OluÅŸturulma Tarihi: Temmuz 31, 2000 00:00
dikkat, pencere sizi yutabilir! neden bazı ÅŸeylerbir perdenin ucundan tutuppencereyi kapatmak kadar kolay deÄŸildir?bilal kolbükenpencerenizi nasıl bilirsiniz? bir cam ve onu çevreleyen bir çerçeve midir yalnızca? yoksa pencereniz aslında bir kapı mıdır? gözlerinizle çıktığınız bir yolculuk, parmaklıklarına kendinizi hapsettiÄŸiniz bir hapishane midir ya da? ve cam… cam aslında var mıdır?odanıza giren bir sinek, arı ya da kuÅŸun dışarı kaçmak için, baktığınızda yemyeÅŸil dalların, karşınızdaki apartmanın çatısının ya da gökyüzünün göründüğü pencereye doÄŸru hızla uçarak, eÄŸer pencere kapalıysa cama son hızla çarpıp, yine de sonsuz defalar, neredeyse camı delip çıkmak istercesine mücadele ettiklerini görmüşsünüzdür. buna bir anlam verebildiklerini sanmıyorum. çünkü cam ÅŸeffaftır ve ÅŸeffalık kimi zaman tanımı yapılamayacak kadar da anlamsızdır. günlük hayatımızda neredeyse her sabah göz göze geldiÄŸimiz, gün boyunca da evde, iÅŸ yerimizde ya da sokakta gözümüzün önünden hiç gitmeyen, oysa çoÄŸu zaman varlığının farkına bile varmadığımız bir nesnedir pencere. plastik ya da ahÅŸap çerçeveli, ince, kalın ya da çift camlarıyla o kadar çok girmiÅŸtir ki hayatımıza; sevgilimizle derin bir konuda konuÅŸurken, pencereden dışarı, uzaklara bakarak konuÅŸuruz. bunun, imgesel bir çaÄŸrışımı olmalı. serenatlar pencere önlerinde yapılırken, ihanet, yine pencereden gözlenir. özel hayatımızı baÅŸkalarına açan tek kapıdır pencere. tehdit mektupları penceremizden girer içeri; camı kırarak. kötü havayı pencereden dışarıya kovar, temiz havayı içeriye alırız. hoÅŸ, kentlerde biraz farklıdır bu durum ama yine de teoride böyledir bu. çocuklar top oynarken top gelip pencereye çarpmış ve camı kırmışsa, topun pijamalı ve göbekli, pazar keyfi yapan adam tarafından sinirli bir ÅŸekilde mutfak bıçağıyla kesilme bahanesidir pencere; çocuklar içinse oynama yasağı! kenar mahallelerde komÅŸuluk iliÅŸkilerinin ve dedikoduların son ÅŸeklini bulduÄŸu, geliÅŸtiÄŸi bir mekandır ayrıca; iletiÅŸime açılır pencere. kafamıza düşecek korkusuyla altından geçtiÄŸimiz çiçeklere yuva olur. güneÅŸle beslenmelerine yardımcı olur onların. bilmem kaç kat aÅŸağı inmeden pencereden sarkıttığınız bir sepetle marketinizden alışveriÅŸinizi yapabilir, soÄŸuk kış günlerinde pencerenize konan mini mini bir kuÅŸu ötsün diye içeri alabilirsiniz. çocuÄŸunuz fen bilgisi dersinin fasulya çimlendirme deneyini pencere önünde yapmak zorundadır. eÄŸer evinizin penceresi güneÅŸ alıyorsa, evinizin maddi deÄŸerini arttırır. yolculuklardaki otobüs tren ya da uçak pencereleri size ardınızda neler bıraktıklarınızı anımsatır. bir de aÅŸktır pencere; camgüzelleri pencereden bakar, uzun uzun silerler camları; camda "satılık" yazıyordur. kimi zaman jaluzi, tül, güneÅŸlik, pancur gibi perdelemelerle yetkisini kısıtlarız pencerenin. akÅŸam perdeleri kapatır, mahremiyetimize çekilir, sabah olunca açarız. evde ve yolculuklarda güneÅŸten