Güncelleme Tarihi:
Televizyonlarda uzun süredir ciddi bir dizi patlaması yaşanıyor. Artık hangi kanalı açsanız, her ‘‘zevke’’, her ‘‘tarza’’ hitap eden bir dizi buluyorsunuz: Hayatı ti'ye alan, eğlenceli komediler, hüzün dolu ağlatan arabeskler, aile dizileri... Özellikle aile dizilerinin kahramanları, ailemizden biri gibi giriyorlar hayatımıza. Komşularımıza, anne-babamıza benziyorlar. Bizi ekrana çekiyor, merak uyandırıyor, bağımlılık yaratıyorlar. Yıllardır her hafta seyredilen Bizimkiler dizisinin Ali'sinin ne kadar büyüdüğü konuşuluyor sofralarda ya da Temel ile Şirin evlenebilecek mi merak ediliyor. Zaman zaman sokakta onlardan birini gördüğümüzde, ‘‘Dün ne güzel konuştun be abi!’’ deyip, öpmek geliyor içimizden, bunları ona söyleten biri olduğunu hiç düşünmeden. Karakterini belirleyen, ne söyleyeceğine karar veren, size sevdiren ya da nefret ettiren biri. Kısacası o dünyayı yaratan kişi...
Televizyon dizilerinin senaristleri de, tüm ‘‘mutfak çalışanları’’ gibi pek tanınmazlar. Bu dizide, ekranın arka tarafına, öykülerin çıktığı beyinlere, mekanlara konuk olacağız.
Umur Bugay
Hamallık yapıyorum
Bizimkiler hiç ara verilmeden yayınlanan en eski dizi. 11 yıldır ekranlarda. Diziyi Umur Bugay yazıyor. Kahramanlarıyla sürekli konuşuyor yazarken. ‘‘Onlarla boğuşuyorum. Küfre kadar gidiyor iş bazen’’. Artık kurulmuş bir düzen olduğundan işinin kolay olduğunu düşünüyor. ‘‘Hamallık yapıyorum, yeni bir şey yaratmıyorum. Kahramanlar ortaya çıktıktan sonrası kolay. Ben Cafer ile Sabri ne yapacak biliyorum, seyirci ne istiyor biliyorum. Bir de elimdeki şablona oturtabileceğim, Türkiye'de yaşadığımız, o kadar matrak hadiseler var ki...’’
Televizyona çıkmanın birtakım sorumlulukları olduğunu kesinlikle kabul ediyor. Barışcıl olmak zorunda ve doğrunun altını çizen mesajlar vermeli. ‘‘Gayri insani bir yere çekemezsiniz konuyu. Birdenbire bu dizide insanlar birbirlerini bıçaklayıp, gırtlaklayıp, öldürmeye başlarlarsa ne olacak. Büyük çelişkiler yaratmamak zorundayız.’’ Bir dizinin düşebileceği en büyük hatanın gerçek yaşamdan kopmak olacağını söylüyor.
Ona göre Türkiye'deki televizyon izleyicisi bilinçsiz. Çok fazla alternatif sunulmasından dolayı şımarmış, seçmesini bilmiyor, gördüğünü izliyor. Dizikoliklerin o kadar vakti nasıl bulduğunu da anlamıyor.
Görüşmemizde dizilerde en çok yaşanan olaylardan birine, oyuncu değişikliklerine de değiniyoruz. Bizimkiler başladığı günden bu yana bir çok değişiklik yaşadı. İlki TRT'den özel kanala geçmeleri oldu. Ardından dört oyuncunun ölümü ve en son olarak da Erdal Özyağcılar'ın yani Şükrü'nün diziden ayrılması. Bu tür durumlarda en sık başvurulan ‘‘numara’’, karakterin hastalanması, başka bir ülkeye, şehire taşınması ya da öldürülmesi... Umur Bugay bu numaraları hiç tutmuyor. O seyirciyi kandırmamaktan yana. ‘‘Baş oyuncunuz gidiyor, yerine daha durgun, halim selim biri geliyor. Eşekten düşmüş gibi oluyorsunuz tam anlamıyla. Hastalandı, şuraya gitti, kaza geçirdi filan. Ben hiç bir zaman bu düşünceden yana olmadım. Çünkü seyirciyi bir şekilde aldatmış olursunuz. Erdal Özyağcılar'ı başka bir dizide görüyor seyirci.’’
bizimkiler
Aile dizisi
350. bölümde
Umur Bugay ve beş kişilik ekibi yazıyor
Bir bölümü beş günde tamamlanıyor
Kadro 55 kişi
Reyting, bu yıl 14-15 civarında
Seyredenlerin yaş ortalaması giderek yükseliyor.
Kandemir Konduk
Bırak gülsün adam!
Kandemir Konduk hayatımıza çok uzun yıllar önce Perihan Abla ile girmişti. Zaten Mahallenin Muhtarları projesi de bir anlamda buradan çıktı. ‘‘Tutmuş bir şablon var şimdi, Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Güncel ve çağdaş bir yolla yapılabilir düşüncesiyle yine bir mahalleyi ele aldık. Karadeniz insanı, bizim mizahımızda çok önemli bir yer tutuyor. Öyle hikayeler kurduk. Bakkalı bakkallar, berberi berberler çok izliyor bunu biliyoruz.’’
