Dizilerin matematiği

Güncelleme Tarihi:

Dizilerin matematiği
Oluşturulma Tarihi: Ocak 20, 2008 00:00

İyi bir hikaye, bir televizyon dizisinin başarıya ulaşmasında tabii kilit rol oynuyor. Ama dizi televizyonda gösterilirken reytingleri dakika dakika izleniyor ve seyircilerin en çok neden hoşlandığı da ortaya çıkıyor. İzleyicilerin zevki, elbette dizileri etkiliyor.

Gerçi dizi senaristleri, "Bizim anlatmak istediğimiz belli bir şey olur dizinin en başında. Sezon finalinde ne olacağını en baştan biliriz ve o hikayeyi her hafta gelen raporlara göre hemen değiştirmeyiz" diyor. Ama dakika dakika önlerine serilen reyting raporlarından biliyorlar ki, seyirci bazı şeyleri izlemiyor, bazı olaylarda ekrana kilitleniyor. Televizyonda neyi görmeyi seviyoruz, neyi izlemeye dayanamıyoruz, başarılı dizilerin senaristlerine sorduk. Ece Yörenç ve Melek Gencoğlu (Yaprak Dökümü, Dudaktan Kalbe, Menekşe ile Halil), Yıldız Tunç (Binbir Gece), Kuledibi grubu (Beyaz Gelincik, Çemberimde Gül Oya, Karayılan) ve diziler konusunda araştırmalar yapan Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Hülya Tufan, Türk izleyicisinin ekrandaki tercihlerini anlattı.

KAVUŞULMAYAN AŞK HER ZAMAN MAKBUL

Senaryo yazarlarının hemfikir olduğu bir konu var: Aşk hikayeleri garanti. Hatta hikaye iyi işlenirse, diziyi tek başına bile götürüyor. Bir aşk hikayesinin seyirciyi ekrana kilitlemesi için, içinde bir türlü kavuşamama, buluşup buluşup ayrılma, çelişkiler, kararsızlık olması lazım. Karayılan dizisinin senaryo ekibinden Sertaç Ergin’e göre, sevenler kavuşsa zaten dizi biter: "Çift mutluluğa ulaştıktan sonra, seyirci bekliyor, ne zaman bozulacak diye. İzlenmeyi sağlamak açısından, aralarını bozman gerekiyor. Aslında seyirciyle bire bir konuşsan, "Aman bunlar da bir türlü bir araya gelemedi. Keşke hiç kavga etmeseler" diye şikayet ederler. Ama iki bölüm bir araya gelseler, dizinin izlenme oranı düşüyor."

AĞANIN AŞKI İZLENİR MARABANIN AŞKI ZAPLANIR

Aşkı kimin yaşadığı çok önemli. Kuledibi ekibinin senaryosunu yazdığı ve iki sezon gösterilen "Beyaz Gelincik" dizisi, Adanalı bir toprak sahibi (Ömer) ile ziraat mühendisi bir genç kızın (Ceren) aşkını anlatıyordu. Dizinin ilk bölümlerinde, sadece Ömer ile Ceren’in değil, tarlalarda çalışan genç işçilerin de aşk öyküsü yazılıyordu. Fakat 6-7 bölümün sonunda, reyting raporları gösterdi ki, işçilerin aşkı anlatılmaya başlanınca insanlar başka kanala geçiyor; Ömer-Ceren sahnelerinde geri dönüyordu. Ağalar ile yaşanan aşkların dikkatimizi daha çok cezbettiğini, Hülya Tufan da söylüyor: "Ağalar artık masaldaki prensler gibi. Hem töresini uyguluyor, hem çok romantik, hem çok kibar. Şimdi birçok kız, ah beni de Sıla’daki Boran Ağa gibi birine verseler, diye rüya görüyordur. Hormonları düzgün çalışan hangi kızın rüyasına girmez ki öyle bir adam? Tam aşık olunacak insan."

NASIL ÖPTÜN KARINI ERKAN ABİ!

Cinsellik, Türk dizilerindeki en çetrefilli konulardan biri. Evli çiftler arasında cinsellik olduğu hafiften ima edilirse sorun yok. Aksi takdirde, ancak ortada bir sorun varsa cinsellik anlatılabiliyor: İki kişiden biri kısırsa, ortada bir tecavüz vakası varsa, kadın eski bir fahişeyse vb. Ama çiftler arasında, sevişme bir yana, öpüşme sahnesi bile geçiyorsa, televizyonu genellikle ailece seyreden Türk seyircisi, kumandayı kaptığı gibi başka kanala geçiyor.

Fikret Bekler şu örneği veriyor, "Beyaz Gelincik’te, Ömer ve Ceren iki yıl aşk yaşadı. Bu sürede sadece iki kere beraber oldular. Biri ilk evlendikleri geceydi. Diğerindeyse sadece öpüşme sahnesi vardı. O sahnenin ardından, izleyiciler Ömer’i canlandıran Erkan Petekkaya’nın internet sitesine, "Nasıl yaparsın bunu Erkan Abi? Ailemizle izliyoruz o diziyi" diye mesajlar yolladı. Düşünün, adam sadece karısını öptü ve o da görünmüyor bile."