korunmak için perdelere sığınırız. aynı tip, tek katlı evler söz konusu olduÄŸunda pencerelerin yüksek olduÄŸu, perdeye, hatta çoÄŸu zaman pencere camına gerek kalmayan evler de vardır. evler kiÅŸilerin özel hayatlarını koruyabilirler çünkü bu durumlarıyla bile. öğrenci evlerinde perdesizlikten olacak gazete kağıtları kaplanır kimi zaman camlara; her ÅŸey içeriyi dışarıdan (dolayısıyla kendimizi dışardan) saklamak içindir. evimizi hırsızdan korumak için giriÅŸ katlara yaptırdığımız demir parmaklıklar da aslında bizim gönüllü esaretimizden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir; pencere bizi hapsedebilir…pencere, perde derken konuyu biraz uzattığımın farkındayım. ama gizil anlamların çoÄŸu zaman ayrıntılarda olduÄŸunu unutmadan, konuyu biraz da toparlamak maksadıyla asıl söylemek istediklerime girmek istiyorum. camdan baÅŸlayarak;camın ÅŸeffaf olduÄŸunu, ÅŸeffaflığınsa bazı durumlarda tanımı yapılamayacak kadar anlamsız olduÄŸunu söylemiÅŸtim. temiz bir cam görme duyumuza meydan okurken, onu ancak dokunma duyumuzla algılayabiliriz. cam bize yeni ufuklar açar; dışarı baktığımızda gördüğümüz nefis bir manzara ya da yüksek binalardan biri olmamızı saÄŸlar. bir bulut oluruz kimi zaman, kimi zaman da yaÄŸmur ya da kar. okul pencerelerinin camları yaÄŸlı boya ile boyanarak öğrencilerin içerde olmaları garanti altına alınır. max ernst "camdan dışarı / bakmak istiyorum / gözlerim camda asılı" diyor. böylece camın, bizim dışarda olmamızı, eÄŸer dışardaysak, içerde olmamızı saÄŸlama görevine bir süre ara vermesi saÄŸlanıyor. ÅŸimdi ayna;ayna katranlı bir camdır. ona baktığımızda kendimize döneriz; bizi yansıtır. karşımızdakileri deÄŸil, aynaya kadar olan bölgedeki nesneleri ve bizi gösterir bize. ayna; çoÄŸaltır. iki ayna arasına hafif bir eÄŸimle koyduÄŸunuz bir nesnenin sonsuz kere çoÄŸaldığını görebilirsiniz; yansıtır ve çoÄŸaltır. ayna geriye dönüktür; arkası yoktur. kendinizden kaçmak için aynaya bakamazsınız. sizi kendinize, kendini size hapseder… ve aynalı pencereler;postmodernist mimari artık yüksek binaların pencerelerini aynalı yapıyor. buna baÅŸlı başına dev bir ayna demek de mümkün. neredeyse tamamı camdan yüksek binalar görüyoruz artık ÅŸehirlerde. bunların tek taraflı aynalar olduÄŸunu da anımsatmak isterim. siz dışardasınız, binaya baktığınızda kendinizi görüyor, içerde ne olduÄŸunu bilmiyor ve bu güç karşısında ürperiyorsunuz. içerden bakanlar size hakim oysa. caddelere, caddelerde yürüyen insanlara, otomobillere, gökyüzüne… zenginliÄŸin, gücün ve otoritenin bir göstergesi olarak yükseliyor ÅŸehrin ortasında aynalı beton evler. siz dışardasınız. özgürlüğün artık içerde olmak olduÄŸunu biliyorsunuz ama siz dışardasınız. kendinize dönmekten bir türlü kurtulamıyor, aynanın arkasını merak ediyorsunuz bu balkonsuz evlerde.zaman geçiyor ve pencereler ayna olmaktan, biz, içerde ya da dışarda, aynaya hapsolmaktan kurtulamıyoruz.Ali Hikmet EREN - 31 Temmuz 2000, Pazartesi Â
button