Oluşturulma Tarihi: Eylül 12, 2008 00:00
HP Pavilion dv5’i açınca dedim ki, bu cihaz dizüstü bilgisayar aleminin Cüneyt Arkın’ı. İyi de, acaba dv5 de Cüneyt Arkın gibi vurduğu yerden ses de getiriyor muydu? Öyle testlere tabi tuttum ki, ben bile yaptıklarıma inanamadım. Ama siz sakın yapmayın. Neme lazım, elinizin ayarı yoktur, bir de vebali bana yüklemeyin. Sonuç mu? İşte anlatıyorum...
Sevgİlİ okuyucular, geçen hafta bizim torunlarla oynarken bir e.posta aldım. Bir de baktım ki e.yaşam ekibi beni Hürriyet binasında misafir etmek istiyor. Kırmadım bizim çocukları tabii, ama bunca yılın Hasan Amca’sı olarak davette bir bityeniği sezmiştim. Nitekim ilk çaylardan sonra bizim yönetmen Yurtsan Bey hemen söze girdi. Bu huyunu severim, lafı uzatmaz ne söyleyecekse hemen söyler. Dedi ki, dizüstü piyasası kızışıyor, her geçen gün tüketicinin beğenisine yeni yeni ürünler çıkıyor. Bir yandan çoklu medya oynatma yarışı, diğer yandan da boyutları ufaltma yarışı son hızla devam ediyor. Hasan Amca senden bir isteğim var, diye de rica etti: "Bu teknoloji yarışının tam ortasında yer alan HP’nin Pavilion dv5 modelini bir dener misin? Okuyuculara en iyi sen anlatırsın neyin ne olduğunu."
Fark ambalajla başlıyor
Ben tabii o an çaktırmadım ama pek bir gururlandım bu sözlere. O mutlulukla kaptığım gibi HP Pavilion dv5’in kutusunu eve uçuverdim. Sevgili okurlar, ister inanın ister inanmayın ama dv5’in deneyimi kutusuyla başlıyor. Elde rahatlıkla taşınabilecek, geri dönüşümlü kartondan şık desenli güzel mi güzel bir kutu yapmışlar. Valla zor geri aldım bizim hanımın elinden. "Bayramda tatile giderken şortu, tişörtü bununla taşırım" demesin miÉ Hemen sakladım tabii kutuyu. Testten sonra naylon poşette koyup verecek halimiz yok bilgisayarı. NeyseÉ Açtık dv5’i. Açar açmaz, "Aman da aman, ne cafcaflı bir bilgisayar bu böyle" dedim kendi kendime. İnsan parlak tuşlarını, farklı dokulardaki yüzeyleri görünce dokunmaya kıyamıyor adeta. Bununla çalışırken insan kem gözlerden kaçınmalı. Herkesin gözü kalır maazallahÉ
Görüntü de var ses de
İlk yaptığım iş görüntü kalitesini kontrol etmek oldu. Bizim torundan son tatilimizde çektiğimiz resimleri, videoları istedim. Hafıza kartını yuvasına yerleştirir yerleştirmez QuickPlay özelliği sayesinde fotoğraflar birbiri ardına akmaya başladı. Bazı kareleri görünce, tatildeymişim gibi yeniden neşelendim. Resimlerin ardından videoları izledim. Ufaklıkların her hareketi her sesi gayet net duyuluyordu, duygulanmış, dalmışım: Bizim zamanımızda da olsaydı ya böyle şeyler, rahmetli annemin, babamın sesini, görüntüsünü yeniden izleyebilseydimÉ Hemen toparlanıp diğer testime geçtim.
Hasan Amca usulü test
Efendim ben artık öyle standart testlere pek inanmıyorum. Bilgisayarların işlemci gücü epey yüksek ve birbirleri ile neredeyse eşdeğerÉ Misal, bu cihazda 2.4 GHz INTEL Core 2 Duo P8600 işlemci var. Hafızası ise 3072 MB DDR2 SDRAM 667 MHz. 320 GB sabit diski ve ATI Mobility Radeon HD 3200 bulunuyor. Yani özellikleri gayet iyi. Ama benim önem verdiğim başka şeyler var. Ben yaşlı başlı adamım, biraz da sakarımdır üzerinize afiyet. Hep görünmez kazalar gelir başıma. Ama bu sefer ben bir test yaptım. Görünmez kaza testi.
Bu kadar şık gözüken bilgisayar aynı zamanda dayanıklı mı bakalım? Aldım bir fincan kahveyi, boca ettim klavyeyeÉ Baktım ki, çalışmaya devam ediyor. Hemen kuruladım ve ikinci teste geçtim. Her zaman kullandığım masadan düşürüverdim HP Pavilion dv5’i. Kesin parçalanacak dedim ama bir şey olmadı bu cihaza. Sadece biraz sarsıldı ama yine de siz bu testi evde uygulamayın. Ne de olsa ben para vermiş değilim!
Son test olarak torunla beraber en sevdiği oyunu yükledik. Grafik ağırlıklı bu oyunda bizim torun pek bir cevval. Atlıyor düşmanın üstüne üstüne, görüntüler zar zor kendine geliyor bizim torun hoplayıp zıplarken, belli ki 3B oyunlar için yapılmamış. Torun biraz bozuldu bu işe ama asıl pil bitiverince kopardı fırtınayı? Zor yatıştırdık keratayı.