Doğan Hızlan:ANADOLU' NUN otantik sesi hangi biçimde kulağımıza ulaşırsa ulaşsın bizi etkiler

Güncelleme Tarihi:

Doğan Hızlan:ANADOLU NUN otantik sesi hangi biçimde kulağımıza ulaşırsa ulaşsın bizi etkiler
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 16, 2000 00:00

Doğan HızlanSİNEMADA seyrettiğim bir reklam filmi bu yazının esin perisidir.Bir bira reklamında, Kargo grubunun söylediği şarkıdan bir mısraı tekrarlıyorum birkaç gündür:"Herkesin gittiği yoldan gitme."Aniden, bu cümle bana bireyciliğin startı gibi geldi. Cesarete, kendine güvene, farklılığa çağrıydı. Kendi yaşam kompartımanını kendin yap, diyordu. Vagonlardan biri olma, lokomotifliği seç, uyarısına kulak ver, diyordu.Herkesin gittiği yolun güveni aldatmasın seni. İsyan duygunu köreltme.Alışveriş merkezlerinde, büyük caddelerde yürürken, birbirinin aynı, kanlı canlı insanlardan çok robotlara benzeyen kalabalık içinde tekdüzeliğin boğuntusuna dayanamam.Tanrı'nın fotokopi makinesi yok ki... Nedir bunlar?Birbirinin kopyası insanları ard arda görmek, insandaki çeşitlilik, farklılık duygusunu öldürüyor. Estetik duygularım bitkisel bir hayata giriyor.Nedense çoğumuz, etraf beni nasıl görüyor, yargısının karabasanından bir türlü kurtulamıyor. Oysa, ben etrafı nasıl görüyorum sorusuna geçtiği anda, birey olma savaşını kazandığının tadını çıkarabilir.Batı ülkelerinde genç kızlara, genç çocuklara imreniyorum. Tek başlarına ne kadar rahat yürüyor, konuşuyorlar.Bizde ise herkes sanki podyumda, kendisine ait olmayan bir elbiseyi teşhir ediyor. Olağan, sıradan yürüyenimiz, konuşanımız çok az, adeta amatör mankenler topluluğuyuz.Sürekli birilerinin onları gözlediği, puan verdiği saplantısından kurtulamıyorlar.Genç kız ise erkeklerin onu yiyip bitiren gözlerle süzmelerinden rahatsız olmuş pozunda, eğer erkekse dayanılmaz yakışıklılığı yüzünden herkesin nazarları sanki onun üzerinde.***TAKLİTLERDEN nefret ederim. Parodiler sadece sahnede çekiliyor, gerçek hayatta ne kadar itici.Çünkü aslına hiçbir zaman benzeyemez, kimlik bunalımı içindeki insan asli unsurlarını da kaybeder. Yıllar önce, magazin eklerinde bu tür yarışmalar modaydı.Elvis Presley'e çok benziyor, Elizabeth Taylor'un tıpkısının aynısı gibi.Boy boy fotoğraflar gönderilir, jüriler kurulurdu. Ben eminim kendini birine benzeten kişi, hayatı boyunca o sahteliğin altında ezilerek ömür tüketirdi.İnsan kendine benzeyen arkadaşlarından da hoşlanmaz. Oysa eksiğimi tamamlayan kişilikleredir benim sempatim. Kafa dengi bir başka beyinsel uyumu çağrıştırır.Onun için de yakın arkadaşlarım beni hep eleştiren kişilikli insanlardır.Şimdi moda, onun için giyiyorum, onun için okuyorum, onun için dinliyorum.Birçok kişinin ağzından bunları duyarsınız, kıyafetlerine bakın, okuduklarını öğrenin, sürünün dışına çıkıp da kurt tarafından kapılma korkusunu yaşayanlardır onlar.Etli butlu - balıketinde demek daha zariftir - birinin dar pantolonlu hali modanın ona ettiği kötülüktür.Moda, insanın kişiliğinde bireysel yaratıyla buluştuğu anda bir estetiği temsil eder.Elbette, herkesin gittiği yoldan gitmezseniz, yalnızlığa direnecek gücünüz olmalı.Çoğul yalnızlık yerine tekil yalnızlığı tercih ettim her zaman. Tek başınıza dünyalar kurabilirsiniz, yıkılsa da, varolsa da yaratıcılığın patenti size aittir.İğreti hayatların aynı demiryolunda gidişinin tekdüze sesi bir gün gelir kulağınızı rahatsız eder. Makas değiştirin, yeni, şaşırtıcı tepkilere, onaylara, retlere hazırlanın.Fetva veren bir yazı değil bu.Yalnız yürürken, herkesin gitmediği yoldan giderken, ödenecek bedelleri hatırlatan bir yazı. Sisifos Efsanesi'ndeki gibi taşı tepeye çıkarın, bırakın aşağı yuvarlansın, siz gene çıkarın.Herkesin gitmediği yollar patikalardır, yani keçi yolları, biraz inat ister, biraz azim. Yol açmanın da ayrıca keyfini sürün.Sakın yanlış anlamayın. Burada savunduğum kavram, toplumculuğun karşıtı olan bencil bireycilik ve benmerkezcilik değildir.***BÖYLEDİR şarkılar, insanı kalabalıklardan alır, tenhalara bırakıverir. Gene de ne mutlu kendi tenhalığını seçebilene.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!