Güncelleme Tarihi:
Yasemin Hanım, kitaba geçmeden önce biraz sizden bahsedelim. Kişisel gelişim ve zayıflama konularıyla ilgilenmeye nasıl başladınız?
- Ben spor akademisi mezunuyum. Bunun üzerine master da yaptım. Kendimi bildim bileli kişisel gelişim konusuyla ilgileniyorum zaten. Bir dönem de zayıflama üzerine çalışmalar yaptım. Çıkış noktam, düşüncenin beden üzerine etkileriydi. Çalışmamın sonuçları da çok başarılı oldu.
“Ruhunu Dinle Bedenini Doyur” adlı yeni kitabınızda sadece tavsiyeler yok, aynı zamanda bazı hikâyeler de anlatmışsınız...
- Evet, aralarda hikâyeler var. Kitabın sonunda da okuyucu bir sürprizle karşılaşıyor; hikâyesini anlattığım, zor süreçlerden geçmiş o çok kilolu kız aslında benim. Kitabımda, gençliğimde yaşadığım travmatik olayları anlattım. Bu konuda biraz Pucca’dan cesaret aldım diyebilirim.
Nasıl olaylardı bunlar, birkaç örnek verir misiniz?
- Gittiğim kuaför yanlışlıkla saçımı kısacık kestiğinde erkeğe benzemiştim mesela. Bir de kilolu olduğumdan güreşçi gibi görünüyordum! Yemek yemeyi çok seviyordum ama yaşadığım bu olayların ardından zayıflamaya karar verdim.
Peki yaşadıklarınızı ve bu süreçte öğrendiklerinizi yazmaya ne zaman başladınız?
- İlk kitabı yaklaşık dört yıl önce yazdım. Enteresandır, benim yazı yazma problemim vardı. Hatta master hocam bana “Sen hayatının sonuna kadar hiçbir şey yazma!” bile demişti. Bu sözü duyduktan sadece iki yıl sonra, kitabım en çok satanlar listesindeydi! Çok güzel bir çıkış yaptım. Bütün televizyonlara çıktım, bütün gazetelerde tam sayfa röportajlarım yayınlandı. Bu çok güzeldi.
EN YAKIN ARKADAŞIM DENİZDE ÖLDÜ ÇANTASINDAN ZAYIFLAMA HAPI ÇIKTI
İkinci kitabınız da aynı ilgiyi gördü mü?
- Evet, ikinci kitabın çıktığı gün elimizdeki tüm stoklar bitti. Üçüncü kitabım da çok ilgi gördü. Aslında sonrasında “Bir daha zayıflama üzerine hiçbir şey yazmayacağım” diye karar almıştım, çünkü çok yapışmıştı üstüme. Ama sonra en yakın arkadaşım, denizde ölü bulundu ve çantasından zayıflama hapları çıktı. “Dandik” dediğim o zayıflama yolculuğu benim için çok acı oldu yani. Bir de üstüne yazdığım kişisel gelişim kitabının taslağını kaybettim. Sonra kendime; “İki seçeneğin var Yasemin” dedim, “Ya depresyona gireceksin ya da bunları neden yaşadığını düşünüp bir sonuca varacaksın.” O zaman fark ettim ki, zayıflamaya çalışan birinin ruh hali, dünyanın en önemli taşlarından biri. Hayattaki misyonumun bu olduğunu anladım. Ellerimi yukarıya kaldırıp “Allah’ım söyle, ne yazmam gerekiyorsa yazayım” dedim ve bu kitabın içindekiler aktı...
Kitabınızda diyetin zararlı olduğunu söylüyorsunuz...
- Diyetin zararlı olduğundan önceki kitabımda da bahsetmiştim. Bu kitapta da “Diyeti bırak, ruhunu hafiflet” diyorum. Bir kadın ya da erkeğin ruhsal boşluğunun ona nasıl yemek yedirdiğini anlatıyorum.
Yani tüm sorun ruhsal boşluk mu?