Ece Yörenç ve Melek Gencoğlu, cinsellik konusunun nasıl anlatıldığının çok önemli olduğunu söylüyor. Örneğin iyi karakterli evli bir kadının asla kocasını aldatmaması gerekiyor: "Mesela Yaprak Dökümü’nde evin büyük kızı Fikret kocasını aldatsa, kıyamet kopar. Ama eğer o karakter Ferhunde gibi biriyse, öyle şey yapabilir, deniyor."

SEVİŞME SAHNESİ BAŞLAYINCA HERKESİN BİR İŞİ ÇIKIYOR

Ece Yörenç ve Melek Gencoğlu, Menekşe ile Halil dizisinden bir örnek veriyor: "Dizide, birbirini dokunmadan seven bir çift var. Seyircinin tepkisini anlamak için dizinin internet sitesini takip ediyoruz. Mesela bir bölümde Halil, Menekşe’nin elindeki yara izini öptü. Yatsalardı, insanlara bu kadar erotik gelmeyecekti! Çok hoşlandılar bundan. Ama diğer yandan, ilk bölümlerde fark etmeden, bunların "Allahaısmarladık", "Güle güle" derken öpüştüğü sahneler yazmışız. İzleyiciler hemen "Hop!" dedi, "Bunlar öpüşüyor, ama o kadın evli!" Evli dediğimiz de, sadece kağıt üstünde. "Ama nasıl evli bir kadını öper Halil!" diye mesajlar geldi. Yani orada cinsellik değil, değerler önemli oluyor. Akşam 20.00’de oturuyor herkes, çoluğuyla çocuğuyla o filmi izliyor. Gerçek bir sevişme sahnesi, romantizmin ötesine geçtiği zaman insanlar huzursuz oluyor. Geçen haftalarda Ferhunde ile Şevket’in sevişme sahnesi vardı. İzleyicilerden biri foruma şöyle yazmış, ’O sahne başlayınca babam birden kahve almaya gitti, anneannem aniden tespihini aramaya başladı.’ Yani kimse bakmıyor o zaman televizyona."

AĞIR ABİLERE YAKIŞMAZ

Hülya Tufan’a göre gençlik dizisi "Kavak Yelleri", dizilerdeki cinsellik için güzel bir örnek: "Bu dizideki çocuklar 18 yaşında. Hormonları tepeye vurmuş durumda. Tamam, ille bize yatak sahnesi gösterin demiyorum. Ama kardeşim bunlar bir yakınlaşır, en azından akıllarından geçer. O yaşlarda sen birine aşıksan, o da sana aşıksa, öyle uzun uzun bakışmalarla olmuyor bu işler. Bunun en tepe noktası da Kurtlar Vadisi’dir. Kurtlar Vadisi’nde ana kahramanımız duygusallığı, ’Erkek adam duygusal olmaz’ lafıyla tamamen reddeden biriydi. Yani o zaman ağır abilere böyle işler yakışmıyordu."

NE AĞLATIYORSA O İZLENİYOR

Seyirciler, acılı sahneleri daha çok izliyor. Bu aşk acısı da olabilir, ölüm veya hastalık da. Bu nedenle dizilerde bol bol çocuk düşürme, trafik kazası ve hastane sahnesi var. Bu gibi sahneler izleyiciyi ekrana kilitliyor. Ama ufak tefek güldürecek, umut verecek şeylerin de arada mutlaka konması lazım. Yaprak Dökümü’nde, büyük kız Fikret’in evi terk etmeden önce babasıyla vedalaştığı sahnenin çok yüksek reaksiyon aldığını söylüyor Melek Gencoğlu: "O sahneyi düşünürken, kendimiz ağlıyorduk zaten. E bu reaksiyonu sizde yaratıyorsa, izleyicide de yaratıyordur. Çocuk düşürmek veya trafik kazası dizilerde sık kullanılıyor ama bunlar zaten Türkiye’de sık yaşanan olaylar. Artık resmen hayatımızın bir parçası oldu. Yani senaryoya kolaylık olsun diye koymuyoruz. Haa, izleyiciden reaksiyon alıyor mu, alıyor."

