiyle destek oldu. Herkes birbirine karman çorman sevdalandı.
Sizi bu polisiye komedide en çok ne güldürdü?
Selin Demiratar: Ben federallere çok güldüm. Hani Amerikan filmlerinde bütün işi dedektifler yapar, tam her şey çözüldüğünde federaller gelir ya, bu bizim filmde de aynen var. Bir de gözaltına alınan bir adam “Telefon hakkımı kullanmak istiyorum” diyor ve bir anda canlı bağlantıyla kuzeni Richard’a bağlanıyor. O sahne de çok komik. Bunun gibi birçok absürt ve komik sahne var filmde. Türk kahvesinde yaşlı amcalar Amerikan futbolu izliyor mesela. Ve tüm bunların yanında büyük bir serüven yaşanıyor.
O serüvenin kahramanları John Lemmon, Billy Billy ve Black Jack, değil mi?
Selin Demiratar: Evet, John Lemmon ve Billy Billy iki yıl önce Black Jack’i yakalamışlar. Black Jack hapishaneden kaçıyor ve gizli silah deposundan Gerzomat’ı çalıyor.
Devam filmi çekilecek mi?
Doğa Rutkay: Düşünüyoruz.
TİYATRO EKİBİNİN FİLM SÜRPRİZİ
Doğa Rutkay: “3. Türden Yakın İlişkiler” oyunumun turnesi başladı. Ekip arkadaşlarım Ankara’da olduğu için “Patlak Sokaklar: Gerzomat”ın galasına gelemedi. Ama filmin ilk seansına birlikte gidiyoruz, bana sürpriz yapıp bilet almışlar.
8-9 SENARYO OKUDUM, BEĞENMEDİM
Selin Demiratar: Televizyondan kopmuyorum ama projeler konusunda da seçici davranıyorum. Bu yıl sekiz-dokuz tane senaryo okudum, içime sinen bir şey çıkmadı. İnşallah yeni sezona...