Oluşturulma Tarihi: Temmuz 05, 2010 12:50
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türkiye Diyabet Vakfı Ankara Şube Başkanı Prof. Dr. İlhan Yetkin, genç yaştaki diyabet hastalarının bir arada bulunduğu kamp ortamının, hastalığın kontrolünde son derece yararlı olduğunu belirterek, “Ülkemizdeki tüm diyabetli çocukların bu tip kamplardan yararlanması gerektiğine inanıyorum” dedi.
Prof. Dr. Yetkin, yaptığı açıklamada, Türkiye'de yaklaşık 10 ile 15 milyon insanın, önemli kronik hastalıklar arasında yer alan diyabetle ilişkisi bulunduğunu, her 3 bin çocuktan birinde diyabet görüldüğünü söyledi.
Diyabetle gelişen komplikasyonların önlenmesinde kontrolün büyük rolü bulunduğunu işaret eden Prof. Dr. Yetkin, “Diyabetli birey bilinçlendikçe hastalığa bağlı gelişen komplikasyonların ortaya çıkma riski azalıyor. Diyabetli bireyin bilinç düzeyi ne kadar azsa diyabete bağlı körlük ihtimali, böbrek yetmezliği, damar sorunları, cinsel sorunlar, kalp hastalıklarıyla ilgili sorunlar artıyor” diye konuştu.
Diyabet hastası çocuk ve gençlerin hastalıkla sağlıklı ilişkin kurması amacıyla eğitimler verdiklerini anlatan Prof. Dr. Yetkin, şunları kaydetti:
“Hastalarımızla diyabete ilişkin birebir görüşmelerimiz her zaman oluyor. Özellikle genç yaştaki diyabet hastalarının bir arada bulunduğu kamp ortamı, hastalığın kontrolünde son derece yararlı. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarınca diyabet yaz kampları gerçekleştiriliyor. Kamplarda bir arada olan gençlerin hastalığa bakışı değişiyor, beslenmesine dikkat etmesinin önemini kavrıyor, yalnız olmadığını görüyor. Ne kadar hastanede bilgi vermeye çalışırsanız çalışın, ne kadar iyi hekim olursanız olun, önemli olan karşınızdakinin sizi ne kadar anladığı. Kamplarda, bunu sağlamaya çalışıyoruz. 1 haftalık kamp süresince hekimler ve beslenme uzmanlarının bilgilendirdiği gençler, gıdayı alırken nasıl bir tavır takınması gerektiğini öğrenmiş oluyor. Hangi gıdayı aldığında ne kadar egzersiz yapması gerektiğini, egzersiz yaparken insüline ilişkin tavrının nasıl olması gerektiğini, kısaca yaşamayı öğreniyor. Birey olmayı, özgür olmayı, kendi vücutlarına sahip çıkmayı öğreniyorlar.”
“TÜM ÇOCUKLAR KAMPLARDAN YARARLANABİLMELİ”
Prof. Dr. Yetkin, Türkiye Diyabet Vakfı ve Türkiye Diyabet Cemiyeti gibi sivil kuruluşlarının yanı sıra hekimlerin kişisel çabalarıyla düzenlenen diyabet yaz kamplarının geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi.
Diyabet kamplarının sivil toplum inisiyatifiyle sürdüğünü ifade eden Prof. Dr. Yetkin, şöyle konuştu:
“Ancak belli sayıdaki çocuk ve gence ulaşabiliyoruz. Ülkemizdeki tüm çocukların bu tip kamplardan yararlanması gerektiğine inanıyorum. Daha büyük, ülke çapında uygulamaların yapılması gerekiyor. Sağlık Bakanlığının böyle bir projesi oldu. İnşallah hayata geçer ve bu tip kamplardan tüm çocuklarımız yararlanma şansını bulur. Türkiye Diyabet Vakfı olarak Urla ve İzmit'te kamp düzenliyoruz. Türkiye Diyabet Cemiyetinin Kuşadası'nda yaptığı bir kamp var. Doğu Anadoludaki uzmanlar, oralarda kamplar yapmaya çalışıyor. Ancak hekimlerin gayretleriyle yapılan kamplar, sistematik hale gelemiyor. Devletin, sivil toplum kuruluşlarını bu konularda teşvik etmesi gerekiyor. Bu uğraşıların devlet tarafından yapılmasına da taraftar değilim. Devlet, babacan rolü oynayacak, sivil toplum kuruluşlarını cesaretlendirecek, güçlendirecek ve onların bunu ülke sathına yaymasını sağlayacak.”
“KAMP SAKİNLERİNİN ALDIĞI İNSÜLİN MİKTARINI YÜZDE 20 AZALTTIK”
Prof. Dr. Yetkin, Türkiye Diyabet Vakfı Ankara Şubesi Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi işbirliğiyle 2 yıldır Urla'da düzenlenen Diyabet Yaz Kampı'nda, 3 doktor, 3 hemşire ve 3 beslenme uzmanı görevli olduğunu belirtti.
12 ile 30 yaş arasındaki 27 kamp sakininin Türkiye'nin çeşitli kentlerinden geldiğini söyleyen Prof. Dr. Yetkin, ücretsiz gerçekleştirilen kampta, diyabeti tanıtmanın yanı sıra gençlerin birbiriyle kaynaşmasını sağladıklarını dile getirdi.
Temel amacı, hastaların bilinç düzeyini artırmak olan kampta, gençlerin yoğun ve verimli program dahilinde bulunduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yetkin, şöyle devam etti:
“Diyabeti bir disiplin hastalığı olarak görüyoruz. Bireyleri, insülin dozlarını ayarlamasıyla, kendi öz bakımını sağlamasıyla hayata hazırlıyoruz. Gece iki kez olmak üzere temel ve ara öğünler öncesi kan şekerleri kontrol ediliyor.
Eğitim saatlerinde, insülinin nasıl yapılması gerektiği ve kişisel bakım gibi konularda bilgilendiriyoruz. Gün içinde serbest saatlerde isteyen yüzerek, isteyen bisiklete binerek egzersiz yapıyor. Akşam da yarışmalar yapıyoruz. Gün içinde gençlerin tamamını gözlemliyoruz. Hangi çocuğun kan şekeri en iyi gidiyorsa ona ödül veriyoruz. Tavrımız ödüllendirme ve övgü üzerine kurulu. Diyabette beslenmedeki en önemli özellik, günlük karbonhidrat oranları.
Beslenme uzmanlarımız, menüde yer alan her gıdanın üzerine, kaç gram karbonhidrat içerdiğini yazıyor. Görsel olarak karbonhidrat oranlarını öğrenen çocuk, dışarıda da uyguluyor. Gıda etiketi okuma alışkanlığını kazanıyorlar.”
Kampın başladığı gün, katılımcıların aldığı insülin miktarında değişikliğe gittiklerini belirten Prof. Dr. Yetkin, “Kamp sakinlerinin aldığı insülin miktarını yüzde 20 azalttık. Buna rağmen hipoglisemiye giriyorlar. Kampa gelen çocuğun stresi azalıyor. Arkadaş ortamında, daha dengeli gıda alıyor ve spor yapıyor. Hepsi bir araya geldiğinde insülin miktarında azalma meydana geliyor. Kamplar, insülini az kullanma konusunda hedef olarak belirlenebilir” dedi.
Kamp sakinlerine verilen eğitimlerin kalıcı ve uygulanabilir olmasına özen gösterdiklerini bildiren Prof. Dr. Yetkin, gerekli eğitimlerin tamamlanmasının ardından, kampın son günü gençleri beslenme ve insülin kullanımı özgür bıraktıklarını, sözlerine ekledi.