Diyarbakırlı Ermenilerin sesi ikinci kez çıkıyor

Güncelleme Tarihi:

Diyarbakırlı Ermenilerin sesi ikinci kez çıkıyor
Oluşturulma Tarihi: Ocak 05, 2013 00:00

Gazeteci-yazar Ferda Balancar’ın sözlü tarih çalışmasının ikinci kitabı ‘Diyarbakırlı Ermeniler Konuşuyor-Sessizliğin Sesi-2’, Hrant Dink’in öldürülüşünün 6. yıldönümünde Hrant Dink Vakfı tarafından yayımlanıyor. Ali Bayramoğlu kitaba yazdığı önsözde, “Bu çalışma, Diyarbakır’daki Ermenilerin kültürel varlığını yeniden tasavvur etme, bir tür kurma girişimidir. Yitik bellek denizini oluşturan damlalardan biridir” diyor.

Haberin Devamı

Yazar Ferda Balancar ile 13 arkadaşı Diyarbakır’dan Lübnan’a, Erivan’dan New York, Los Angeles, Montreal ve Toronto’ya, Diyarbakırlı Ermenilerin izini sürmüş. 81 kişiyle konuşulmuş, 8’i erkek, 8’i kadın, 16 insan hikâyesi kitaba alınmış. “Vicdan ve demokrasi kavgasının kesiştiği ana kavşak, ‘hatırlama, bilme, yüzleşme ve arınma’ dörtlüsüdür” diyen Balancar ile küçük bir söyleşi yaptık, kitaptan kesitler derledik.

HİKÂYELERİNİ ANLATMAKTA DAHA İSTEKLİLER

Sözlü tarih çalışmasının saklı tarihimizdeki önemi nedir? Neden sözlü tarih?
-Çalışma, Türkiye’de yaşayan Ermenilerin ve Ermeni toplumunun taşıdığı siyasi ve kültürel belleğin izlerini bulmak, kültürel varoluşun sürekliliğini ortaya çıkarmak, Ermeni kimliğine mensup kişilerin kendilerini ve ‘ötekiler’i nasıl algıladığını anlamak, böylelikle Türkiye’de halen yaşamakta olan Ermenilerin içinde bulunduğu gerçekliği siyasi, kültürel ve tarihsel boyutlarıyla yansıtmak amacını taşıyor.

Haberin Devamı

Kitabı hazırlarken nasıl bir yöntem izlediniz, ne tür zorluklarla karşılaştınız?
-Kitabı hazırlarken geçen yıla göre daha az zorluk yaşadık. Zira insanlar kendilerinin ve ailelerinin hikâyelerini anlatmakta bu yıl geçen yıla göre daha istekli oldular. Bunda da sanırım geçen yılki kitabın yoğun ilgiyle karşılaşmış olmasının önemli rolü var.

SİNEMATOGRAFİK ÖĞELER VAR

Sizi etkileyen portrelerden birkaç cümleyle bahseder misiniz?
-Toplam 81 kişiyle görüştük. Bunların en çarpıcı 16’sını kitaba aldık. Dolayısıyla bana göre hepsi oldukça ilginç. Ancak ilk iki hikâye ve sonuncusu bence sinematografik açıdan da son derece zengin öğeler taşıyor.

Hikâyelerini derlediğiniz insanların etnik/milli kimlikleri dışında ortak özellikleri ne?
-Çok fazla bir ortak özellikleri yok. Zaten mümkün olduğunca farklı kişilerle görüşmek istedik. Farklı ülkelerde yaşayan ve farklı sosyal sınıflardan gelen kişilerle görüşmeye gayret ettik. Aynı zamanda hikâyelerden de görüleceği gibi farklı siyasi eğilimlerden kişilerle görüşmeye ve kitapta yer vermeye çalıştık.

Bu çalışma devam edecek mi?
-Çalışma 2013’te de bir başka şehirle devam edecek. Türkiye’nin farklı coğrafi bölgesinden bir şehir.