Aile dizilerinin genel tavrına uygun bir düşünceyle onlar da, altını çizmeleri gereken konular olduğunu düşünüyor. Sadece güldürmek değil aynı zamanda biraz da düşündürmek gerekiyor. Konduk, salt güldürmek, ağlatmak adına gerilimler yaratmanın, aşk hikayeleriyle oyalamanın henüz lüks olduğunu söylüyor. ‘‘Biz Temel ile Şirin'in aşkıyla yahut kasap, bakkal ile oyalanırken, insanlara doğru birtakım şeyleri söyleme gereğini duyarak senaryolarımızı yazmalıyız. Hala sokaklara tükürülüyorsa, kadınlara öküz gibi bakılıyorsa, her gün kadın dayak yiyorsa, altını çizerek, bayrak çıkartarak demiyorum ama kendi doğal akışı içinde söz etmek gerekir.’’
Altı yıldır dizinin tutmasındaki en önemli nedenin bundan kaynaklandığını düşünüyor. Yapılan her işin ardından seyirciden mutlaka bir tepki geliyor. Kandemir Konduk'un verdiği örnek, Temel karakterinin dizide bu kadar belirginleşmesinde seyirci-oyuncu ilişkisinin yerini gösteriyor. ‘‘Dizi başladığında Temel, Karadeniz'den gelmiş, kızı da görmüş beğenmiş, ara sıra gelip gidecek bir tipti. Ama Erkan seyirci ile o kadar güzel bir elektrik kurdu ve o kadar güzel oynadı ki, nereden buldunuz, ne kadar sıcak biri, tepkileri beni Temel'i her hafta yazmaya mecbur etti.’’
Bir dizinin yapabileceği en büyük hatanın yanlış mesaj vermek olacağını düşünüyor Konduk. Ona göre bu topluma ihanet demek; insanlara korku bile vermek çok yanlış. ‘‘Ben hiç bir zaman Alfred Hitchock olmak istemezdim. Zaten hayat bastırmış, geçim derdi, iş bulmak, kovulmak, çoluk-çocuk, bir de sen korkut. Bırak ya gülsün adam. Zaten bunalacağı kadar bunalmış.’’
MAHALLENİN MUHTARLARI
Aile dizisi
220. bölümde
Kandemir Konduk ve yedi kişilik ekibi yazıyor
Bir bölüm bir haftada bitiyor ama eğer sıkışırlarsa üç günde de yazıyorlar
Kadro, 82 kişi
Reyting, 11 civarında
Ekonomik olarak orta sınıf ve altı seyrediyor. Bu yıl eğitim ve ekonomik düzeyi yüksek olan bir kesim tarafından da izlendiği öğrenildi.
Mahinur Ergun
Kendimize bir yer açtık
Şaşıfelek Çıkmazı dört yıl önce yazılmaya başlanmış. Senarist ve yönetmeni Mahinur Ergun. Derya Alabora, Füsun Demirel, Fikret Kuşkan gibi isimler rol alıyor. Ekip, sokağa oturan bir şey yapmak istiyor ve Şaşıfelek Çıkmazı çıkıyor ortaya. Bu dizinin diğerlerinden en önemli farkı, tarzındaki, tavrındaki ve kadrosundaki sinemacılığı.
Hani hep çok yakın arkadaşlar oturur da bir hayal kurar ya... Şöyle bir bar açsak ya da bir restoran ama tam kendi keyfimize, zevkimize göre, diye... İşte Şaşıfelek Çıkmazı da bu hayalle ortaya çıkıyor. ‘‘Çalıştığım kadro zaten filmlerimde çalıştığım kadro. Film yapıyoruz ama sektörün durumu malum, televizyonda çalışmak durumundayız. Biz bu grupla tatile de çıkıyoruz, film de yapabiliyoruz, dostluk da sürdürüyoruz. Kendimize bir yer açtık sanki. Set sistemi ve çalışma temposu olarak film çekiminden farklı bir şey yapmıyoruz aslında. Tabii sinema titizliği taşımıyor.’’
Ergun aslında yönetmenliği, sokağı daha çok seviyor. Yazı yazmak onun için çok zor. Evde senarist ama sete çıktığında senaryonun ona ait olduğunu bile unutuyor. Üstelik karın altında çok uzun süren dış plan çekimler varsa işi ‘‘Kim yazmış bunu, rezalet! Bu kadar dış çekim yazılır mı!’’ diye bağıracak kadar ileri götürüyor.
Dizinin konusundan çok yapısı seviliyor. Kadınlara yönelik, arada kalan kadınları anlatan bir dizi. Aile ilişkilerine o çok klasik, standart anlamda girmiyorlar. Dizinin ahlakçı bir yanı yok. Şaşıfelek Çıkmazı'nın diğer dizilerden bir farkı da senaryonun önceden oyunculara verilmesi.
ŞAŞIFELEK ÇIKMAZI
Aile dizisi
36. bölümde
Mahinur Ergun yazıyor
Bir bölüm 20 saatte bitiyor
Kadro, 40 kişi
Reyting, TRT reyting ölçümlerine yeni girdiği için henüz bilinmiyor.
En çok gençler ve kadınlar tarafından seyrediliyor.