Gülden AYDIN
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 13, 2007 00:00
Doğa casusluğu kavramıyla biyolog Prof. Barbaros Çetin sayesinde tanıştık. Milliyet’te Derya Sazak’a ekolojik kıyameti anlatırken doğa casusluğuna değiniyordu.
Doğa casusluğu ne demekti, canım Türkiyem şimdi de bu tehlikenin hedefi mi olmuştu, kanunlar ne diyordu. Araştırdık: Sadece dünyanın bir bölgesinde yaşayan hayvan, bitkileri ülke dışına kaçıran, gen bankası ya da ilaç sanayisi bağlantılı hırsızlığa, doğa casusluğu deniyordu. Başta Prof. Çetin olmak üzere bilim adamları, bürokratlar ve sade vatandaşlar, dış mihrakların şimdi de börtü böceğimize göz diktiğini söylüyor, doğa casusluğunun merkezinin İsrail olduğunu iddia ediyorlar. Lakin suçüstü yakalananların arasında hiç İsrailli yok. Yine de TCK’daki boşluklar, gümrüklerdeki ilgi ve bilgi eksikliği nedeniyle endemik bitki ve hayvanların yurtdışına götürüldüğü aşikár. İşte tekmili birden doğa casusluğu hadisesi.
Türkiye, yabani bitki ve hayvan çeşitliliğinde dünyanın önde gelen ülkelerinden. Zengin endemik yani yeryüzünde tek bölgede görülen gen kaynaklarına sahip. Biyolog Prof. Barbaros Çetin’e göre bir ülkenin biyolojik zenginliğinin ekonomik karşılığı tarım, tıp-eczacılık ve sanayide. Türkiye’nin bu yönünü yüz yıl önce keşfeden yabancılar, endemik bitki-hayvan örneklerini dışarıya taşımaya süratle devam ediyor. Çetin’in Türkiye’deki doğa casusluğuyla bağlantılı olduğunu söylediği ülke İsrail. "Çünkü tohum alanında dünyanın en büyük araştırma merkezlerinden birine sahip, Türk seracılar tohumda İsrail’e bağımlı."
Çetin, BM raporlarından örnek veriyor. Dünyanın en önemli gen kaynaklarının az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde bulunduğunu, gen kaynaklarını ıslah edip tekrar bu ülkelere satanların da G8 adı verilen zengin ve gelişmiş ülkeler olduğunu iddia ediyor. Biyolojik zenginliklerimizin üç yöntemle yurtdışına kaçırıldığını söylüyor:
1) Doğa casusları: Araştırma merkezi ya da firmalarda çalışan biyologlar turist görünümüyle bitki veya hayvan türlerini topluyor. Yılanları, zehir örneklerini, kelebekleri, bambus gibi arıları, şahin, atmaca gibi nadir kuşları ya da yumurtalarını, tohum, yumru, soğan kaçırıyor.
2) Bilimsel araştırmacılar: Dışişleri Bakanlığı’nın izni ve Türk üniversitelerinin gözetimiyle yabancı bilim adamları belirli sayıda örneği toplayıp ülkesine götürebiliyor. Bunun dışındaki tüm girişimler kaçakçılık. Kimi zaman yabancı bilim adamları ticarete alet olabiliyor.
3) Amatör koleksiyoncular: Turist olarak gelip nadir bitki veya hayvan türlerini doğal alanlardan topluyor, yurtdışına kaçırıyorlar. Oysa, ülkelerinde bu ağır suç.
KAYDA GEÇEN ENDEMİK HIRSIZLIKLAR
Prof. Barbaros Çetin
- 1986-1990 arasında İsveç Doğa Bilimleri Müzesi’nde çalışma yaparken, kurumun dergisi "Fauna och Flora"da Zoolog Mikael Nörström’un makalesini okudum. Sadece Hopa ve Gürcistan sınırında yaşayan vipera kaznakovi-kafkas engereğinin 1978’den beri yurtdışına kaçırıldığını öğrendim.
- 2005 yazında Rize-İkizdere’de tanıştığım H.Ü. Biyoloji Bölümü’nden araştırma görevlisi İsmail Sağlam (şimdi ABD’de), bir grubu tohum toplarken görüp jandarmaya bildirdiğini anlatmıştı.
- 1994’te emekli bir paşa, Çevre Bakanlığı’na gönderdiği yazıda Kazdağı Milli Park’ından talan derecesinde karayosunu toplandığını anlatıyordu. Bakanlık uzmanıyla gittik, parkşefi duymamıştı.
Yabancıya beş kat ceza
- Memeli (deniz hariç), kuş ve sürüngenlerin canlı veya ölü parça veya türevlerinin ithalat ve ihracatına, 4915 Sayılı Kanun, Nesli Tehlikede Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine Dair Sözleşme (CITES) ve 2001’de yürürlüğe giren CITES Uygulama Yönetmeliği kapsamında izin veriliyor. Çevre Bakanlığı endemik ve diğer türlerin yurtdışına çıkışına kontrollü izin veriyor. Kaçakçılara 4915 Sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nun 26. Maddesi’ne göre 842 YTL ile 4 bin 225 YTL, Çevre Kanunu’nun 20. Maddesi’ne göre 20 bin YTL para cezası veriliyor. Ayrıca tarifesi her yıl değişen 150-33 bin YTL arasında tazminat talep ediliyor. Yabancı kaçakçıya ceza 5 kat fazla.
- Yabani çiçek soğanlarının ticaretine ilişkin işlemler, 2004’te Resmi Gazete’de yayımlanan "Doğal Çiçek Soğanlarının Sökümü, Üretimi ve Ticaretine İlişkin Yönetmelik" kapsamında.
Prof. İbrahim Baran
- Üç yıl önce izin almadan sürüngen toplayan yedi Alman, Fransız ve İsviçreli’nin adını Çevre Bakanlığı’na verdim. Türkiye’ye girişlerini önledim. Bunlardan İsviçreli tüccar bilim adamı Zinniker, minibüsüyle gelir, Türkiye’yi dolaşıp nadide sürüngen toplar, Avrupa’da astronomik fiyata satardı. En sonunda yakalattık. Yarım saat sonra serbest kaldı.
- 1996’da İpsala Gümrük Kapısı’nda Fransız karı-koca, dört vipera barani engereğiyle yakalandı. İkisi kadının, ikisi erkeğin koynundan çıktı.
- Bir Fransız, Halfeti baraj gölü altında kalmadan önce gelip çok nadir görülen bir yılanı götürmüş. Avrupa’daki bir bilim dergisinden öğrendim. Halfeti’ye iki kez gittim bu yılanı bulmaya.
Gazete haberleri
- Otel sahibi Mehmet Yazıcı: Geçen sonbahar ciple Ceymakcur Yaylası’na giderken orta yaşta bir kadın ve erkek yabancı turistin bitki tohumlarını toplayıp çantalarına doldurduğunu gördüm.
-1987’de İsviçreli zoologlar bir TIR’la gelip Ege Bölgesi’nde yakaladıkları binlerce kuşu sınırdan rahatça çıkardılar. Resmi yetkililer, İsviçre’ye vardıklarında haberdar oldu.
-1997’de Trakya ormanlarından çalınan, Macaristan Lököshaza Gümrüğü’nde yakalanan ve Türkiye’ye iade edilen 160 yavru kaplumbağa, Fatih Ormanları’na bırakıldı.