Haberin Devamı


Müslüman da olsan, senin kemiklerin haramdır

? Sasonlu, erkek, 48 yaşında: Garabet bir akrabasıyla evleniyor. Benim İbrahim dedem de bir Ermeni kızıyla evleniyor. Yani ikisi de Ermeni’yle evleniyor ama isimleri hâlâ İbrahim ve Süleyman. Yine de Hıristiyan olarak yaşıyorlarmış. Garabet’i bir Kürt öldürüyor. Diyor ki, “Sen Ermenisin. Müslüman olsan da senin kemiklerin haramdır.” Tutup öldürüyor, güpegündüz. ‘Süleyman’a dönüşmüş Garabet böylece öldürülüyor.
Sizde iğneli beşik var
? Diyarbakırlı, 53 yaşında, kadın: Gâvur Mahallesi’ dedikleri yerde oturuyorduk. Azınlık olduğumuzu herkese aşılamışlardı. Bir anımı anlatayım, bende çok büyük etki yapmıştır. 5 yaşındayım, komşumuzun kızı geldi, avlumuz geniş, oturmuş oyun oynuyoruz, nasıl mutluyum... Birdenbire “Siz Ermenisiniz, sizde  iğneli beşik var” dedi. Ağlamaya başladı. “Niye ağlıyorsun, ne güzel oynuyoruz beraber” dedim. “Sizde iğneli beşik var, beni koyacaksınız, kanlarım akacak” dedi.
Demirciye ihtiyaç olduğu için dedemi öldürmemişler
? Diyarbakırlı, 47 yaşında, kadın: Anneannemin gözlerinin önünde bütün ailesini öldürmüşler. Abileri birkaç yabancı dil bilirlermiş, kendisi de çok kültürlü bir insandı. Ailesinde rahipler vardı. Babası demirciydi. Bütün ailesi öldürüldüğü için tek başına kalmış. Onu öldürmemişlerdi, çünkü demircilere ihtiyaç vardı.

Haberin Devamı

Hrant Dink, yüzyılın Ermenisi

Görüntüleri estetik fotoğraflarla kapanmış 16 kadın ve erkek arasında sonradan Müslüman olup yeniden Ermeni kimliği ve inancına dönen çoğunlukta. 40-90 yaş aralığında, kimliklerini gizleyen insanların en çok da dedeleri ve nineleri üzerinden anlattıkları hikâyeler kan dondurucu. Hepsinin Hrant Dink’le ilgili verdikleri yanıt, büyük bir hayal kırıklığına denk düşüyor. Birisi Dink’in katlini 1915 felaketiyle kıyaslıyor, bir başkası ‘yüzyılın en büyük Ermeni aydını’ diyor onun için. İşte kısa kısa Dink yanıtları:
? Yüzyıl önce Ermenilerin soykırımına karar verenler, “Bitirdik, öldürdük, üstüne beton döktük, Ermenilik diye bir dert kalmadı” diyen çevreler ve gruplar için, Hrant o betonların kenarından çıkan, çok güçlü bir filizdi. İşte o filizi kestiler.
? Ben aidiyet duygumu Hrant Dink’in ölümünde hissettim. O kadar zorluk yaşadım ama en büyük zorluğu Hrant Dink’in ölümünde yaşadım. “Artık burada yaşamayalım” dedik... Dünya bu, nereye gideceksin ki?
? Hrant’ın bu ülkeye, bu ülkenin Hrant’a ihtiyacı vardı. O bu ülkenin demokratikleşmesi için, kardeş kavgasının sonlanması, aradaki sorunların çözülmesi için uğraşıyordu.
? Eğer özür dileyeceklerdiyse Hrant Dink’in öldürülmesine neden izin verdiler? Bir de “Soykırım yok” diyordunuz... Al işte, kendi ellerinizle öldürdünüz, siz değil miydiniz öldüren?
? Hrant’ın ölümünden sonra açıkça “Ben Ermeniyim” dedim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!