- Evet... Bir de eğer basenler genetik olarak geçiyorsa, ruhsal problemler de genetik olarak geçiyor. Türk kadınının ruhsal sıkıntısı da, kilosu da çocuğuna geçiyor. Zayıflama konusunda şöyle düşünüyoruz; “Fazla yemek yiyorum, yemezsem zayıflarım.” Böyle bir şey yok. Kendine sor bakalım o fazla yemeği neden yedin? Çünkü o yemekle bir şeyin boşluğunu dolduruyorsun.
Peki bu konuda Türk kadınlarına önerileriniz neler?
- Eğer sorunu çözemezlerse, çocuklarına geçecek bu miras. O yüzden “Aman banane” dememeleri gerekiyor. İkincisi; kendilerine “Ben tokum, niye hâlâ yemek yiyorum?” diye sormalılar. “Hayatımda neyi değiştirseydim şu an yemek yemezdim?” Bu basit ama çok etkili bir soru. Üçüncüsü; birilerine ya da kendilerine kızdıkları için yemek yemesinler. Bir kadın şişmanlamaktan korkuyorsa, kendine kızdığı an yemek yer. Kendisinden bu şekilde intikam alır. Bunun altı hep ruhsal boşluk...
AŞK ACISI YÜZÜNDEN BU YOLA GİRDİM
Aşk acısı çekenler de genelde kendilerini yemeğe verir...
- Evet, kitabımda da anlattım bunu. Sen aşık olduğunda zayıflarsın, harika görünürsün ama adam gittiğinde kendini çikolatalara, tatlılara verirsin. Kendine sorman gereken soru şu: “Ben, olmak istediğim kişiye aşık mıyım?” Hep hayalindeki adamı ya da kadını bekliyorsun, peki sen kendine aşık mısın? Eğer sen kendine aşık olamazsan, bu zayıflama serüveni hiç bitmeyecek. Şu an kendini sevmiyor olabilirsin ama ulaşmak istediğin kendini sev bari. Değişmek istiyorsun değil mi? O zaman hayalini kurman lazım. Hayalini kurduğun kadın nasıl davranıyor, saçları, bedeni, kıyafetleri nasıl? Eğer hayal ettiğin kadın seni heyecanlandırmıyorsa, zaten o senin hayalin değildir. Sırf anne-babanın, sevgilinin gözüne girebilmek için bir hayal kurmuşsundur. Ve senin hayalin değilse hiçbir zaman gerçekleşmeyecektir.
Sizin hiç aşk acısı yüzünden kendinizi yemeğe verdiğiniz oldu mu?
- Evet, oldu. Ben zaten bu yola böyle girdim. “Çok çirkin bir kadındım o zamanlar” diyemeyeceğim, çünkü kadın olduğum bile anlaşılmıyordu, erkek gibiydim. Lakabım “Güreşçi”ydi, düşünün.
Ve kendinize “Ben, olmak istediğim kişiye aşık mıyım?” diye mi sordunuz?
- Olmak istediğim kadını hayal etmeye başladım. İnanın o hayali gerçeğe dönüştürmem imkansızdı. Diyorum ya, lakabım “Güreşçi”ydi. Kendimi spora verdim. Ama bilinçsiz spor yaptığım için bu beni zayıflatmıyor, aksine Naim Süleymanoğlu gibi şişiriyordu. Erkekler benimle aynı ortamda bile bulunmak istemiyordu. Her diyet yaptığımda da adeta ölüyordum. O kadar sıkılmıştım ki, çok canım acıyordu. Sonra kişisel gelişime yöneldim ve bilinçlendim.
İRADEYE GEREK YOK
Sizce, zayıflama yolculuğunda en önemli şey irade değil mi?
- Aslında iradeye gerek yok, bu anlaşılmıyor. Sadece “Neden fazla yemek istiyorsun?” sorusuna cevap bulman gerekiyor. Eğer bulamazsan, yeme isteğini bastıramazsın. Ama çok yemene sebep olan faktörü ortadan kaldırırsan, sorunu çözersin.