KÖTÜ ADAM HİKAYEYE GİRİNCE REYTİNGLER FIRLIYOR

Kötü karakterler senaristler için önemli, çünkü onlar aracılığıyla dizide çatışma yaratılıyor. Ama daha da önemlisi seyirci kötü adamları seviyor. Hele ki, o kötü adamın, zaman içinde insani özellikleri ortaya çıkarsa, ona iyice bağlanıyor. Yaprak Dökümü’nün gelini Ferhunde, bu aralar en çok sevilen kötülerden. Ece Yörenç, Ferhunde karakteri eve girdiği zaman reytinglerin yükseldiğini söylüyor: "Ferhunde ile beraber, insanlar ’Allah! Bu kadın bunların canına okuyacak şimdi’ demeye başladı. Ama onun da kendine göre iyi tarafları var. İnsanlar ondan tam nefret ederken, bir anda insani bir şey görüyor ve böyle şaşırtmalar çekici geliyor. Mesela evin büyük kızı Fikret evlenip giderken, Ferhunde onunla hep didişmesine rağmen, üzüldü. Deniz Çakır da öyle bir oynadı ki o rolü, seyirci onu beş kat daha çok sevdi."

Beyaz Gelincik dizisinde de, evin gelinlerinden Meryemce’yi geçmişte pavyonlara düşüren Aziz karakteri diziye geldiğinde reytingler fırladı, çünkü onun gelişiyle aksiyon başlıyordu.

EŞCİNSEL OLMASIN BARİ ROCK’ÇI OLSUN

Eşcinsellik bugüne kadar dizilerde hemen hemen hiç kullanılmadı. Gerçekçi bir eşcinsel karaktere şimdiye kadar sadece "Bir İstanbul Masalı"nda, Arhan ailesinin holdinginde çalışan Zekeriya’da rastladık. Ama bu da sadece yarım bölüm gösterildi. Dizinin senaristlerinden Sertaç Ergin, tepkileri şöyle anlatıyor: "Gümbürtü sadece eşcinseller arasında koptu, ah nihayet gerçekçi bir karakter çıktı, diye. Bazı uçlardan da ’Eşcinseller hastadır. Nasıl böyle şeyler yazarsınız?’ gibi bir tepki geldi. Ama ortadaki büyük topluluk, bunu tamamen görmezden geldi."

Hülya Tufan da bu konuda, yeni başlayan "Parmaklıklar Arkasında" dizisinin önemli bir örnek olduğunu söylüyor: "O dizi Alman formatıdır. Orijinaline göre o hikayede lezbiyenlerin olması lazım. Belki üç dört bölüm sonra, şöyle kıyısından bunu çağrıştırırlar. Ama hakikaten aşk veya cinsellik yaşayan bir lezbiyen çift görmeyeceğiz. Çünkü bu Türkiye’de izlenmiyor, hatta tepki görüyor. ABD’den adaptasyon bir dizi vardı. Kadınlardan birinin oğlu gay ve isyankar bir tip. Hikaye, anne ve çocuğun zıtlığı üstüne kurulu. Ama dizinin yapımcıları ’Bu Türkiye’de olmaz, çocuk gay olmasın da bari rock’çı olsun’ dediler."

DİN, SİYASET, AİLE

Zenginlerin hayatı ilgi çekiyor. Fakat dizinin sonunda kahramanın parayı pulu reddedip orta halli bir hayat sürmeye karar vermesi daha hoşumuza gidiyor. Mesela "Bir İstanbul Masalı" ve "Beyaz Gelincik" gibi dizilerin başrolündeki erkek karakterler, dizinin sonunda servetlerini reddetti.

Hoşlanılan konulardan biri de aile. Şu anda başı Yaprak Dökümü çekiyor, ama daha önce Süper Baba ve Baba Evi gibi diziler vardı. Ece Yörenç aile konusunun hiç eskimeyeceğini söylüyor: "Bütün aile bir arada olsun. Herkesin dileği bu."

Sadece Kurtlar Vadisi, günlük siyasi konulara girip reyting alıyor. Dönem dizileri olan, Hatırla Sevgili ve Çemberimde Gül Oya’daki siyaset de ilgi çekiyor. Ama milliyetçiliğe eleştirel bir şekilde yaklaşmak, izleyici kaybettiriyor.

Din konusuna Samanyolu ve Kanal 7 gibi kanalların dizilerinde giriliyor ve iyi reytingler alınıyor. Diğer kanalların dizilerinde ise din öğesi kullanılmıyor. Beş vakit namaz kılan, dükkanı bırakıp Cuma Namazı’na giden karakterler pek yok. Sadece namaz kılan bir nine olabiliyor. Ama Ramazan’da yayınlanacak bölüme içki koymamaya dikkat edilmesi gerekiyor.
/images/100/0x0/55ea7b66f018fbb8f882d4af

KAHRAMAN DEDİĞİN, AMACA KİLİTLENİR FAZLA SORU SORMAZ

İzleyicinin beğendiği özel bir kahraman tipi var. Kuledibi ekibi bu kahramanı şöyle tarif ediyor: "Kendi iç çelişkileri, kuşkuları olmayacak. Tuttuğunu koparan, kararlı ve hata yapmayan biri olacak. Öyle oturup kendi amaçlarını sorgulayan kahramanları pek izlemiyoruz. Karayılan’ı da buna göre yazıyoruz artık."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!